Yaşandıkça keyif veren bir kentin
okundukça keyif veren dergisi.
ANA SAYFA
REKLAM
Abone
İLETİŞİM
SATIŞ
YAZARLAR
Yayın Kurulu
Kültür etkinliğine hoşgörüsüz yaklaşım
Ayse Perin (Tatari)
Hissedilen zaman
Avram Ventura
Kışkırtma üzerine
Gülhan Berkman Yakar
Zor günlerde kariyer
Reşat Kutucular
Geleceği parlak kentler
Günter Soydanbay
İzmir ve sorumlu turizm
Pınar Tekeş
Ergen annesi olmak (2)
Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Vazgeçmek
Dr. Zeki Hozer
Salgın biterken yeni ve mutlu bir dünya
Özlem Yurdakul
Beşinci tat umami
Zekeriya Şimşek
Koronavirus Dersleri 1
İzmir Life
234 -
Şubat 2021
Güncel ve geçmiş sayıları Magzter üzerinden satın alıp okuyabilirsiniz.
ŞUBAT 2021
Uluslararası İzmir Mizah Festivali Aralık ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir Mizah Festivali’ni uluslararası boyuta taşıyıp, sanat yönetmeni ve eleştirmen Vecdi Sayar koordinatörlüğünde “Toplumsal Eleştiri ve Mizah” teması ile sinema, medya, görsel sanatlar, karikatür ve edebiyatta mizah konularını ele alan oturumlar, film gösterimleri sergiler düzenlendi. Salgın koşulları nedeniyle internet üzerinden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmirtube kanalından yayınlanan tüm söyleşileri konuya ilgi duyan herkes izleyebildi.
"MİZAH SİYASİ YALANIN PANZEHİRİDİR"
Uluslararası İzmir Mizah Festivali Aralık ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir Mizah Festivali’ni uluslararası boyuta taşıyıp, sanat yönetmeni ve eleştirmen Vecdi Sayar koordinatörlüğünde “Toplumsal Eleştiri ve Mizah” teması ile sinema, medya, görsel sanatlar, karikatür ve edebiyatta mizah konularını ele alan oturumlar, film gösterimleri sergiler düzenlendi. Salgın koşulları nedeniyle internet üzerinden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmirtube kanalından yayınlanan tüm söyleşileri konuya ilgi duyan herkes izleyebildi. Festival kapsamında “Dünya Karikatüründe Toplumsal Eleştiri ve Mizah” başlığı altında bizi dünyanın dört bir yanından mizah ustaları ve aralarına katılan genç kuşaktan isimlerle tanıştıracak bir program planlanmıştı. Neredeyse tüm kıtalardan, bambaşka kültürlerden editoryal karikatüristleri dinleyeceğiz diye heyecanla beklerken programa katılacak 10 çizerden ikisi üzerine İzmir’de yerel bir gazetede başlayıp daha sonra sosyal medyada büyüyen karalama kampanyası sonucu program iptal edildi. Tunus’tan Burkina Faso’ya, İsrail’den, Tayland’a, Etiyopya’dan İtalya’ya, Hollanda, Japonya, Tunus ve Amerika’dan katılacak olan karikatüristlerden politik karikatür çizerken hem ortak hem bulundukları ülkelere özgü yaşadıkları sorunları, oralarda neler olup bittiğini dinlemekten bizler mahrum kaldık. Çizgi dünyasında her biri bulunduğu ülkede insan hakları, ifade özgürlüğü, kadın hakları, eğitim, iklim krizi, pandemi gibi hepimizi ilgilendiren nice konuda çizgileri ile konuşan bu çizerler birkaçı hariç çoğu Türkiye’ye defalarca gelmiş, sergiler açmış, tatillerini burada geçirmiş, buradan dostlar edinmiş kişilerdi. Sosyal medya üzerinden başlatılan karalama kampanyası ile hem festivali düzenleyenler hem de katılımcılar hedef haline getirilmeye çalışıldı. Yaşanılan özünde tam bir hoşgörüsüzlüktü. Bu olanlara maruz kalan çizerleri tanımak, yayınlanamayan söyleşilerde neler anlattıklarını duymak istedik. İzmir Büyükşehir Belediyesi adına festivalin düzenleyicisi sanat yönetmeni-eleştirmen Vecdi Sayar ile Uluslararası Mizah Festivali’ni, yayını gerçekleştirilemeyen “Dünya Karikatüründe Toplumsal Eleştiri ve Mizah” panelinin moderatörü çizer İzel Rozental ile de dinleme şansı bulamadığımız çizerleri, onların bu sohbetlerde neler söylediklerini, programın iptalini nasıl karşıladıklarını konuştuk.
