SUBAT2018 Avram Ventura
Sevgi Üstüne
Eşim zaman zaman takılır: “Evlenmeyi kabul ettiğinde, beni sevmiyordun!” Bu yakınmaya karşı, yine aynı savunma: “Sevmiyor değil, diyorum. Sevdiğimden kuşkuluydum, ama ‘Evet!’ derken emin olduğum bir şey vardı: Beni seviyordun!” Aradan kırk yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra, bu sözler elbette ki karşılıklı takılmalardan öteye geçmiyor; ancak söylediklerim, bir gerçeği de yansıtıyor: Sevildiğimden emin olmasaydım, o gün, o önemli adımı atmaktan belki de kaçardım diye düşünüyorum. İyi ki diyorum, bir karar aşamasının eşiğinde yalnızca yüreğimin değil, daha çok aklımın sesine kulak vermişim! Bu güne kadar aşk üstüne yazılmış yazın ürünleri yanında, yine bu konuda sayısız inceleme okudum. Her birinde, aşkın ne olduğu kadar, etkileri, yansımaları farklı boyutlarda ele alınmış. Hele dünyaca ünlü başyapıtlarda bu duygu öyle kutsallaştırılmış, öyle yüceltilmiş ki, bunlardan hiçbirini yaşamadığımı anladım! Ne Mecnun, ne Ferhat, ne Tahir ile kendimi özdeşleştirdim, ne bu duygular peşinde acılar çektim, ne de aşk yüzünden gözlerim karardı. Öykü ya da roman kahramanlarının sayfalar boyu çektikleri acıları, kavuşmak için karşılaştıkları engeller kadar, coşku ve tutkularını ilgiyle okurken, çoğu kez onları anlamakta zorlanıyorum. Öyle ki kimi düşünürler bu tutkuyu, “aşkın gelişi, aklın gidişi” diye tanımlarlarken, özellikle hiçbir ilişkide, duygularımın, aklımın üstüne çıktığını anımsamıyorum. Tüm bu söylediklerim, ne övünme ne de savunma sözleridir; yalnızca benim gerçeğimdir, diye düşünüyorum. Bu verilere ve kendimle ilgili yaptığım kıyaslamalara dayanarak, kitapların yazdığı, çoğunluğun anladığı şekilde, hiç âşık olmadığımı söylüyorum. Ama her zaman sevdim! Aklımla... Sağduyumla... Yüreğimle... Gözlerim açık! Biliyorum nice Mecnunlar, “Ya sen Leyla’nı bulamamışsın ya da onlara benim gözlerimle bakmıyorsun!” diyeceklerdir. Desinler! Yaşamadığım bir duygu için, ne bir başkasının sözleriyle yorum yapabilir ne de yalan söyleyebilirim. Bunun yerine sevgiden söz edebiliriz; tutkulardan arınmış, hoşgörüyle beslenmiş, saygıyla güçlenmiş, çıkarsız, içten, paylaşmaya açık sevgiden! Birçok değerin kirlendiği, çıkarların öne çıkarıldığı, ilişkilere önyargıyla yaklaşıldığı çağımızda, sevgiye olan gereksinimimiz her zamandan daha çok önem kazanmaktadır. Sevgi, ister bir insanda yoğunlaşsın, isterse tüm insanlığa yönelmiş olsun, önemli olan bu duygunun sıcaklığını her zaman içimizde duyumsamamızdır. Aklın ışığıyla beslenen bir sevda, -adına ister aşk, ister sevgi diyelim- her zaman insan yanımızı besleyecek, bizi aydınlatacaktır. Sözlerimizi bir öyküyle sürdürelim: Nergis ölünce kır çiçekleri üzülmüşler, ona gözyaşı dökmek için ırmaktan su damlaları istemişler. Irmak, “Ah demiş, bütün su damlalarım gözyaşı olsa bunlar yalnız benim ağlamam için Nergis’e yetmez, onu seviyorum” demiş. Kır çiçekleri, “Ah, diye içlerini çekmişler. Nergis’i biz de öyle çok severdik ki.... Nasıl bir güzeldi o!” “Güzel miydi?” diye sordu Irmak. Kır çiçekleri de, “Onu senden daha iyi kim bilebilir, dediler. Her gün kıyılarına eğilmiş, sularında güzelliğini izliyordu.” Irmak şöyle yanıtlamış: “Eğildiği zaman, gözlerinde kendi sularımın yansımasını gördüğüm için onu seviyordum!” Bu sözler, bana çok benmerkezci geliyor. Yıllar önce, eşime karşı sergilediğim davranışın tümüyle karşıtı! Ayrıca ırmağın yanıtı ister istemez şu soruyu akla getiriyor: -Biz kendi yansımamızı, karşımızdakinin gözlerinde gördüğümüz için mi onu seviyoruz? Yanıtımızın ne olacağı hiç önemli değil! Nitekim Goethe de, “Ben sizi seviyorsam bundan size ne?” demiş. Katılmıyor olsam da, sevgi konusundaki her yaklaşım, mutlaka içinde bir gerçeği barındırıyor. Bu konuda yazılmış binlerce kitap, on binlerce yazı, ancak yazarının penceresinden bakılarak kaleme alınmış, kendi gerçeğini anlatan ürünlerdir. Ayrıca seven bir insanın nasıl bir davranış sergileyebileceğini kestirmek olanaksızdır, diyorum. Kimi tümüyle suskunluğa gömülürken, kimi saldırganlaşabiliyor, kimi ölüyor, kimi de öldürebiliyor... Kuşkusuz bu söylediklerimiz uç noktalardır, ama aynı aşk yelpazesi içinde, her biri önemli bir yer alabiliyor. Sevgi konusunda parmak kaldırıp söz aldığımızda, her birimiz, ancak yüreğimizdeki birikimi, aklımızın eleğinden geçirerek dile getirebildiğimizi söyleyebilirim.