MAYIS 2019 Uluslararası İzmir Festivali 25 Mayıs'ta başlıyor. Bu sayımızda festivalin ayrıntılı programını bulacaksınız. Mayıs sayımız yine okunacak ilginç söyleşilerle süslü... Keyifli okumalar size...
FESTİVAL BAŞLIYORFESTİVAL BAŞLIYORİzmir'in festivali 25 Mayıs'ta başlıyor İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) düzenlediği 33. Uluslararası İzmir Festivali 25 Mayıs – 1 Temmuz 2019 tarihleri arasında yapılacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kalkınma Ajansı’nın katkıları, Eczacıbaşı Topluluğu’nun ana sponsorluğu, Portekiz Büyükelçiliği, İzmir İtalya Konsolosluğu ve İzmir Goethe Enstitüsü işbirliği ile düzenlenen 33. Uluslararası İzmir Festivali etkinlikleri AASSM, DEÜ. Sabancı Kültür Sarayı, Celsus Kütüpanesi, Efes Odeon, Elhamra Sahnesi ve Kemeraltı Kızlarağası Han’da gerçekleştirilecek.
KRUVAZİYERLER GELİYORKRUVAZİYERLER GELİYORKruvaziyer devleri rotalarını Türkiye’ye çevirdi İMEAK Deniz Ticaret Odası, dünya kruvaziyer sektörünün en büyük buluşma noktası olan ABD Miami’deki 2019 Seatrade Cruise Global Fuarı’ndan güzel haberlerle döndü. Fuara katılan dünyanın en büyük kruvaziyer operatörleri, üç yıl aradan sonra Türk limanlarına dönmekten mutlu olduklarını açıklarken, 2020’den itibaren daha fazla sefer düzenleyeceklerini ifade ettiler. Norwegian Cruise Line CEO’su Frank J. Del Rio, 2020 yılında Türkiye’ye olan sefer sayılarını 65’e çıkarttıklarını ifade ederek, “Biz Türkiye’ye dönen ilk firmayız. Türkiye’yi çok özledik. Bizim için en iyi satan ve en çok kar getiren destinasyon Türkiye’dir” diye konuştu. Türkiye seferlerine üç yıl önce ara veren Amerikan kruvaziyer firmaları da 2019 sezonundan itibaren Türk limanlarını yeniden programlarına aldıkları açıkladılar. Norwegian Cruise Line’ın yanı sıra bu sezon rotalarını Türkiye’ye çeviren Oceania Crusises ve Regent Seven Seas Cruise 14 sefer, Holland American Line 11 sefer, Royal Carribbean Cruises 4 sefer, Viking Cruises 2 sefer, Windstar ise 25 sefer yapacak.
PİNK MARTİNİ ŞEHRİMİZDEPİNK MARTİNİ ŞEHRİMİZDEPink Martini 17 Mayıs'ta İzmir'de! Türkiye'de geniş bir hayran kitlesine sahip olan, her albümü ile altın ve platin plak kazanan Pink Martini, dünya turnesi kapsamında Pasion Turca organizasyonu ile 14-21 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’deki hayranları ile buluşacak. İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Adana’da konserler verecek Pink Martini’yi İzmirliler 17 Mayıs akşamı Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda izleyecek. En son yayınladıkları stüdyo albümleri “Je Dis Oui” de birbirinden güzel ve unutulmaz eserlerle yepyeni şarkıları yorumlayan grup, Türk sevenlerine de büyük bir sürpriz yaparak “Aşkım Bahardı” şarkısına yer vermişti. Kendilerini “Dünyanın değişik köşelerinden melodileri ve ritimleri bir araya getirerek modern bir formda sunan müzik arkeologları” olarak tarif eden topluluğun şarkıları, The West Wing’den Desperate Houseviwes’a kadar birçok dizi ve filmde de yer buldu.
