ARALIK2020
Ayse Perin (Tatari)
Bir başkadır
Bir başkadır
Bir Netfilix dizisi izledim, 8 bölümden oluşan. Senarist ve yönetmen Berkun Oya. Oyuncular başarılı, özellikle de başrol oyuncusu Öykü Karayel; Meryem karakteri ile bütünleşmiş, dizi boyunca izleyiciyi peşinden sürüklüyor. Ülkemizin toplumsal yapısı, İstanbul gibi bir metropoldeki çeşitli insan profilleri ve ilişkileri irdelenip, işlenmiş; oldukça gerçekçi biçimde gözler önüne serilmiş.
Filmi seyrettiğim bu günlerde pandemi oldukça korkutucu boyutta ve depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor İzmir’de. Bu ruh haliyle memleketimdeki insanları ve yaşamlarını, özellikle de metropollerdeki hayatları daha derin ve hassasiyetle irdeledim.
Bütün dünyada, nüfus artışı ile beraber göreceli gelir azalması, özellikle Türkiye gibi yeni kentleşen ülkelerde uzmanlarca yinelenen en temel sorun. Kırsaldan, köyden, büyük kentlere doğru büyük bir göç gerçeği, ciddi bir konut sorunu getiriyor. İstanbul, İzmir, Adana gibi şehirlerde kaçak, yani yasa dışı yapılar, inşaat faaliyetlerinin tamamının yüzde 60'ını oluşturuluyor. Bu orana göre İstanbul’daki 2 milyon 500 bin yapının 1 milyon 500 bininin kaçak olduğunu anlıyoruz. Bu durumda kentlerimizde bir kent planı uygulanamıyor.
Ünlü mimar Rem Koolhaas, Harvard Üniversitesi sponsorluğunda, çağdaş kent oluşumunu incelemiş ve yaptığı gözlemlerle şu sonuca varmış. Asya ülkelerinde, Çin’de ve Singapur’daki gözlemlerde kent planı kavramı bulunmuyor. Tarihi çevre kavramı olmadan, her şey pazar ekonomisi kontrolünde. Çin’de önemli bir mimar ve önemli bir yapı bulunmuyor. Ve bu kadar yoğun bir yapılaşma ortamında, özgün bir mimari yerine uluslararası bir mimarinin üretildiğini ve bunun da genel görünümü ile bir trajedi olduğunu söylüyor Koolhaas.
Ne yazık ki Türkiye'nin ve bütün fakir, gelişmekte olan ülkelerin durumu tam bu tarife uyuyor.
Bu görüntü için; yoksul bir Dünya’da, azmış tüketim eğilimleri içinde, küresel kapitalizm göstergesidir de denilebilir.
Ülkemizde, Cumhuriyet sonrasında, dünyanın ünlü mimarları ve şehir plancıları; İstanbul, Ankara, İzmir için kent planlamaları düzenlemişler ve bu doğrultuda bir kısım uygulamalara da girişilmiş, fakat maalesef kentlerin spekülatif büyümesi, herhangi bir planlamanın önünde gitmekte olduğu gerçeği ile sonuç alınamamıştır.
Doğan Kuban Yazıları Antolojisinde, “kırsal kültür”ü anlatır mimar Doğan Kuban. Bu nüfus bir agregadır ve bileşenlerden oluşur der, ve dört grup halinde açıklar:
1-Kentlerdeki nüfusun çok büyük bir bölümünü oluşturan nüfus; Köyden veya küçük taşra kasabasından kentlere göçen, genelde henüz kentleşmemiş, düşünsel yapısı bilim öncesi düzeyde kalmış, dini kaygılarla dolu, eğitim düzeyi düşük, politik eğilimi ne olursa olsun, sayısal çoğunluğu elinde tutan çoğunluk kültürüdür.
2-Köylüler, başka bir kültür katmanı oluştururlar. Köy bir kurumdur. Kente göçenlerle organik bağlarını korusalar bile, köyün kurumsal yapısından çıkmamış ve köy-kent ikilemine henüz tam bulaşmamış olan köylüler, kırsal kültürün başka bir düzenini temsil etmektedirler.
3-Üçüncü grup; Osmanlı kültür varlığının mirasına sahip çıkan veya çıktığını söyleyen ve politik ortamda lider durumunda olan, eski esnaf, zorba takımı ve ağa uzantılarından oluşur. Bunlara, Cumhuriyet ve laiklik düşmanı olanlar da dahildir. Benzer bir söylem dile getiren züppe bir aydın kentli gurupta burada yer alır. Genelde bilimsel düşünce eşiğine tam ulaşamamış, fakat politik ve parasal gücü yüksek küçük bir gruptur. Anadolu’da toprak mülkiyeti yapısının temsilcileridir. Büyük bir çoğunluğu kent kökenli değildir, olanlar da, politik ve parasal güç amacıyla bir kültürün sözcülüğünü yaparlar.
4-Kırsal kültürün dördüncü katmanı; Osmanlı son dönemin ve Cumhuriyet’in başından bu yana çağdaşlık ve bilimsellik idealleri ile yetişmiş ve buna sadık, kent soylu ve kentleşme eşiğini atlamış, bilime inanmış olanların temsil ettiği kültürdür. Bu grupta köy kökenliler dahil her sınıftan insan mevcuttur. Düşünce üretenler, laik cumhuriyet kavgası verenler buradan çıkar. Marjinaldirler, Söylemleri güçlüdür. Türkiye'yi uluslararası platformda en iyi temsil edenler bu gruptadır. Toplumun gidişini etkilemekle beraber, bilimsel düşüncenin egemenliğini kuramadıkları gibi, politikada etkileri sınırlıdır.