NISAN2021
RENE MAGRİTTE RESİMLERİNDE GÖRSEL DİL
René Magritte’in resimlerinde görsel dil
Sanatçının içsel dünyasından, bilinçdışının derinliklerinden gelen yankılanışlardan sanatçının kurduğu ilişki rastlantısal değildir. Küçük bir çocuğun herhangi bir nesne aracılığıyla mekânda oluşturduğu en yalın ilk izden tutun da, insan varlığının söylediği her söz, gerçekleştirdiği her jest, her renk ve çizgide o sanatçının kişiliğinin bir damgası vardır. Psikologlara göre birey evrenini, kendi varoluş biçimine temellendirerek oluşturur. Her algı, her eylem, her sözel ya da jeste değin ifade, kişiliğin derin izlerini taşır. René Magritte’in çocukluğunda yaşadığı garip şeyler, arkadaşlarıyla olan maceraları, evlerinin üstüne düşen esir taşıyan balon gibi tuhaf durumlar, genç yaşlarda kaybettiği ailesi ve özellikle annesinin intihar etmesi ve ölüm anındaki görüntüsü sonraki yıllarda resimlerindeki imgelere yansıyacaktır. Hiç kuşkusuz René Magritte hayatı boyunca yaptığı resimlerde yarattığı imgelerle gerçeklik kavramına yeni bir bakış açısı getirdi. İmgelerle dolu resimlerinde nesnelerin farklı anlamlarını keşfetmemizi sağladı, gizemli figürleriyle izleyenin düş dünyasını zenginleştirdi. Ölüm, cinsellik, cinsel içerikli figürler, yarım kalan figürler, boş evler ve olağandışı yerler imgelerle zenginleştirdiği resimlerinde yer alır. Magritte, Belçika'nın Hainaut Bölgesi'ndeki Lessines şehrinde, 1898’de dünyaya geldi. 1910 yılında çizim dersleri almaya başladı. 1912'de annesi Sambre Nehri’ne atlayarak intihar etti. Magritte, annesinin sudan çıkartılışına şahit oldu. Annesinin cesedinin suyun üzerinde yüzüşünün, elbisesinin kafasını örtmesinin, ressamın 1927-1928 yıllarında çizdiği Les Amants serisine ilham kaynağı olduğu söylendi. Fakat Magritte bu açıklamadan hiç hoşlanmadı. 1918’e kadar iki sene boyunca Brüksel’deki Académie Royale des Beaux-Arts’a devam etti. Brüksel’deki Galerie la Centaure ile tam zamanlı olarak çizim yapmasına olanak sağlayan bir anlaşma imzaladığı 1926 yılına kadar, önce bir duvar kâğıdı fabrikasında çalıştı. Daha sonra afiş ve reklam tasarımcılığı yaptı. 1926’da ilk gerçeküstücü resmi olan Kayıp Jokey'i (Le Jockey Perdu) çizdi. 1927’de ise ilk sergisini Brüksel’de açtı. Bu sergide aldığı eleştirileri kaldıramayan Magritte, başarısızlığın getirdiği depresyon sebebiyle Paris’e taşındı. Paris’te Andre Breton ile arkadaş oldu ve gerçeküstücülerin arasına girdi. Kariyerinin ilk zamanlarında, sürrealistlerin hamisi olan Edward James, ressamı evinde kira ödemeden kalması ve resim yapması için destekledi. The Pleasure Principle ve La Reproduction Interdite gibi resimleri New York’ta 1936 yılında sergilendi. Aynı şehirde daha sonraki yıllarda, 1965’te Modern Sanat Müzesi’nde, 1992’de ise Metropolitan Museum of Art’ta iki sergisi oldu. Magritte’in çalışmalarına olan ilgi 1960’larda arttı ve resimleri pop, minimalist ve kavramsal sanata ilham kaynağı oldu. 2005’te oluşturulan En Büyük Belçikalılar (De Grootste Belg) listesinin Valonya versiyonuna dokuzuncu, Flaman versiyonuna ise on sekizinci sıradan girdi.