KOOPERATİF DEVRİMİKOOPERATİF DEVRİMİGazi'nin Kooperatif Devrimi Cumhuriyetin tarım devrimcilerini ve bu konuda düşüncelerimizi 2019 yılı boyunca anlatmaya devam edeceğiz. Bu sayıda daha sonra sizlere anlatacağımız başarı hikayeleri öncesinde bir temel bilgi oluşturması açısından Mustafa Kemal Atatürk’ün kooperatifleşme üzerine gösterdiği çabaları anlatmak istiyorum. Ülkemizde kurulan ilk kooperatifler bir bakıma tarımsal amaca hizmet eden kredi kooperatifleriydi. Devlete ait toprakların imece usulü ile ekilmesi tarımdan elde edilen ürünlerin Köy İhtiyar Kurullarının yönetimindeki sandıklara verilmesi ve bu yöntemle köylülerin kredi ihtiyaçlarının karşılanması sağlanıyordu. Osmanlı Devrimcisi Mithat Paşa’nın başlattığı bu oluşumlar bugünkü Tarım Kredi Kooperatiflerinin temelini teşkil etmektedir. Ancak ülkemizdeki kooperatifçilik hareketi, disiplinli ve mevzuata göre gelişmesini ancak Cumhuriyet döneminde tamamlayabilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber ülkenin sosyo-ekonomik yapısında önemli rol oynayan ve halkın yaklaşık yüzde 85’inin geçimini sağladığı tarım sektöründe verimliliği artırabilmek ve üreticiyi yoksulluktan kurtarabilmek için kooperatifçiliğe büyük önem verildi... Devlet, kooperatif hareketinin gelişmesi için gerekli düzenlemeleri Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapmaya başladı.
FOMO KORKUSUFOMO KORKUSUDr. Psikolog Murat Sarısoy: "Sizin için artı değer yaratmıyorsa sosyal medya kullanmayın." Yazdığı popüler makaleler, aile-çocuk danışmanlığı ve evlilik terapileri, bireysel bilişsel davranışçı terapiler, Psiko-Onkoloji konusundaki bilimsel çalışmaları ile tanınan Dr. Psikolog Murat Sarısoy ile daha çok sosyal medya müptelalarının başına dert açan “Gelişmeleri kaçırma korkusu” FOMO (Fear of Missing Out) konusunda Gökyüzü Psikoterapi Enstitüsü'nde hayli bilgilendirici bir söyleşi yaptık. Umarız FOMO'ya yakalanmamışsınızdır.
Côté Cour Alaçatı Ayın MekanıCôté Cour AlaçatıCôté Cour Alaçatı Antrikotun gizli sosu Alaçatı'da Pazarlama ve iletişim geçmişi bulunan İsviçreli Christelle Önortaç ve dış ticaret sektöründen gelen Arda Önortaç yemeğe duydukları tutkuyu profesyonel bir işe dönüştürerek Coté Cour ile Alaçatı’ya yeni bir soluk getiriyor. Coté Cour’un Fransız ve İsviçre mutfağından beslenen menüsü, Cafe de Paris soslu antrikot ve oldukça nadir bulunan kuzu göbeği mantarı soslu bonfile ile fark yaratıyor. Alışılmışın dışında iki özel ana yemekte uzmanlaşan restoran Alaçatı’da fine dining anlamında yeni bir konsepte imza atıyor. Menüsünde mevsimsel değişikliklere de yer verecek olan Coté Cour, sezon lezzetlerini en iyi haliyle misafirlerine servis etmeyi hedefliyor. Misafirlerini Prosecco ikramıyla karşılayan Cote Cour'un farklı tatları bir araya getiren kokteylleri, soğuk ve sıcak aperatifleri bu sene Alaçatı’nın vazgeçilmezleri arasına girmeye aday. Aynı zamanda içerisinde Karamel Flan, Çikolata Mus ve Panna Cotta gibi göz alıcı lezzetlerin bulunduğu tatlı menüsü orjinal İsviçre tarifleri ve haftalık İsviçre’den gelen malzemeler ile hazırlanıyor. Cote Cour sunduğu lezzetin yanı sıra, atmosferiyle de insanları kendine kaptırıyor. Tarihi dokusu korunarak FD Architecture tarafından restore edilen ve iç mimarisi yapılan eski bir Rum evi Coté Cour’da; detaylar ise Rue 1387 mağazasından sağlanan sayısız antika parçayla tamamlanarak ferah ve şık atmosferiyle günün her anını keyife dönüştürüyor. 29 Mart 2019 tarihinde aralarında Bernard ve Funda Arkas’ın da bulunduğu 45 kişilik bir davetle kapılarını açan Coté Cour hayata farklı bir lezzet katmak isteyen herkesi bekliyor. Côté Cour Alaçatı 11000/1 sokak no:1 Alacatı Telefon 535 345 03 04
