ARALIK2018 Avram Ventura
Hayat böyle işte!
Yazarların hayatlarından izler taşıyan edebiyat türlerini okumayı seviyorum. Anılar, günlükler, mektuplar, yaşam öyküleri gibi… Her birinin başından geçmiş olaylar, yaşadığı deneyimler, yıllar boyu birikmiş acı ve tatlı anılar, bir yandan yazarının insan yönünü bize anlatırken, öte yandan hayatın kimi gerçeklerini de yansıtmaktadır. Aslında yalnızca yazarların değil, hepimizin geçmişinde yer alan deneyimler, başkaları için ilginç olabilir. Oysaki bir yazarın kaleminden çıkan anılar, zengin bir anlatım gücüyle, kuşkusuz daha etkili olmaktadırlar. Geçmiş yıllarımı düşünüyorum. Bu yaşıma değin yaşadığım olaylar, kazanımlarım, yitirdiklerim bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. Yaptığım hatalar nedeniyle başarısızlıklarım da oldu, onları geride bırakarak başardıklarım da. Edindiğim tüm bilgilere ve gösterdiğim her türlü çabaya karşın, kimi zaman rastlantıların ya da şans diyebileceğimiz bir etmenin öne geçerek, yaşadığım sonuçları etkilemiş olduğunu da görebiliyorum. Hayat, böyle işte! Bu konuda düşünmemi sağlayan bir öyküyü paylaşmak istiyorum: Yüzyıllar önce Hint İmparatoru, Pers İmparatoruna hediye olarak, bir satranç oyunu göndermiş. Yanına eklediği mektuba da şu sözleri yazmış: “Kim daha çok düşünür, kim daha iyi bilir, kim daha ileriyi görürse o kazanır. İşte hayat budur!” Pers İmparatoru en bilge veziri olan Buzur Mehir’i yanına çağırtmış. Kendisine gelen iletiyi ve oyunu göstermiş. Ondan bu oyunu çözmesini istedikten sonra, Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere, başka bir oyun bulmasını söylemiş. Vezir haftalarca satranç tahtasının üstünde çalışmış ve onun taş hareketlerini çözmüş. Daha sonra tavla oyununu tasarlayarak İmparatora sunmuş. Sonra da bu oyunun neyi simgelediğini şöyle açıklamış: -Tavla yılın birliği olarak bir tanedir. Dört köşesi, dört mevsimi; içindeki karşılıklı altışar bölüm, on iki ayı; pulların toplamı, ayın otuz gününü; karşılıklı on ikişer bölüm ise günün yirmi dört saatini simgeler. Pers İmparatoru, satranca karşılık Hint İmparatoruna gönderdiği tavla oyununun yanına şöyle bir not eklemiş: “Evet, kim daha çok düşünür, kim daha iyi bilir, kim daha ileriyi görürse, o kazanır; ama biraz da şans gerekir. İşte hayat budur!” Okuduğumuz gerçek öyküler, dinlediğimiz anılar, yaşadığımız olaylar, her an hayatın farklı yüzlerini bize gösteriyor. Kimi zaman tüm bilgi, birikim ve uzak görüşlülüğümüze karşın, olayların gelişimini neden etkileyemediğimizi düşünür, sonra da karşılaştığımız olumlu veya olumsuz sonuçları şansa bağlarız. Kendi payıma şansa inanmak isterim, ama hiçbir beklentim olmadan! Bir başka deyişle, sonucunu bu etmene bağlayarak bir işe girişme düşüncesine katılamıyorum. Konu ne olursa olsun, tüm bilgi ve birikimimle başarılı olmak için elimden gelen çabayı göstermeliyim. Yanılgılarım, hatalarım ya da yanlış bilgilendirilmem nedeniyle istediğim sonucu alamadığımda şanssızlığımı öne sürmek yerine, kendimi sorgulamam gerektiğini düşünüyorum. Bir başarı elde ettiğimde de, sonucu yalnızca şansa bağlamadan bunun tadını çıkarmak isterim. Birçok düşünür şansa hiç inanmaz. Tüm yaşanan olumsuzlukların suçunu kendimizde bulmamızı söyler. Kimileri de işin kolayına kaçarak, her şeyi şansa bağlamayı seçer. Napoleon, şansı olanın horozu bile yumurtlar, diyordu. Ben de çok uzatmadan, hayat böyle işte, diyorum. Pers İmparatoru’nun tavla oyunu ile birlikte gönderdiği iletiye sığınarak…