YABİSAK DERNEĞİ
İzmirliler, yazılım ve bilişimde kümelenme merkezi olmak için dernek kurdu İzmir’in son yıllarda inovasyon, girişimcilik, Ar-Ge ve endüstri 4.0 alanlarında kaydettiği başarıyı, yeni bir birliktelik yapısı ile güçlendirerek, kenti yazılım ve bilişim sektöründen yerli ve yabancı firmaların kümelendiği bir merkez haline getirmeyi hedefleyen Yazılım ve Bilişim Sanayicileri Kümelenme Derneği (YABİSAK)’nin kuruluş çalışmaları tamamlandı. ESBAŞ CEO’su Dr. Faruk Güler’in başlattığı girişimlerle kurulan YABİSAK’ın, İzmir Büyükşehir Belediyesi, üniversiteler, oda ve birlikler, sivil toplum kuruluşları ile sektörün liderlerinden oluşan 22 kurucu üyesi bulunuyor. Resmi olarak 4 Ocak 2021 tarihinde kurulan YABİSAK’ın kurucu üyeleri, 25 Ocak tarihinde Zoom üzerinden bir araya gelerek ilk toplantılarını gerçekleştirdi. Toplantıda Dernek üyelerine bugüne kadar yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Dr. Faruk Güler, İzmir Fuar Alanı Kulesi’nde zemin katta bir ofis tuttuklarını duyurdu. Çalışmalara hızla başlamak istediklerini ifade eden Güler, “Komiteler kurarak, tüm üyelerimizle birlikte hızla yol almak istiyoruz. Stratejik Planlama Komitesi’nden başlamak üzere, Eğitim ve İstihdam Politikaları Komitesi, Hukuk Komitesi, Finansmana Erişim Teşvik ve Destekler Komitesi, Uusal ve Uluslararası İşbirliklerinin Geliştirilmesi Komitesi ve Yeni Üye Kazandırma Komitesi’ni kurarak çalışmalarımızı hızlandıracağız” diye konuştu. İzmir’in inovasyon, girişimcilik, Ar-Ge ve endüstri 4.0 alanlarında kaydettiği başarılar sayesinde, kentte yüksek katma değerli ürünler üreten güçlü bir potansiyelin oluştuğunu belirten Dr. Faruk Güler, şunları söyledi: “Bilişim teknolojisi ve yazılım üreten işletmelerin üretici kapsamına alınmasıyla birlikte, sektör firmaları son yıllarda İzmir’in teknoparklarını, serbest bölgelerini ve şehrimizi yatırımda yeni bir alternatif olarak değerlendirmektedir. İzmir’in potansiyelini değerlendirmek, yazılım ve bilişim sektörünün daha da gelişmesini sağlamak amacıyla sektörel bir derneğin kurulması için, sektörde konusunda uzman kişilerle görüşmeler gerçekleştirdik. YABİSAK İzmir’de arkasına ciddi bir destek alarak kurulmuş oldu” diye konuştu.
İzQ YATIRIM PORTALI
İzQ Girişim Portalı’nda eşleşmeler gerçekleşti İzmir Ticaret Odası (İZTO) tarafından hayata geçirilen “İzQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezleri” bünyesinde, girişimciler ile iş dünyası arasında etkileşim sağlama amacıyla hayata geçirilen “İzQ Girişim Portalı” lansmanın hemen ardından ilk eşleşmesini gerçekleştirdi. İzQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezleri Projesi’ni, Türkiye’nin girişimcilik ve inovasyonda gücünü artırmak ve İzmir’in bu alanlarda lider kent olmasına öncülük etmek hedefiyle hayata geçirdiklerini ifade eden İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Projemizin kesişim noktası niteliğini taşıyan ‘İzQ Girişim Portalı’, firmalar ve kurumlar tarafından sorunların ve ihtiyaç alanlarının tanımlandığı, girişimcilerin ise bu alanları portal üzerinden takip ederek spesifik çözümler ürettiği online bir platform. Bu platformda üretim, verimlik, yeni teknoloji gereksinimi duyulan iş süreçleri kapsamında tanımlanan ihtiyaçlar, girişimciler tarafından yeni bakış açıları, teknoloji tabanlı ya da yazılım odaklı yaklaşımlar geliştirilmesi ile çözüme ulaşıyor” şeklinde konuştu. Özgener, portalın lansmanının üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen Türkiye’nin teknolojide öncü firmalarından biri olan Vestel Beyaz Eşya AŞ ile ileri görüntü işleme alanında yüksek teknolojili ar-ge çalışmaları yürüten, modüler ve ölçeklenebilir kurumsal ürünler geliştiren ArtgeVision, data analitiği, büyük veri ve yapay zeka çalışmaları yapan bon intelligence ile artırılmış gerçeklik, bilgisayar ile görü ve yapay zeka alanlarında hizmet sunan İstanbulAI arasında ilk eşleşmelerin gerçekleşmesinin mutluluk verici olduğunu dile getirdi.
