HAZIRAN2017 M.Salim Kadıbeşegil
Markalar siyasete bulaştı!
Tüketiciler markalar karşısında zaman zaman “boykot” silahına başvurur. “Görürsün gününü” anlamında markalara ders vermenin uygulamadaki yansıması olan boykotlar markaları gerçekten hizaya getiriyor mu, tartışılır. Üründen ve marka vaatlerinden kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle boykotla taciz edilen markalar belki kendilerine ”çeki düzen” verip yollarına devam ederler. Özellikle tüketici şikayetlerini kulak arkası yapmayı alışkanlık haline getirmiş markalarda sık rastlanan bir durumdur bu. Ama işin içine siyaset girince bu boykotlar farklı bir anlam ve derinlik kazanıyor. Bize şöyle öğretmişlerdi; “markaların siyasetle işi yoktur”! Ama ABD başkanlık seçimlerinin sonucunda görüyoruz ki markalar siyasette de taraf olabiliyorlarmış! Dahası, “var olmak-yok olmak” meselesi haline bile dönüşebiliyormuş. Günümüzde ABD’deki gelişmeler bunun bir başka versiyonunu oluşturuyor. Zaten taksicilerle hemen her ülkede başı dertte olan UBER’in başkanı Travis Kalanick her halde Trump’ın danışma kurulu üyesi olmasından cesaret alarak bir işe kalkıştı. New York’un John F. Kennedy aHavalimanı’nda gerçekleştirilen Trump karşıtı protestoda, “New York Taksi Çalışanları Birliği” (NYTWA) protestoyu desteklemek için taksi şoförlerinin 1 saat boyunca havalimanından yolcu almayacağını duyurdu. Ancak Uber, Twitter hesabından aynı gün yaptığı duyuruda, havalimanında fiyatlarının değiştirilmeden hizmet sağlanmaya devam edeceğini açıkladı. Açıklamanın ardından Uber’in binlerce kullanıcısı cep telefonlarından uygulamayı sildiklerini sosyal medyada paylaştı. Ülkemizde yakın geçmişte yaşanan Gezi olayları sırasında da bazı markaların tüketiciler tarafından “boykot” edilerek hırpalandığına tanık olmuştuk. 2012 yılında Özbekistan ekonomisinin küresel çaptaki boykot tehditlerinden büyük zararlar aldığını biliyoruz. Ülkenin en önemli ekonomik girdilerinden olan pamuk tarlalarında küçük yaştaki çocukların uzun saatler ve olumsuz koşullarda çalıştırılması karşısında ayağa kalkan bazı sivil toplum kuruluşları dünyanın önde gelen perakende zincirlerinin kapısını çaldılar ve onları Özbekistan kaynaklı pamuktan yapılmış ürünleri satmamaları konusunda uyardılar. 2000’lerin başında Nestle, Etiyopya hükümetinden alacağı olan 6 milyon doları isteyince kıyamet koptu. Tüketiciler İsviçre’deki Nestle merkezi önünde gösteriler yaptılar. Boykot çağrıları birbirini izledi. Sonuçta Nestle bu alacağından vazgeçti. Bir başka kampanya; Budapeşte Olimpiyatları aday olmasın! MoMo organizasyonu Macaritan’da “NOlimpia” sloganı ile bir kampanya başlattı. Nitekim referandum için 138 bin imza toplaması gereken muhalifler 12 günde 90 bin imza topladılar. Günümüzün aktivizm ruhu küresel duyarlılıklar ve değerlerin yansıması olarak değerlendirilmeli. Boykotlar da bunun araçlarından sadece biri. Aslında amaçlanan değerlerdeki değişime dikkat çekmek… Şu anda ABD’de Trump karşıtı gösteriler kapsamındaki boykotlar belki şirketleri ve markaları hedef alıyor ama satır aralarına göçmenler ve mülteciler konusundaki küresel değerlere dikkat çekiliyor. 1990’larda Nike Güney Asya’daki tedarikçilerindeki olumsuz koşullar nedeniyle boykot edilirken aslında gündem insan hakları meselesiydi. Sibirya’da petrol arama çalışmalarına karşı yürütülen kampanyada sahnede belki Shell var ancak dikkat çekilen konu iklim değişikliği… Kadınlar, çocuklar, engelliler, AIDS, açlık, silah üreticileri, hayvanlar, doğa katliamı, finans dünyasındaki yolsuzluklar, işgüzarlıklar belki bazı şirketleri ve markaları hedef alıyor görünebilir - ki gerçekten onlar hedefte- ancak asıl hedef kamuoyunun dikkatini spesifik bir konuya kilitlemek. Her marka günün birinde bir “boykot” kurbanı olabilir. Bunun sonucunda sendeleyebilir ama düşmez! Bu iyi haber. Hırpalanmış bir şekilde üstünü başını düzeltir yoluna devam eder. Ancak bir de kötü haber var; kamuoyunun gündemine bir boykotla geleceklerinden başka defoları da gün ışığına çıkabilir. İşte bu defolardan her hangi biri boykota zemin oluşturan konudan bağımsız o markada daha ciddi bir hasar oluşturabilir. Kendini toparlaması zaman alır, finansalları daha çok etkilenir, itibarı ile ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırmak “astarı yüzünden pahalı” bir hale gelebilir.