Yaşandıkça keyif veren bir kentin
okundukça keyif veren dergisi.
ANA SAYFA
REKLAM
Abone
İLETİŞİM
SATIŞ
YAZARLAR
Yayın Kurulu
2018'i ekonomik krizin göbeğine varmadan bitiriyoruz!
Ayse Perin (Tatari)
Yeni Yılda Yenilenmeler
Avram Ventura
Hayat böyle işte!
Gülhan Berkman Yakar
Aklınız başınızda mı?
Reşat Kutucular
Ekonomist, Psikolog ve Psikiyatristlerle İyi Geçinin
Günter Soydanbay
Gelecekteki kendimize bir not
Pınar Tekeş
Hayatımızdaki izler ve dolma kalem
Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Mutluluğun anahtarı (2)
İzmir Life
208 -
ARALIK 2018
Güncel ve geçmiş sayıları Magzter üzerinden satın alıp okuyabilirsiniz.
ARALIK 2018
Bu geçen koskocaman 12 ayı nasıl hatırlayacağız dersiniz? Bazılarımızın hayatında mutlaka güzellikler bırakmıştır ama genele baktığımızda 2018 pek de iyi hatırlanacak bir yıl olmadı. Gelen yıldan ümitler de pek iyi değil. Yine de iyi dileklerde bulunmak isteriz. 2019 yılı ülkemiz ve halkımız için korkuların, baskıların geride kaldığı özgürlüklerin çoğaldığı bir yıl olsun. Her zaman söylediğimiz gibi İzmir Life dileğini tekrarlayalım. 2019'da da günleriniz İzmir kadar güzel geçsin...
Vandalizme hayır! Sarı yeleklere evet!
Fransa'da bir süredir protesto gösterileri düzenleyen Sarı Yelekliler, 30 bin kişinin katılımıyla bir anket yaparak 42 temel talep saptadı ve bu talepleri milletvekilleriyle medyaya gönderdi. Protestocuların çoğunluğu ılımlı olsa da, bazı vandallar protestolara gölge düşürdü. Fransa'da "Sarı Yelekliler" adı altında örgütlenen eylemciler, motorin fiyatlarının yüzde 20'den fazla artması, vergilerin yükseltilmesi ve hayat pahalılığına karşı bir süredir ülke genelinde gösteriler düzenliyor. Sarı Yelekliler, 29 Kasım Perşembe günü, 30 bin kişinin katılımıyla düzenledikleri anketlere dayanarak saptadıkları 42 temel talebi milletvekillerine ve medyaya gönderdi. “Sarı Yelekler’in Siyasal Programı” özellikle alternatif medyada yer aldı.
Nassif Mallouf'un İzmir günleri
22 yıl İzmir’de yaşamış olan Nassif Mallouf 1823’de Beyrut’a 40 km uzakta olan Zabbougha’da Osmanlı vatandaşı olarak doğmuştu. Nassif yaşadığı çevredeki şair ve yazarlardan etkilenmiş, manastır yöneticisi dayısının destekleriyle çok kültürlü ve çok dilli bir çevrede Fransızca ve İtalyanca öğrenmişti. 1843’de İzmir’den bir tüccar kumaş satmak için Beyrut’a gelmiş, manastırı ziyareti sırasında Nassif’le tanışmıştı. Tüccar, Nasif’in dillere ve öğrenmeye karşı olan tutkusunu fark edince ona İzmir’deki Fransız okulunu önermişti. Papazların referansıyla 1844’de Fransız Katolik kilisesine bağlı okula kaydolmuştu. Fransız Katolik Lazaristlerin yönetimindeki “College de la Propagande” veya “College Français du Sacre-Coeur” adındaki okulda, Yunanca, Türkçe, Fransızca, İngilizce ve İtalyancada uzmanlaşmış, eğitimli bir çevre edinmişti. Bu Fransız Lazarist kilisesinin okulu Doğu dilleri alanında yetkin ve İzmir’in en yüksek kültürlü kurumuydu. Bu büyük yapının bir bölümü günümüzde İzmir Ticaret Meslek Lisesi olarak hizmet vermektedir.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞTAYI
Türkiye’nin önde gelen firmaları, “Sürdürülebilirlik Çalıştayı”nda buluştu Türkiye’nin sanayi devlerinden Philip Morris/Sabancı, “2. İş Ortakları Sürdürülebilirlik Çalıştayı” için tedarik zincirindeki iş ortaklarıyla bir araya geldi. Philip Morris/Sabancı’nın tedarik zincirindeki sürdürülebilirlik stratejilerini, beklentilerini ve sürdürülebilir iş deneyimlerini paylaşmak, yenilikçi, sosyal ve çevresel inisiyatifler geliştirmek için iş ortakları ile görüş alışverişinde bulunmak amacıyla Torbalı’daki Philsa fabrikasında gerçekleştirilen çalıştaya, Borusan, Henkel, Amcor, AllianceOne, Socotap, DHL gibi firmaların üst düzey yöneticileri katıldı.