EMRE SAKÇI
Emre Sakçı Onun başarıları Türkiye'yi gururlandırıyor ama İzmirliler gururun yanına sevgi gözyaşlarını da koydu Emre için... Geleceğe dair umutlarımızı da yükselten Emre Sakçı'nın hedefinde şimdi olimpiyat madalyası var... Milli yüzücü Emre Sakçı, bizleri gururlandırmaya devam ediyor. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en hızlı yüzücüsü unvanını taşıyan Emre Sakçı, Avrupa’nın da en hızlısı olmayı başardı. Avrupa rekoru kıran Emre, kalbinin üstüne yazdığı "İzmir" ile hepimizi gururlandırdı. İzmirli gençlere örnek olan Sakçı ile keyifli bir söyleşi yaptık.
STARTUP YATIRIMLARI SÜRÜYOR
172 Startup’a 177 Milyon Dolarlık yatırım StartupMarket’den yapılan açıklamada 2020 yılında Türkiye’de 172 startup 177 milyon dolarlık yatırım aldı. 2019 yılında yüzde 69 oranında büyüyen startup sektörüne yatırım oranı, 2020 yılında da yüzde 74’lük büyüme kaydetti. Dijital uygulama projelerinin ağırlıkta olduğu startup girişimleri için yapılan yatırımlar, Türkiye ekonomisi ve sürdürülebilir kalkınma açısından önemli bir adım olarak nitelendiriliyor. Aynı açıklamada, tüm dünyada ise startup projelerine yapılan yatırımın da bir önceki yıla oranla yüzde 4’lük bir büyüme göstererek 300 milyar dolarlık bir hacme ulaştığı bildirildi. StartupMarket Kurucu Ortağı ve CEO’su Serkan Bağçe, pandemi döneminde evde geçirilen zamanın artmasıyla dijital platformların kullanım oranlarının ve startup’lara yatırımcı ilgisinin arttığını belirterek “Perakende satış yapan şirketlerin çevrimiçi penetrasyon oranları son 5 yıla oranla birkaç ayda hedef seviyelerine ulaştı. Mobil cihazlar ve dijital platformlarda oynanan oyunlara talep çok arttı. Hızla artan teknolojinin farklı alanlarındaki taleplerle birlikte bu alanda hizmet ağı kuran teknoloji şirketlerine yatırımcı ilgisi de bu doğrultuda üst seviyeye ulaştı. Bunun sonucunda 2020 yılında StartupMarket üzerinden yatırım arayan 14 girişim, StartupMarket yatırımcı Kaşif üyeleri ya da iş ağından yatırım aldı” dedi. Bağçe, Türkiye’nin yatırım ekosistemi içinde 1.3 dolarlık kişi başı yatırım ortalamasına sahip olduğunu da kaydederek şunları söyledi; “Bu rakam AB ülkelerinde 65 dolar civarında. Ülkemiz ve girişimci ruha sahip startuplar ile yatırımcıların buluşması öncelikli konumuz. Bu şekilde verimli olabilir ve ekosistemi büyütebiliriz. StartupMarket ve Kitlesel Fonlama Platformu ile startupların yatırım alma kanallarına bir yenisini ekleyecek, elde edeceğimiz tüm gelirlerimizi startup’ların yatırım alma, büyüme ve ekibini güçlendirme süreçlerinde kolaylık ve verimlilik sağlamak için kullanacağız. Yakın dönemki hedefimiz 2021’in ilk çeyreğinde platform üzerinden ilk yatırımların yapılmasını sağlamak olacak.”
