MAYIS2019 Ayse Perin (Tatari)
Geleceğin Kentleri
Dünya nüfusu giderek artıyor.2050 yılında dünya nüfusu tahminen 9,8 milyara ulaşacak gibi görünüyor… Ve nüfusun neredeyse yüzde 70 inin de kentsel bölgelerde yaşayacağı öngörülüyor. Mimarlık ve kent planlaması şirketi SOM (Skidmore Owings and Merrill) geleceğin kentini tasarlıyor. Projelerin imar planlarına Ekoloji yön veriyor. Su kaynakları korunuyor ve atık sular toplanıp arıtıldıktan sonra yeniden kullanımı sağlanıyor. Enerji de yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor. Tüm atıklar birer kaynağa dönüşüyor. Gıda, yerel ve sürdürülebilir olarak üretiliyor. Ulaşım hızlı trenler sayesinde kolaylaştırılıyor. Kültürel miras kamusal destek görüyor. Altyapı sistemleri karbonsuz planlanıyor. SOM’un projesindeki bütün parklar ve altyapı sistemleri, yeraltındaki su tablasını beslemek amacıyla suyun toprağa sızmasına imkân sağlıyor. Bu bir “ Sünger kent” uygulaması… Binaların çatılarında yaygın olarak görülen güneş panelleri ve çatı bahçeleri, sürdürülebilir enerjiyi ve küçük ölçekli tarımı teşvik ediyor. Kent planlamasının ilkeleri şöyle sıralanabilir: Ekoloji-geleceğin kentlerinde yaban hayat ve doğal kaynaklar korunuyor ve bölgenin doğal özelliklerine ve doğa koşullarına göre tasarlanıyor. Su-yağmur sularının toplanıp temizlenmesi ve sünger kent uygulaması ile yaşam alanlarının canlandırılması ve su baskınları ile yükselen deniz seviyesine karşı koruma sağlıyor. Okullarda yerel ve organik tarımın önemi ders programlarının bir parçası oluyor… Kent çiftlikleri ve bahçeleri kuruluyor… Kompakt mahallelerde pek çok ihtiyaç semt içinde karşılanabiliyor ve yürüme mesafesi içerisinde sunuluyor. Enerji-yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor. Bütün atıklar birer kaynağa dönüşüyor. Gıda-yerel ve sürdürülebilir olarak üretiliyor. Ulaşım-Sosyal ve toplu taşıma gelişiyor. Yüksek kapasiteli ve ucuz toplu taşıma ile işyerlerine kolay ulaşım sağlanıyor. Yoğunluk ayarı dikkate alınıyor böylelikle her bölgede çeşitli konut seçenekleri ile her iş kolu için seçenekler ile yığılmalar önleniyor. Kültür ve Miras-Kamusal destek görüyor. Altyapı-sistemleri karbonsuz… Ekonomi-otomatik ve internet üzerinden yürütülüyor. Orantılı tasarım- Kent merkezinde yapılar yoğun bir doku oluştururken kent sınırları içi ve dışındaki arazilerin sürdürülebilir kullanımı, su-gıda ve çeşitli rekreasyon imkanlarına erişim ile insanlar rahat yaşıyorlar. Yüksek kapasiteli toplu taşıma sistemleri karbon salımını ve ulaşım süresini azaltıyor. Geleceğin kentleri bir dizi kent merkezinden oluşuyor. Yoğun bölgeler hızlı trenlerle birbirine bağlanıyor. Sürdürebilir tarım, kent merkezine yakın olmalı böylelikle nakliye maliyeti düşürülüyor. Özetle Som’un tasarımları, bölge genelinden odalara kadar tek bir fikirden yola çıkıyor: “İmar alanları ve altyapılar ekoloji tarafından biçimlendiriliyor ve böylece doğa yeniden canlanıyor ve hızla artan kent nüfusunu destekliyor” National Geographic; Türkiye baskısı Nisan 2019 “Akıllı kentler-Yaşanabilir şehirler için yeni fikirler” adlı özel sayısında konu masaya yatırılıyor. Kent yaşamı seçimler yapmayı gerektiriyor. Büyük ödünler vererek büyük kazançlar elde edilebiliyor. Bireysel özgürlük meselesi önemli… Bu konu Singapur örneği ile açıklanabilir. Yaklaşık 6 milyon Singapurlu 720 kilometrekarede yaşıyor.1965’e kadar Malezya’nın bir parçasıydı… Günümüzde su ve yiyeceğinin çoğunu Malezya’dan sağlıyor. Bu durumda komşularıyla iyi geçinmek zorunda. Singapur hükümeti bireylerin topluluğa zarar vermediğinden emin olmak için vatandaşlarını yakından izliyor. Müfettişler evlerdeki saksılarda suları biriken suyu bile kontrol ediyorlar sebep hastalık taşıyan sineklerin üreme alanı haline gelmemeleri… Akıllı sensorlar ile her sokaktaki trafik izleniyor, binaların yaydığı ısı ve düşürdükleri gölge ölçülüyor. Bu sensor aynı zamanda su ve elektrik tüketimini de izleyip çekilen her sifonun kaydını tutacak. Singapur vatandaşları bunu hükümetle yaptıkları bir anlaşma olarak değerlendiriyorlar. Amaç “daha az bireysel özgürlük karşılığında Birinci dünya ülkelerinin yaşam sağlık ve güvenlik standartlarına sahip olmak. Almanya örneğinde; yerel yönetimler Almanların evlerinin çatılarında hangi renk ve biçimde kiremit kullanabileceklerine ve mülklerindeki ağaçları hangi yaş ve boyda iken kesebileceklerine dair krallar koyuyorlar. Almanlar balıkçılık lisansı alabilmek için uzun saatler süren kurslara katılıp 60 soruluk bir sınavdan geçmek zorundalar. Bu kurallar Almanlara güzel bir yerel mimari, yemyeşil kentler, sanata yönelik devlet desteği ve sağlıklı balık popülasyonlarına sahip olmak gibi yararlar sağlıyor. 20.yüzyıl kentlerinde parçalanmışlık dikkati çekiyor. Aslında çevresel ve sosyal sonuçları etkilemek istiyorsak yegâne iş bir yapıya biçim vermek değildir, önemli olan toplum yaşamını biçimlendirmek diyor ünlü bir mimar. Japon mimar Kengo Kuma “Kenti yeniden biçimlendirmek istiyorum. Alanları parçalarına ayırarak daha küçük bir ölçeğe indirgemek istiyorum” Bu küçük ölçek, Japon yaşamının tanımlayıcı bir özelliği ve daha fazla ağaç, bahçe, park ve insani bağlantının var olmasına olanak tanıyor. Günümüz Türkiye’sinde pek çok eğitimli insan büyük kentlerden kaçıp kırsal bölgelere yerleşiyor, genellikle de tarıma yöneliyor… “Yaşanabilir akıllı kentler” için çözüm odaklı tasarımlara ihtiyacımız var.