SÖYLEŞİ ÜNAL ERSÖZLÜ SÖYLEŞİ ÜNAL ERSÖZLÜ Ünal Ersözlü: "Ben bir 'hatırlatıcıyım'." Babası şiire tutkun, çok okuyan bir banka müdürüydü. 30 yaşından sonra Fransızca öğrenmiş bu adamın entelektüel aurasından etkilenmiş, şiirle, kitapla, aşkla dolu evde büyümenin etkisiyle lisede başlayan şiir sevdası, üniversite yıllarında yoğunlaşmıştı. Aynı zamanda öne çıkan gençlik liderlerinden biri olmuştu. Bir yandan sol yapılanmanın içinde bir gençlik lideri, öğrenci temsilcisi olarak hayatı sürdürürken, bir yandan da kendi içinde çok farklı bir dünyası vardı. “Romantik Devrimci’’, sık sık öğrencisi olduğu Ziraat Fakültesi’ndeki Ege Üniversitesi botanik bahçesine sığınıp, şiir yazıyordu. Ailesi İzmir’de yaşamasına rağmen, lideri olduğu gençlerle bir arada yaşamak için yurtta kaldı bir dönem. İlk yılların lirik şiirleri, o yıllarda yurtlara yapılan baskınların kurbanı oldu. Polis kimisini yırtıp attı, kimisini alıkoydu. Döneminin çadır direnişleri sırasında, İnciraltı’nda 8 ay çadırlarda kaldı. “Bizimkisi romantik, şiddeti sevmeyen, masumiyet dolu, duygu ağırlığının önde olduğu gençlik hareketiydi’’ dese de 1979 yılından sonra ülke sertleşmeye başladı. 12 Eylül darbesi olduğunda, artık son sınıftaydı. Öğrenci temsilcisi genç, basit nedenlerle de olsa iki kez hapse girdiği için, arananlar listesindeydi. Bu arada eylül darbesinden çok kısa bir süre önce de, nedensiz yere bir yurt baskınında gözaltına alınmış, Narlıdere’de aslında askerler için yapılan gözetim evinde 40 gün kaldıktan sonra, İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından, iki öğrenci ile birlikte, ülkenin ilk sürgün edilenlerinden biri olmuştu. Ayrıca İzmir’e bir ay boyunca dönmemek şartı ile Manisa il sınırına bırakıldığında, bir gün sonraki 1 Mayıs kutlamasına katılmamaları için, bu kez de Manisa polisi tarafından gözaltına alınmış, iki arkadaşı ile birlikte 3 gün nezarethanede tutulmuştu. Sonra babasının bir arkadaşından aldığı borç ile kaçak olarak yine İzmir’e dönmüştü… “Sonrası iyilik, güzellik” diyemiyoruz. Çünkü çoktan ülkeye 12 Eylül karanlığı çökmüştü. İşte böylesi bir geçmişten ötürü de, kısa süre sonra hakkında tutuklama kararı çıkmış, arananlar listesine girmişti… Ailesiyle gizlice görüşüyordu. Babası, yurt dışına kaçmasını önerdi. Ama Ersözlü “İnsanlar bu durumdayken yurt dışına çıkmam vicdanen uygun olmaz. Artık başıma ne gelecekse burada gelsin’’ diyerek, kaçak yaşantısına başladı. Sahte bir kimlik ile Petkim’e işçi oldu. Ancak genç gönlü, sahte kimlik ile ilk eşiyle evlenmeye razı olmayınca, asker izini hemen buldu. Genç çift, Menemen’e kaçtı. İzlerin gösterdiği yol doğrudan Menemen’i gösterince, bir gece İzmir’in bu ilçesinden de uzaklaştılar. Menemen’deki evini aniden terk etmek zorunda kalınca, ev baskınlarından kurtarmak için avludaki tuvalete sakladığı şiirleri duvarın içinde kaldı. Eşten dosttan topladıkları paralarla İstanbul’a gidip, Küçükbakkalköy’de bir gecekonduya sığındılar. Petkim’deki tecrübesi sayesinde Fener Balat’taki bir tersaneye kaynakçı olarak girdi. 