TAKSİYARHİS MÜZESİ
AYVALIK’IN TAKSİYARHİS ANIT MÜZESİ Taksiyarhis Kilisesi’ni Ayvalık’ta Rumlar tarafından inşa edilen ilk kilisesi olması özelliği nedeniyle tanıtmak ve anlatmak istiyorum. Ayvalık’ta varlığını müze olarak sürdüren tek kilise Taksiyarhis. Bir özelliği daha var; kilisenin bulunduğu yer kentin ilk mahallesiymiş. Hıristiyanlar ve memuriyet göreviyle Ayvalık’ta bulunan Müslümanlar, bu kesimde birlikte oturmuşlar. İçindeki dinsel tasvirler (ikonlar) yüz yıldır var, bazıları balık derisi üzerine işlenmiş değerli tablolarmış, birkaçı çalınmış. Çoluk çocuğun, bilinçsiz insanların verdikleri zararlardan kurtarılabilenler Bursa Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alınmış. Kötü bir örnek de Aya Triada Kilisesi’nin başına gelenler. Rumlar mübadele ile kenti terk ettikten sonra, kilisenin başına gelmeyen kalmamış, tekel deposu olarak bile kullanılmış, içinde ne var yok çalınmış, çatı zarar görünce de çökmüş gitmiş. Neyse ki bugünlerde restorasyon çalışmaları başlayacak da kilise ayağa kaldırılacak. Keyifli bir yol haritası Taksiyarhis Kilisesi’ne Arnavut kaldırımlardan, kesme taşlar ile döşenmiş daracık sokaklardan ulaşmak mümkün. Talat Paşa Caddesi’nde sakız kurabiyesiyle ünlü Güler Pastahanesi’ne tabi ki uğramadan olmaz. Bu arada Sebze ve Meyve Hali’nde Ayvalık Belediyesi’nin mülkiyetindeki zeytinliklerden elde edip, yine kendisine ait kooperatif satış merkezindeki zeytinyağlardan satın almadan geçmeyin derim. Talat Paşa Caddesi’nin sonundan sola dönüldüğünde Cumhuriyet Caddesi karşınıza çıkacak. Tarihi fırının, yiyecek ve içecek gibi mekanların bulunduğu bu caddenin sağında yer alan 1. Fethiye Caddesi’ne giriş yaptığınızda müzenin yön levhasını göreceksiniz. Sokağın solundaki ikinci levhayı gördüğünüzde karşınıza tüm heybetiyle, 15. yüzyılda inşa edilen Ayvalık’ın ilk kilisesi Taksiyarhis çıkacak.
İZMİR'DE ESİR HAN
İzmir’de Esir han’dan zenci misafirhanesine Munis Armağan’ın yayınladığı Tire şeriye sicillerine göre; İzmir’de köle ticareti Esir Hanı’nda, Tire’de ise Yeni Han ve Frenk Hanında yapılmıştı. Esir pazarı küçük odalarla çevrilmiş, geniş bir meydandı. Kadın esirler odalarda, erkekler ise meydanda teşhir edilirlerdi. İzmir’deki “Esir Pazarı veya Esir Han” Hisar Camisinin hemen arka sokağındadır. Köle alım-satımı tarih boyunca ticaretin bir kolu olarak görülmüş, Esir Han da diğer hanlarla beraber ticaret merkezindeki yerini almıştı. Utançtan mıdır? Bilinmez. Hanın levhası dükkanların levhalarının arkasına saklanmıştır. Burası sünnet takımlarının satıldığı bir yere dönüşmüştür. Kaderin cilvesi bu olsa gerek. Küçük dükkanlardaki vitrinler son zamanlarda moda olduğu üzere parlak kumaşlardan yapılmış tuğlu Osmanlı sarıkları ve giysileriyle donatılmış mankenlerle doludur. Satılmayı beklemektedirler.