UMUT OĞUZ
UMUT OĞUZ: "Benim olduğum setlerde herkes kahkahalar ile çalışır." 8 yaşında kendisini büyüleyen tiyatro sahnesine çıkmak ve inmemek için mücadele veren Umut Oğuz ile tiyatro, sinema, TV dizileri ve tek kişilik gösterileri üzerine bir sohbet yaptık. Umut Oğuz mesleğe yeni başlayanlara şunları söylüyor; “Hayat sizi hep zorlayacak ve yoklayacaktır. Çizdiğiniz yoldan emin olup olmadığınıza kendisini ikna etmenizi isteyecektir. Hayat çok acımasız, bazen öyle bir darbe yiyorsun ki herhalde artık ben yapamayacağım demek istiyorsun. Ancak bunu aklından bile geçirmeyeceksin."
ESKİ MEYHANELER
Anafartalar Caddesi'nde Eski Meyhaneler Anafartalar Caddesi Çorakkapı- Mezarlıkbaşı güzergahında İzmir’in markalaşmış kasapları, bakkalları, lokantaları, lokmacıları, fırınları, helvacıları, turşucuları, çorbacıları, köftecileri, pastaneleri ve meyhaneleri bulunurdu. Bölgenin yerleşik insanları dışında Karşıyaka Alsancak, Güzelyalı ve İzmir’in birçok yerinden tarihi caddeye alış verişe gelinirdi. Cadde üzerinde sağlı solu yer alan küçük esnaf meyhaneleri balıkçılar, manavlar, Çiçek Pasajını aratmayacak görüntü sergilerlerdi. Müveddet, Kalender, Cavit, Beşir Baba, Süreyya, Kokoreççi Necmi, Kalender, Yelki, Refik, Asmaaltı, Ankara ve diğerleri dönemin isim yapmış meyhaneleriydi. Her meyhanenin kendine has dekoru işletme kuralları vardı. Meyhane vitrinlerine özenle yerleştirilmiş mezeler, etrafa yayılan anason kokusu ister istemez size önünden geçtiğiniz mekanın meyhane olduğunu anımsatırdı. Masaya oturur oturmaz usul bilen meyhaneciler mezeleri önünüze azar azar getirir, abur cubur yiyenlere meyhane karın doyurma yeri değildir diye ikazda bulunurlardı.
SAKİN ŞEHİR VARNA
Varna Bir kenti yürüyerek keşfetmek Yaklaşık yarım gün içinde Varna'nın sokaklarını, meydanlarını, yeşil alanlarını ve sahilini öğreniverdim. Çünkü yürümeyi çok seviyorum. Varna'da araç kiralamaya gerek yok, çünkü hemen her gideceğiniz yer yürüyüş mesafesinde. Ancak kent dışında bir yerlere gitmek isterseniz araç kiralanabilir. Bulgarlar çok sıcakkanlı insanlar. Nereli olduğumu soruyorlar, İzmir'den geldiğimi söylediğimde samimiyetle ilgileniyorlar, Türkçe kelimeler söyleyerek bana jest yapmaya çalışıyorlar. Varna'nın deniz sahili bugüne kadar gördüğüm kentlerin içinde en büyüğü, kilometrelerce uzunlukta, nefis bir kumu var, ancak denizi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Mevsim itibarıyla denize girmedim, ancak görüntüsü bana Karadeniz'i hatırlattı, sonuç olarak Karadeniz ile bağlantılı bir kent. Varna'dan kuşbakışı bakıldığında tam karşısında Karadeniz'in en yeşil kenti Sinop'a kadar uzanılabilir.