83 yılında çemberin giderek daraldığını hissediyordu. Sürekli ev değiştirdi, Gebze, Tuzla, Gelibolu tersanelerinde çalıştı. Bu sırada, oğlu Şafak da, bu kaçak hayatın içine doğmuştu. Son olarak Gelibolu’da bir tersanede çalışırken jandarma yine izini buldu. O anda çırağı ustasını tuhaf bir şekilde çağırdı. Makine dairesinden denize yeni indirilmiş geminin güvertesine çıktığında, yakalandığını anladı. “Sanki Ünal Ersözlü’yü değil de, Che Guevara’yı yakalayacak gibi onlarca jandarma gelmişti’’ diyordu işçilerin buruk bakışını, üzüntüsünü unutamadığı günü anlatırken Ersözlü. Getirildiği İzmir’de, 45 gününü geçireceği hücreye atıldı. Kendisi aslında her koşula hazırdı da, annesi ile başka bir hücreyi paylaşan, henüz 9 aylıkken hücre ile tanışan Şafak’ın yaşadıklarına kahrolmuştu. Neyse ki bir gün sonra ailesinin sıcak yuvasına gönderdiler bebeğini. Bir örgütün üyesi, gençlik lideri diye tutuklanmıştı, ama savcı 146’ya 1’e sokmaya, yani idamla yargılanmasına çalıştı. Avukatının becerisi sayesinde 141 ile yargılandı, 3,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra, 86 affından yararlanarak özgürlüğüne kavuştu. Hapisten çıkınca, para kazanmak için elinden gelen her işi yaptı. Ardından kökleri ailede olduğu ve yazmaya yatkınlığı nedeniyle gazeteciliğe başladı, bu arada 6 şiir, 1 deneme kitabı yayınlandı. “Okyanusların Not Defteri’’ şiir kitabı ile 90’da Akademi Başarı Ödülü, “Gidiyorum Adım Unutulmuş Olsun’’ ile 1998’de Behçet Aysan Şiir Ödülü, 2011 yılında da “Kapıyı Çalıyorum” adlı şiir dosyası ile Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. Başarılı uzun geçen gazetecilik yıllarının ardından, bugünlerde Saya Grup Kurumsal İletişim Direktörlüğü yapan Ünal Ersözlü’nün, bu kadar sert hayat koşullarına rağmen hala böylesine zarif, sevgi dolu olmasını sağlayan yaşama bakış biçimini anlatan iki kitabı da iki yıl ara ile raflarda ki yerini aldı. Buda gibi dingin ve sabırlı, çok etkisinde kaldığı Yunanlı yazar Kazancakis’in roman kahramanı Zorba kadar, coşkulu yaşamı birlikte dengelemenin insana kattığı mutluluğu anlattığı ‘’Dört Gün Buda Üç Gün Zorba’’, 5. baskısını yaptı. Hayatı güzelleştirmeye gönül vermiş ariflerin rehberliğinde, insanın kaderi ile ilişkisini güzelleştirmenin yolunu gösterdiği, “Tanrının Yaşam Kılavuzu’’ isimli gerçekten yazılması çok zor, büyük emek isteyen kitabı ise okurlarıyla buluştuktan kısa süre sonra 3. baskıyı yaptı. Kitapların içeriğini eleştirmenlere bırakıp, değerli yazarını okuyucularına daha iyi tanıtmak için, Ünal Ersözlü ile buluştum.
KAZIM BELGESELİKAZIM BELGESELİBitpazarında bulunan mektuplardan yola çıkılarak çekilen belgesel: Kâzım Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Sinema ve Televizyon Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Dilek Kaya'nın, 2016 yılında bitpazarından satın aldığı mektuplar ve kimlik cüzdanı, "Kâzım" belgeselinin serüvenini başlattı. Mektuplar, 19 yaşında bir dağ kazasında yaşamını kaybeden Ankara Fen Lisesi mezunu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Kâzım Küçükalp'e aittir. Bu durum Dilek Kaya'yı çok etkiler, araştırmaya başlar ve sonucunda "Kâzım" belgeseli ortaya çıkar. Belgesel, Türkiye’nin önde gelen film festivallerinde finalist olur, 10. TRT Uluslararası Belgesel Film Ödülleri’nde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Ödülü’nü alır. "Kâzım" belgeselinin öyküsünü konuşmak üzere Dilek Kaya ile bir araya geldik.
