HAZIRAN2018 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Yaşam dersleri
“Derslerinizi gün be gün alın, hatta an ben an alsanız sizin için iyi olur…” “Derslerin büyük veya küçük olarak kategorize edilmemesi gerekir…” “En küçük dersler dahi, büyük dersleri getirmek üzere bir başlangıç olabilir…” (Q.Yin) Hepimiz bu yaşamda pek çok şey öğreniyoruz. Sabır, teslimiyet, kendine güven, yaratıcı olmak, koşulsuz sevgi, kendini sevmek, affetmek… En çok hangi konuda zorlanıyorsanız o konuda bir yaşam dersiniz vardır. Eğer sabrı öğreniyorsanız, işleriniz beklediğinizden geç oluyordur. Dersinizi başarıyla verdiğinizde yani ilahi zamanlamaya güvenmeye başladığınızda işleriniz olsun diye artık eskisi gibi beklemek zorunda kalmazsınız. Biz bu yaşama gelirken bu dersleri kendimiz seçtik. Bir gerçek daha var, bu dersleri öğrenirken bize derslerimizi en iyi öğretebilecek öğretmen ve takım arkadaşlarımızı da biz kendimiz seçtik. O bizi kızdıran insanı, bize ihanet eden arkadaşı, bizi işten atan patronu… Tıpkı üniversitede seçmeli derslerimizi, bu dersi bize öğretecek öğretmenleri, hatta birlikte aynı sıraları paylaşacağımız sınıf arkadaşlarımızı seçtiğimiz gibi… Yaşam dersimiz bu hayatta en çok zorlandığımız ve üzerinde en çok çalıştığımız konudur. Eğer dersimizi geçmişte öğrenemediysek hayat tekrar tekrar bu dersi öğrenmemiz için bize fırsatlar sunar. Bu, aslında bizim gelişmemiz içindir. Yaşamımızda bizlere en büyük zorlukları yaratan insanlar, bizim bir nevi öğretmenimizdir. Ve hayat yolumuzda karşımıza çıkan insanlar bizim işimizi kolaylaştıranlardır. Yaşadığımız her deneyim, her engel, her zorluk bir fırsattır. Işığımızı arttırmak, ışık olmak için harika bir fırsattır bu deneyimler… Yaşam dersimizi öğrendiğimiz zaman artık evrenin bize bu alanda benzer fırsatlar sunması, aynı insanları çekmemiz, aynı tür sorunları yaşamamız gerekmez… Her an her durumda sevgiyi seçmeliyiz. Karanlığı, egoyu, korkuyu, kızgınlığı, tepkiselliği değil. Kızıyorsak, sabırsızlanıyorsak, isyan ediyorsak, affetmiyorsak, rekabeti seçiyorsak, kıskanıyorsak, içerliyorsak eğer, o an sevgide değiliz demektir. Suçlu karşımızdaki değildir. Suçlu yoktur sadece seçimler vardır. Hepimiz koşulsuz sevgiyi öğreniyoruz hayatta. Koşulsuz sevgi hepimizin ortak yaşam dersidir. Hayatın anlamı ve amacı, aynı zamanda yoğun yaşamak, özgür olmak ve tam uyanık (dikkatli) bulunmaktır. Güçsüzlük duygusu ile birtakım çocuksu düşüncelerin peşine takılmadan, kendi sınırlı ama gerçek güçlerini tanıyıp, onlara ulaşmaya çalışmaktır. İnsanın hem dünyanın merkezi olacak kadar önemli, hem de bir ormandaki sinek kadar önemsiz olduğu gerçeğini ve çelişkisini kavrayacak olgunluğa ulaşmaktır. Hayatı sevmek ve buna rağmen ölümden korkmadan, onu kabullenmek becerisidir. Hayatla ilgili bizi ilgilendiren birçok soruya cevap bulamamak, ama bunca belirsizliğe rağmen, gerçeği böyle olduğu gibi kabul etmektir. Kendimizden bir parça olan düşünme ve hissetme özelliklerimizle, hem kendimizi biricik ve tek, ama aynı zamanda sevdiğimiz insanla, doğayla, diğer insanlar ve kısaca tüm evrenle bir ve aynı hissedebilmektir. Bizi kendi gerçek özümüze, Ben’imize çağıran vicdanımızın sesini dinlemek ve onu izlemek ama bunu başaramadığımız zaman da, kendimizden nefret etmemektir. Meksika körfezi ile Antil adaları arasındaki Yukatan’da “Sisal” denilen kenevire benzeyen, büyük yapraklı, bol elyaflı bitki bulunur. Bu bitki taşlı, sert ve faydalı organik maddesi az toprakta yetişir. Bir süre önce, bir Amerikan şirketi Florida’da Sisal yetiştirmeye karar vermiş, yatırım yapmış. Çok iyi bakılmış, mükemmel bir araziye tohumlar atılmış. Vakti gelmiş bitki büyümüş, mahsulü biçmişler ama yaprakların içindeki elyafı bulamamışlar. Ve sonradan nedenini anlamışlar. Hayatının kolaylaştırılması bu bitkiyi mahvediyor. Sisal’ı değerli kılan ne ise insanı değerli kılan da hayat yolunda karşısına çıkan zorluklardır. Bunlar bizi güçlendiren, olgunlaştıran ve yetiştiren fırsatlardır. HER ENGEL BİR FIRSATTIR… Eski zamanlarda bir kral saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş ve kendisi de pencerenin arkasında gizlenip neler olacağını izlemeye başlamış. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, hepsi de kayanın etrafından dolanarak saraya girmişler. Pek çoğu da halkından çok vergi alıyor ama yolları temiz tutmuyor diye kralı yüksek sesle eleştirmiş. Sonunda bir köylü gelmiş. Saraya sebze-meyve getiriyormuş. Sırtındaki küfeyi yere indirmiş, kayayı zorlukla da olsa yerinden oynatarak kaldırmış kenara itmiş. Tam küfesini alıp gitmek üzereyken kayanın eski yerinde yerde bir kese görmüş, almış açmış. Kese altın doluymuş. Bir de kralın notu varmış kesenin içinde: “Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir”. Köylü, bugün bile pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı hayattan. “Her engel, aslında yaşam koşullarımızı daha da iyileştirecek bir fırsattır”. Kaynak: Levent Kırılmaz, Yaşama Sanatı, Ege Üniversitesi Yayınları, 2017