TEMMUZ2019 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Kalıcı mutluluk
Aslında her şeye sahibiz. İlla ki son moda kıyafetler, son model arabaya sahip olmak değil gerekli olan. Güzel bir güne uyanmak, nefes almak, gözlerimizin görüyor olması, bilincimizin yerinde olması, sağlıklı olmamız, başımızı sokabileceğimiz bir yuva, sevdiklerimiz, bizi sevenler, işimiz… Bunlar fazlasıyla yeterli kalıcı mutluluk için. Biraz gözlerimizi açıp hayatı dikkatlice sorgulamak gerekiyor. Esas zenginlik daha çok şeye sahip olmak değil, ne kadar çok şeye sahip olduğumuzun farkına varabilmektir. Sahip olduklarımızın farkında olalım, şükredelim. Şükretmek direncin olmadığı bir durumdur. Şükran duygusunun aynı zamanda evrene geri bildirim vermek için bir yol ve kendiniz için daha büyük bir rahatlama aracı olduğunu öğrenirsiniz. Rahatsız olduğunuzu hissettiğinizde hayatınızda olan tüm şeyleri fark etmek ve onlara teşekkür etmek için bir dakikanızı ayırın. Enerji alanınızdaki değişimin pozitife doğru olduğunu fark edip, aradığınız rahatlamaya çok hızlı bir şekilde kavuşursunuz. İhtiyaç duyduğumuzu sandığımız şeyler aslında içimizde dolduramadığımız boşlukların eseridir. Elimizdekilerin farkına vardıkça bolluğu hayatımıza çekeriz. Öte yandan hayatı ertelememek, kararları ötelememek, her anı layıkıyla yaşamak gerekir. Hiç bir şeyi özel gün için saklamayın, çünkü yaşadığınız her gün özeldir. Onu giyip giyemeyeceğiniz, o işi yapmak için aynı enerjiyi bir daha bulup bulamayacağınız belli değildir çünkü. Bunun için sevdiklerinizle mümkün olduğunca daha fazla zaman geçirin. Daha az toz alın, uzayan çimlere ve dökülen yapraklara aldırmadan balkonda oturup bahçenizi seyredin, iş toplantılarına daha az zaman ayırın. Hayatın katlanılması gereken dertler zinciri değil, zevk alınacak olaylar silsilesi olarak görülmesi gerektiğini duşunun. Kıymetli eşyalarınızı sadece özel günlerde kullanmayın. En pahalı ceketinizi giyerek gidin alış verişe, pahalı parfümünüzü özel partiler için saklamayın. “Özel gün” kelimesinin dağarcığınızdaki yerini iyi düşünün. Yazmayı ertelediğiniz mektupları yazın, dostlarınızı onlara işiniz düşmeden arayın, sıcak bir merhaba deyin, şaşırtın. Sevdiklerinize onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin sık sık. Her sabah kalktığınızda kendinize o günün “özel bir gün “ olduğunu söyleyin. Yaşadığımız her günü sanki son günümüzmüş gibi, sanki bir daha görmeyecekmişiz gibi, sanki bir daha söylemeyecekmişiz gibi yaşamayı ilke edinmek en güzelidir. “Hayatta duygularını ve sevdiğini söylemeyi erteleme.” “Çünkü hayat planladığın gibi gitmeyebilir…” “Yarın hiç olmayabilir…” (Balzac) “Hiçbir zaman hiçbir şeye vakit bulamayacaksınız. “ “Eğer zaman istiyorsanız yaratmalısınız.” (Charles Buxton) “Zaman, içinde fırsatın bulunduğu şeydir.” “Fırsat da içinde çok fazla zamanın olmadığı şeydir.” (Hipokrat) ZAMANIN DEĞERİNİ ANLAMAK… Bir banka hesabınız olduğunu düşünün, her sabah 86.400 TL hesabınıza yatıyor. Lakin para ertesi güne devretmiyor, harcayamadığınız miktar sıfırlanıyor. Ertesi sabah yine 86.400 TL ile başlıyorsunuz. Ne yapardınız? Kuruşuna kadar harcamak için ne gerekiyorsa değil mi? Hepimizin böyle bir bankası var. Adına ZAMAN diyoruz. Her sabah size 86.400 TL veriyor. Akşam uyuduğunuz anda hesap sıfırlanıyor. Geriye dönüş yok. En iyi şekilde kullanmak sizin elinizdedir. Bir yılın değerini tek ders yüzünden sınıfta kalmış öğrenciye sorun... Bir ayın değerini bebeğini erken doğurmuş anneye sorun... Bir haftayı dergi editörüne sorun... Bir saati buluşmak için bekleyen âşıklara sorun... Bir dakikayı otobüsü kaçıran yaşlı amcaya sorun... Bir saniyeyi trafik kazasında hayatta kalmış insana sorun... Saniyenin % 1‘ ini de olimpiyatlarda 100 m koşu finalinde gümüş madalya alan atlete sorun ZAMANINIZI İYİ DEĞERLENDİRİN… *** Kaynak: Levent Kırılmaz, Yaşama Sanatı, Ege Üniversitesi Yayınları, Üçüncü Baskı, 2019