BAĞBAŞI YAYLASIBAĞBAŞI YAYLASIBaharda yayla keyfi Övgüyle söz edildiği için birkaç yıl önce merak edip, bir hafta sonu, arkadaşlarımla birlikte Denizli’nin Bağbaşı Yaylası’nda konaklamıştık. Kış mevsimine rastladığı için kar diz boyundaydı, hava oldukça soğuktu. Odun sobasını sabaha kadar yakmıştık, yanımızda getirdiğimiz kırmızı şarabı soğuk havanın da etkisiyle olsa gerek, kısa sürede tüketmiştik. Kış mevsiminde Bağbaşı Yaylası’nın farklı bir güzelliği vardı. Uçsuz bucaksız uzanan çam ormanı bembeyaz bir örtüyle kaplanmıştı sanki. İki yıl önce kış mevsiminde gitmiştik Aradan iki yıl geçmiş, bana çok yakın bir zamanda gitmişiz gibi geldi ama 2016 yılının Aralık ayında konaklamışız. İlkbahar mevsiminde de keyifli olacağı düşüncesiyle Nisan ayının son haftasında iki kişilik yer ayırttım. Ayşe ile birlikte akşamdan sırt çantalarımızı hazırladık, soğuk olur düşüncesiyle yanımıza kalın giysiler, hatta botlarımızı bile aldık, sabah saat sekiz gibi yola koyulduk. Ankara yolundan gitmeyi tercih ettik, Bornova üzerinden Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Buldan’ın kıyısından geçtik ve Sarıgöl’de çay molası, oradan Denizli merkeze ulaştık.
İKİ GIRGIR ÖYKÜSÜİKİ GIRGIR ÖYKÜSÜİzmirli fettan güzel ile İstanbullu sokak çocuğunun düeti: İşte efsaneden öte iki değer. Biri İzmirli, diğeri İstanbullu. Gırgır süpürge markası olarak kurucusu Tacettin Hiçyılmaz’ın oğlu adına; Gırgır dergi markası olarak Estetik Yayıncılık A.Ş. adına Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında tescilli birer markadır bugün. (5) Tacettin Hiçyılmaz’ın İzmir/Gaziemir ilçesinde kalan fabrikası (Optimum AVM karşısı) plazaya; Gırgır dergisi de kafeterya zinciri projelerine kurban gitmiş olsalar da! Ölümü sonrası oğlu aletin üretimine son vermiş ve bir döneme damgasını vuran “Gırgır” tarih olmuş olsa da, bir dergi olarak bugün artık yayımlanmasa da; her iki Gırgır önemli birer tarihsel figür olarak anılarda yaşamaya devam edecektir. İzmirli Gırgır ile İstanbullu Gırgır’ın ütopik birlikteliği, bizim kuşağımızın “bizim zamanımızda” diye söze girişlerinde muhabbetin kilometre taşlarındandır. Düette neymiş! Bir düetten çok öte!
ROTA LATMOSROTA LATMOSLatmos'un kalbinden Milet'in tarihine Bugün sizleri doğanın kalbine, Latmos’a götürmek istiyorum. Gönlümdeki yeri ve enerjisiyle farklı bir diyar Latmos. Doğa yürüyüşlerinin taçlanma noktasıdır kamplar. Bir de kamp yapılacak yer Latmos, Bağarcık olunca gitmek için bütün şartlar zorlanabilir. Ben de öyle yaptım. Bahar aylarının vazgeçilmesi alerjik rahatsızlığıma rağmen bu kampı kaçırmak istemedim. Kaçkar Derneğimizin kampa katılan üyeleri, Pazar sabahı otobüsle hareket ettiler. Biz kendi otomobilimizle yola koyulduk. Tabii ki kamp hazırlığımızı tamamladıktan sonra… Çadırımız, matımız, uyku tulumumuz, battaniye, yiyecek, içecek, giyecekler derken epey bir meşakkat istiyor doğanın koynunda gecelemek.
BİR ÇIĞLIKTIR BÖRKLÜCEBİR ÇIĞLIKTIR BÖRKLÜCEBörklüce’nin altı yüz yıl önce attığı çığlık, hâlâ yankılanıyor “Bizim için ölenlere saygı duymalıyız” diyor, Kosovalı yönetmen Orgesa Arifi. Filistinli karikatür sanatçısı Naci Al Ali, Kosovalı düşünür, aktivist Ukshin Hoti ya da Gezi Direnişi'nde düşenler... Onlar, altı yüz yıl önce köylü isyanına önderlik eden Börklüce Mustafa gibi, “bizim için ölenler.” Türk yönetmen Hatice Aşkın soruyor: “Börklüce, özgürleşmek midir?” Beş ülkeden genç sinemacıların 2016'da sinemacı Tahsin İşbilen'in koordinatörlüğünde ürettiği, İran filminin art arda ödüller kazanmasıyla yeniden gündeme gelen beş film gösterdi ki Börklüce Mustafa, evrensel direnişin adı oldu.