JOSEF İGERSCHEİMER
Josef İgerscheimer’in Türkiye Serüveni (1933-1939) Az zamanda çok iş yapmanın ilk koşulu hazırlıklı olmaktır. İgerscheimer (1879-1965), Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldığında, kariyerinin üst basamaklarındaydı. Ord.Prof. olmuştu ve bir çok uluslararası başarıya imza atmıştı. Ama gündemi doluydu. İgerscheimer’in dostu ve aynı zamanda hastane binalarında çalışma arkadaşı olan Nissen, onun hakkında şunları yazar : “Bu nazik, akıllı ve becerikli adamı çalışırken izlemek değişmez bir zevkti. Hükümetle doktor olarak ilk ilişki kuran… ilk kişiydi”. 1900’lerin başında genç yaşındayken verem geçirmiş; bu hastalığı sırasında, hastaların gözlerinde hastalıklarının yansımalarını (gözlerinde beyaz bir alan) görerek, yaşamının geri kalan bölümünde, hastalıkların göz üzerindeki etkileri konusunda titizlikle çalışmıştır. Bu onun gözlemci, araştırmacı ve takipçi işlevlerini gözler önüne serer. İgerscheimer, tıp eğitimini Heidelberg, Berlin. Strasbourg ve Tübingen’de tamamlayarak, diplomasını 1904 yılında aldı.
ADASU AKIN
Adasu Akın: İzmir’den İtalya’ya bir başarı hikayesi Ortaokul ve liseyi Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda okuduktan sonra Conservatorio Arrigo Boitodi Parma’yı birincilikle kazanan Adasu Akın, İtalya’da hem viyolonsel hem de caz eğitimi alacak. İzmir, birçok ünlü ismin doğduğu bir kent… Müzik dünyasında adını duyduğumuz/duymadığımız birçok önemli ismin yetiştiği bu topraklar şimdilerde Conservatorio Arrigo Boitodi Parma viyolonsel bölümünü birincilikle kazanan Adasu Akın’ı konuşuyor. Konservatuvar seçmelerine girdiğinde Prof. Çağlayan Ünal Sümer’in hangi enstrümanı çalmak istediğini sorduğunda bir dizide görüp etkilendiği çelloyu çalmak istediğini söyleyen 19 yaşındaki Adasu Akın, İzmir’den İtalya’ya uzanan müzik yolculuğunu ve hedeflerini anlattı.
ATÖLYE 21/1
Atölye 21/1, Alsancak’ın en işlek noktalarından birinde ama sessiz sakin, tarihi bir binada sanatla dopdolu. Atölye 21/1, Ressam Meltem Özden ve eşi Müzisyen Tolga Uzel tarafından kurulmuş, her katında, her odasında sanatın farklı dallarının yer aldığı eşsiz bir yer. Adı atölye ama aynı zamanda galeri olarak da İzmirli genç sanatçıların özellikle ilk solo sergilerinin gerçekleştiği bir yer burası. Yolunuz Alsancak’a düştüğünde uğrayıp bir sanatçıyla sohbet edebileceğiniz ya da var olan sergiyi gezebileceğiniz Atölye 21/1 hakkında sorularımızı Meltem Özden yanıtladı.