KÖKLER: YEMİŞÇİLER
Yemiş Çarşısı tüccarları Yemişçiler 19'uncu yüzyılda İzmir, Doğu Akdeniz'in en önemli liman kentiydi. Ama kentte ihraç edilecek tarım ürünlerini işleyen tüccarlar olmasaydı, İzmir onları dünya pazarlarına aktaran bir çıkış noktası da olamayacaktı. Batı Avrupa, sanayi devrimi nedeniyle tarımsal ürünlere aşırı ihtiyaç duyuyordu. Kuru üzüm ve incir, ihracı önem kazanmaya başlamış yerel ürünler arasındaydı. Yemişçiler işte tam bu anda, ticaretin merkezi Kemeraltı'nda, Yemiş Çarşısı'nın kuruluşuna katıldı. Aile, o dönem İzmir lehçesinde üzüm ve incirin ortak adı olarak kullanılan yemişçiliğe soyunmuş, soyadlarına varana dek kimliklerini bu şekilde belirlemişlerdi. Gerisini Oktay Yemişçi anlatıyor: "Büyük dedem yaptığı işten dolayı, her yere Yemişçizade Mehmet Bey diye imza atarmış. Soyadı Kanunu çıkınca elbet Yemişçi soyadını almışlar. Ancak ailenin bir kanadı Yemişçioğlu, diğer kanadı da Yemişçi olmuş." Aile, ticari hayattaki misyonunu işgal yıllarına da taşıdı. Onlar, Kurtuluş mücadelesinde bir ucu Anadolu'ya uzanan büyük köprüler kurdular. Tanık oldukları nice olay, hayat ve kişi vardı. Birazı onlara kaldı, birazı bu yazıya... Ancak hemen şunu da belirtmek gerek. İzmir’de aynı soyadını taşıyan iki aile var. Her iki ailenin hikayesi de kendine özgü. Dolayısıyla bir başka sayımızda diğer Yemişçi ailesini de sayfalarımıza konuk edeceğiz.
EVLİYA ÇELEBİ İZMİR'DE
Evliya Çelebi İzmir'de İzmir’e Karşıyaka üzerinden giren Evliya Çelebi, ‘Kala-i Geçit’ (Geçit Kalesi) olarak bahsettiği bir yapı hakkında bilgi verir: “Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Daire şeklinde bir büyük kule olup cephane, dizdar ve askerleri bulunan mükellef kaledir. İzmir körfezi boğazı ağzında vakidir. Urla’ya, Kuşadası’na ve Balat şehrine gitmek isteyen yolcular İzmir’e uğramayıp bu kaleden gemilerle istedikleri yerlere geçerler. Hakir burada istirahat edip dizdarın yemeğini yiyip oradan İzmir körfezi kıyısından kayalık, dağlık ve bağlık yerlerden iki saat daha doğu yönünde giderek Halkapınar mesiresine geldik.” Günümüzde hiçbir izi kalmayan, hatta nerede olduğu bile bilinmeyen Geçit Kalesi hakkında hiçbir bilgimiz yok. Konu ile ilgili bir yazı kaleme alan Ersel Çağlıtütüncügil, bu kale/kule’nin 1688 yılındaki şiddetli depremde yıkılmış olabileceğini, daha sonra yeniden inşa edilmemiş olabileceğini belirttikten sonra yerinin ne olabileceği konusunda değerlendirmelerde bulun- maktadır. Ancak yazarın da işaret ettiği gibi konu hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
GÖDENCE TARIM KOOPERATİFİNİN ÖYKÜSÜ
Antik çağdan günümüze Gödence ve bir kooperatifçilik öyküsü Çağatay Özcan Kokulu: “Zeytinyağı deyince, Akdeniz çanağındaki herkes iyi bilir bizi” İzmir körfezinin güneyinde, kızılçam ormanlarıyla bezenen ve eteklerinde pek çok baraj ve göletin bulunduğu Kızıldağlar üzerinde konuşlanmış çok önemli bir köy Gödence. Onu özel kılan, önemini artıran o kadar çok yönü var ki… Antik Çağ’ın hatırı sayılır yerleşimlerinden biriymiş mesela... Tarihçilerin “Antik Teos kentinin şarap ve zeytinyağı üretim bölgesi” olarak tanımlaması, yüzyıllar boyunca değerine değer katmış. Dolayısıyla bu bilgiyi, köyün “artılar listesi”nde ilk sıraya yerleştirebiliriz. Metropolde yaşayanların giderek unutmaya başlayıp büyük özlem duyduğu “bol oksijenli hava ve kirlenmemiş doğa” olayı var ya, Gödence işte bunların “kralına” sahip. İzmir’i bir insan vücuduna benzetirseniz, akciğerleri burada sanki... Ahlatlar, çınarlar, kızılçamlar, dere yatakları, deniz rüzgarı ve sanayinin kirletmediği topraklar... “İçinde uzun ve sağlıklı yaşamanın sırlarını saklayan yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarının diyarı” olarak bilinmesi, köyün marka değerini artıran ayrı bir güzellik. Konuksever, güleryüzlü insanlarını da sakın es geçmeyin. Ve elbette Gödence’nin marka değerini artıran kooperatifi... Türkiye’deki köy kooperatifçiliği hareketinin önemli köşe taşlarından biri sayılan Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin öyküsünü, 1993 yılından bu yana başkanlık görevini üstlenen Çağatay Özcan Kokulu ile konuştuk. Aynı zamanda İzmir Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Köy-Koop’un kuruluşunda aktif rol oynayan bir isim Kokulu... Emekten yana tavrı ile öne çıkan, örnek alınan gerçek bir kooperatifçilik neferi.