GAZİEMİR VE TARİHGAZİEMİR VE TARİHKENTİN TARİH HAZİNELERİNDE GAZİEMİR (SEYDİKÖY) DURAĞI Bu güzel kentin tarih hazinelerini keşfetmeye, unutulmuşları hatırlamaya, yeni bilgiler edinmeye devam ediyoruz. İzmir Life'ın bu sayısında araştırmacı yazar arkeolog, Ercan Çokbankir’le Gaziemir’de bulunan Seyd-i Mükremüddün Türbesi ve William Sherard’ın kurduğu dünyaca ünlü botanik bahçesi üzerine konuştum.
ADAMIMSIN CHAPLİNADAMIMSIN CHAPLİNAdamımsın Chaplin...Hepimizin hayalleri var ve olmalı da... Elbette hepsinin gerçekleşmesini sağlamak çok zor ama inanç her şeydir. Dünya sinema tarihinin en önemli yaratıcı kahramanlarından Walt Disney'in dediği gibi; inanmak, vazgeçmemek ve peşlerinden gitmek... Ben de böyle bir hayalin peşinden giderek; hayal dünyamızın beyaz perdede can bulduğu 7. sanat sinemayı kendime eğitim alanı seçtim. Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü'nde eğitimimi sürdürürken, hayallerini filmleri ile sunarak, bizleri bambaşka dünyalara sürükleyen yönetmenler, senaristler, oyuncular ve nice sinema emektarı kahramanları tanıma fırsatını yakaladım. Sinema gibi; inanılmaz ve kocaman bir hayal dünyasının içindeydim. Sinemanın unutulmaz kahramanlarını daha iyi tanımak için; izlemeyi ve araştırmayı hiç bırakmadım. Beni en çok peşinden sürükleyen ise sinema tarihinin eşsiz kahramanı Charlie Chaplin oldu. Sinemanın daha yeni gelişim gösterdiği yıllarda, çektiği filmlerle sinemaya sanatsal boyut kazandıran Chaplin'in dünyasına kapılmamak mümkün mü? Chaplin; zekasını, yeteneğini, sanatsal yaratıcılığını ve vücut dilini filmlerinde çok güzel kullanmış, yarattığı karekterlerle halen güncelliğini koruyan ikon kahramandır. Yıllar geçse de; ne karakterleri, ne filmleri, ne de hayata bakışının dile geldiği sözleri unutulmamıştır.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Güncel sayıya göz atın
AYIN MEKANLARI Mayıs 2019 Côté Cour Alaçatı

Côté Cour Alaçatı Antrikotun gizli sosu Alaçatı'da Pazarlama ve iletişim geçmişi bulunan İsviçreli Christelle Önortaç ve dış ticaret sektöründen gelen Arda Önortaç yemeğe duydukları tutkuyu profesyonel bir işe dönüştürerek Coté Cour ile Alaçatı’ya yeni bir soluk getiriyor. Coté Cour’un Fransız ve İsviçre mutfağından beslenen menüsü, Cafe de Paris soslu antrikot ve oldukça nadir bulunan kuzu göbeği mantarı soslu bonfile ile fark yaratıyor. Alışılmışın dışında iki özel ana yemekte uzmanlaşan restoran Alaçatı’da fine dining anlamında yeni bir konsepte imza atıyor. Menüsünde mevsimsel değişikliklere de yer verecek olan Coté Cour, sezon lezzetlerini en iyi haliyle misafirlerine servis etmeyi hedefliyor. Misafirlerini Prosecco ikramıyla karşılayan Cote Cour'un farklı tatları bir araya getiren kokteylleri, soğuk ve sıcak aperatifleri bu sene Alaçatı’nın vazgeçilmezleri arasına girmeye aday. Aynı zamanda içerisinde Karamel Flan, Çikolata Mus ve Panna Cotta gibi göz alıcı lezzetlerin bulunduğu tatlı menüsü orjinal İsviçre tarifleri ve haftalık İsviçre’den gelen malzemeler ile hazırlanıyor. Cote Cour sunduğu lezzetin yanı sıra, atmosferiyle de insanları kendine kaptırıyor. Tarihi dokusu korunarak FD Architecture tarafından restore edilen ve iç mimarisi yapılan eski bir Rum evi Coté Cour’da; detaylar ise Rue 1387 mağazasından sağlanan sayısız antika parçayla tamamlanarak ferah ve şık atmosferiyle günün her anını keyife dönüştürüyor. 29 Mart 2019 tarihinde aralarında Bernard ve Funda Arkas’ın da bulunduğu 45 kişilik bir davetle kapılarını açan Coté Cour hayata farklı bir lezzet katmak isteyen herkesi bekliyor. Côté Cour Alaçatı 11000/1 sokak no:1 Alacatı Telefon 535 345 03 04