LADY GAGA
Lady GaGa Avangardist Moda Batı toplumlarının her sınıfı için, daha iyi yaşam koşulları ve kendini geliştirme olanakları sunan Modernizm, kadının toplumdaki konumu ve ona biçilen geleneksel rolleri de değiştirmişti. Bu değişim, sanata da yansımış, daha önceden kadınlara sunulan ikincil, zayıf, güçsüz ve erkeğin yönetimine muhtaç kadın imgesinin yanında yavaş yavaş, kendi ayakları üzerinde duran, erkeklerle eşit haklar isteyen ve bunun için mücadele eden, tüm toplumsal alanlarda varlığını gösteren güçlü kadın imgesi ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu akımı takip eden en iyi örneklerden biri Lady Gaga (asıl adı Stefani Joanne Angelilna Germanotta) tarzı, canlı performansları ve video klipleriyle müzik endüstrisine yaptığı gösterişli ve farklı katkılarıyla tanınıyor. Gerek sahnede gerekse de katıldığı etkinliklerde giydiği çılgın kıyafetlerle adından söz ettiren şarkıcı Lady Gaga Haziran 2014 itibarıyla dünya genelinde 27 milyon albüm ve 125 milyon single satışıyla tüm zamanların en çok satan müzisyenlerinden biri oldu. Ödülleri arasında beş Grammy Ödülü ve on üç MTV Video Müzik Ödülü bulunuyor. Giydiği ilginç kıyafetlerle her seferinde ilgi çekmeyi başaran Lady Gaga, 2010 MTV Video Müzik Ödülleri'nde çiğ etten bir elbise giydi ve yine aynı malzemeden yapılmış çizme, cüzdan ve şapka kullandı. Kısmen bu elbiseden dolayı Vogue, Gaga'yı 2010'un En İyi Giyinen İnsanları arasında gösterirken Time elbiseyi 2010'un moda İfadesi olarak adlandırdı. Ödül töreninde Gaga`nın et çantasını tutan Cher ise kostümü dâhice tasarlanmış bir sanat yapıtı olarak nitelendirdi. Lady Gaga bu kıyafetle vejateryan ya da değil kimseyi rencide etmediğini, tek amacının sistemin çok yakında hepimizi birer et parçası halline getireceğini herkese duyurmak istediğini açıklarken bir et parçası olmadığını ve asla olmayacağını söylerken samimiydi.
SEVİNÇ ERBULAK
Sevinç Erbulak: “Bir gün mutlaka İzmir’e yerleşeceğim” “Dünyamızın oldukça fantastik bir gezegen olduğunu düşünüyorum. Bazen çok karanlık ve çıkışsız geliyor, bazen galakside yaşanabilecek tek gezegenmiş gibi. Bu ikisi arasındaki tüm dilemmalar da benim öykülerim oluyor geceler boyu.” Sanatçı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Sevinç Erbulak, 1993 yılından bu yana yüzüne aşina olduğumuz bir oyuncu. Süper Baba adlı unutulmaz dizide ekranlara geldiği ilk günlerden bu yana sayısız yapımda karşımıza çıkan Erbulak, eğitmen ve oyuncu kimliğinin ardından şimdilerde kitabıyla da konuşuluyor. Artık Aranmayanlar Gezegeni adını verdiği ikinci kitabında fantastik bir gezegeni anlatırken günümüz Türkiye’sinden de izler satırlarıyla okurlarla buluşan Sevinç Erbulak, sorularımızı yanıtladı.
MEHMET KARCI
İzmir'de 68 hareketinin liderlerinden Mehmet Karcı: "Biz daha iyi bir dünya özlemi ile örgütlendik" Bu sayıda ülkemizde daha iyi bir dünya isteği ile yola çıkan 68 kuşağından bir temsilciyi konuk ediyoruz sayfalarımıza... DevGenç Mühendislik Bilimleri Fakültesi Derneği Başkanı, İzmir Yüksek Öğrenim Derneği kurucusu ve başkanı ve İnşaat Mühendisleri Odası eski başkanlarından Mehmet Karcı ile 68 kuşağını, İzmir'deki DevGenç faaliyetlerini ve günümüz gençliğinin politik yaşamını konuştuk.
E-DERGİ
İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Güncel sayıya göz atın