NOAM CHOMSKY
Noam Chomsky Noam Chomsky “Umudun olmadığını farz ederseniz, umudun olmayacağını garanti edersiniz. Özgürlük içgüdüsünün varlığına ve değişim için fırsatlar bulunabileceğine inanırsanız, daha iyi bir dünya inşa etmeye katkıda bulunmanız muhtemeldir'' diyor… Evet, Noam Chomsky dünyanın fosil yakıt ekonomisinden çıkmasına yardımcı olmak için, Yeni Bir Küresel Yeşil Anlaşmaya ihtiyacı olduğunu söylüyor. Küresel ısınma, bugün insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük zorluk. Yine de Dünya Meteoroloji Örgütü’nün Mart 2020’de tekrar uyardığı gibi, akut bir çevresel felaketi önlemek için "zaman hızla tükeniyor" olsa da iklim değişikliği henüz bir numaralı önceliğimiz haline gelemedi. Bu bağlamda, kapsamlı bir Yeşil Yeni Düzen’in acilen eyleme geçirilmesi gerekiyor: Yeni Bir Küresel Yeşil Anlaşma. Kendisi ile yapılan son röportajda Noam Chomsky yeşil ekonomiye adil bir geçiş bağlamında, iklim değişikliği krizine küresel olarak yanıt vermek için, iddialı çabalar göstermenin aciliyetini açıklamış.
İSMET ARIKANTÜRK
Yirminci yüzyılın başlarında meydana gelen politik ve ekonomik savaşlar dünyadaki her şeyi olduğu gibi sanatı da etkiledi. Toplumsal değişiklikler insan hayatında büyük değişimlere yol açtı. Sanatçıların sanata bakışları değişti; bu hem düşünceyle hem malzemeyle oldu. Fotoğrafın keşfi sanat dünyasında kırılma noktası oldu. Gerçek artık olduğu gibi yakalanmıştı, resmin belgesel boyutu yön değiştirmiş, iktidarını fotoğrafa bırakmıştı. Böylece resim sanatı da farklı bir yapıya büründü. Fotoğraf sanatının gelişmesi ile farklı anlatımlar su yüzüne çıktı. Bunlar baskı tekniklerinde yapılan deneysel bazı işlerdi. Bunun yanı sıra kolaj ve üst üste baskı gibi anlatımlar fotoğrafın öncü girişimleri oldu. Fotomontaj bu dönemde yapılan başka bir teknik anlatımdı. Fotomontaj sayesinde istenilen birçok imaj, yazı veya herhangi bir görüntü kusursuz olarak yeni bir fotoğraf halini aldı. Fotoğrafın içindeki görüntüler bambaşka bir anlam ifade etmeye başlar oldu. Ayrıca baskı ve negatif üzerindeki oynamalarla, resimsel renklendirmeler de bu yenilikçi akıma katıldı. Özgürlükçü yapı yaratma isteği ön plana çıktı. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında fotoğraf sanatının sade ve net anlatımı rafa kalkmış, fotoğraf anlayışı değişime uğramıştı. Bu değişim görüntü zenginliğine, fotoğraftaki öğelerin çoğalmasına, manipülasyonun artmasına yol açtı. Sanatçı kendi hayal gücünden yararlanmaya yöneldi; bu yöneliş fantastik bir dünyanın kapılarını açtı. Böylece kurgusal (kreatif) fotoğrafçılık akımı çıkmış oldu. Mekân, ışık ve model tasarımları hikâyelerle birleşince ortaya olağanüstü görsel zenginlikteki işler çıktı. İsmet Arıkantürk yıllar önce yaptığı bir yolculukta ortaçağdan kalma pitoresk kentleri, romantik şatoları, uçsuz bucaksız üzüm bağları ve sık ormanlarıyla dillere destan Ren bölgesini ziyaret ettiğinde hayatının değişeceğini bilemezdi. Yolu o yöredeki Polch kasabasındaki oyuncak müzesine düştüğünde porselen bir bebek satın aldı. Büyülenmişti. Böylece düşsel bir yolculuk da başlamış oldu.
YALNIZLIK SEMPOZYUMU
Yalnızlık Sempozyumu Üsküdar Üniversitesi tarafından bu yıl ikinci kez düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu, “Pandemi” başlığı altında gerçekleştiriliyor ve pandemi sürecinin yalnızlığa etkileri her yönüyle ele alındı. Tüm dünyayı etkileyen pandeminin en büyük etkisinin yalnızlık olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sempozyumun ilk oturumunda “Aileler ve Yalnızlık” başlıklı sunumunu yaptı. “En çok ailede yangın çıkıyor” Bu sempozyumu pandemi konusuyla birleştirmenin uygun olduğunu düşündüklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandeminin neden olduğu ve öncülleri olan sosyal izolasyonun insanlarda psikolojik izolasyon gibi algılanma etkisi ortaya çıktığını kaydederek “Psikolojik izolasyonu insanlar yanlış anladı. Bunun etkisiyle birey, kendine ve topluma karşı yabancılaşma yaşıyor. 2. Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nda bu konuyu analiz etmeyi amaçladık çünkü aile ile ilgili boyutu da var. Ailede en çok yangın çıkıyor. Özellikle Çin’de pandemi döneminden sonra boşanma dilekçeleri o kadar artmış ki basından edindiğimiz bilgilere göre mahkemeler dilekçeleri bir ay sonrasına erteliyormuş. Bununla ilgili bizde bir istatistiksel çalışma yapılamadığı için veri paylaşamıyoruz ama etkilenmemesi mümkün değil. Bizim aile yapımızda daha fazla koruyan dinamikler var” dedi.
MERVE AKYILDIZ
Müzik ile yolları çocuk yaşlarda kesişen, piyano eğitiminin yanı sıra sesini kendi çabaları ile geliştiren, yurt içi ve yurtdışında birçok festivale katılıp konserler veren ve yarışmalardan ödülle ayrılan genç bir sanatçı Merve Akyıldız. Klasik, caz, Folk-Balkan… Birçok müzik tarzı ile ilgilenerek yelpazesini günbegün genişletiyor. Tüm tarzlardan beslenip rengarenk bir resim ortaya koyuyor ve dinleyicilerine sunuyor. Senelerce piyano eğitimi almasına rağmen, şarkı söylemek daha özgür hissettiriyor onu. “İyi ki yaşadığım her duyguyu akıtabildiğim müzik var” diyen Akyıldız’ın hayali, dünyanın her köşesinde konserler verebilmek. Tarzını dünya müziği olarak tanımlıyor Akyıldız, “Varlığıyla çiçek açtıran yokluğuyla solduran su”ya benzetiyor müziği.
KALEM: OSMAN BAHADIR
Yüzyıllık bir Anadolu hikayesi: Hüzün Laleleri Yazar Osman Bahadır Hüzün Laleleri adlı romanında Ekim Devrimi’nden sonra İstanbul’a göç eden Moskovalı Boris (Aziz) ile 1915 Olayları’ndan sonra devrin hükümeti tarafından göç ettirilen Ermenilerden Ani ve kızı Elis’in İstanbul’da sonlanan yeni yaşam arayışlarını konu ediniyor. Osman Bahadır’ın “Bir göç ve umut hikayesi” dediği Hüzün Laleleri, yurtsuzluk hissini merkezine alırken siyasetin karşısında aciz kalan insanların yaşadıklarına odaklanıyor. Bahadır, “Ağlayarak yazdığım bölümler oldu. Ben bu hikâyeden çok şey öğrendim, okuyanlar da öğrenecekler eminim” diyor.
E-DERGİ
İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Güncel sayıya göz atın