EKIM2017 Gülhan Berkman Yakar
Seçim sizin
İşyerinde bu ay prim ödemesi alamayacaklarını öğrenen Ahmet bey, eve gelip doğruca salona geçer ve orada oturan kızı Ayşe‘yi görür görmez; “ Çabuk o elindeki telefonu bırak, zaten tek yaptığın bu…Telefonuna bakarak geçirdiğin sürede ders çalışsaydın, notların böyle mi olurdu ? ” Ahmet bey, bu sözleri haykırırken,15 yaşındaki kızı Aylin ise şaşkın bir bakış atar. Babası daha 15 gün önce bu telefonu onu mutlu etmek için satın almıştır. “Ama baba bu haksızlık. Ben yeni bir cihazı tanımaya çalışıyorum. Hem o kadar da çok vakit geçirmiyorum ki telefonumla…” Ahmet bey, “ Bana cevap verme. O telefon bir ayrıcalıktır. Hak değil. Çabuk artık elinden bırak.” Ahmet beyin mutfakta olan eşi Meral hanım da bu sırada salona gelip “ Bu gürültü de nedir?” diyerek bağrışmaya dahil olur ve ardından ekler, “ Ahmet! Niçin bu kadar öfkelisin? Patlama noktasında olan Ahmet bey, “ Öfkeli falan değilim sadece bu çocuğun telefonuyla sabahtan akşama kadar oynayıp tembellik etmesinden bıktım. Bir de sen çıkıp da bu yüzden beni eleştireyim deme sakın.” Meral hanım, “ Ahmet seni eleştirmiyorum. Sadece niçin bu kadar kızgın olduğunu anlamaya çalışıyorum.” Ahmet bey, “ Sana beni eleştirme dedim. Bu evde hiç huzur bulamayacak mıyım ben?” Tüm bu bağırış çağırıştan sonra Aylin odasına çekilip akşam yemeğini yemek istemez. Ahmet ve Meral, stresli ,neşesiz bir şekilde ve sessizce yemeklerini yerler. Nasıl bu yaşanan senaryo tanıdık geliyor mu? Sizce gerçekten Aylin’in telefonu ile oynaması mı Ahmet beyi bu denli çılgına çevirmiştir? Hayır. Elbette konu aslında bu değildir. Asıl mesele Ahmet beyin işyeri ile ilgilidir. Sonuç olarak çalıştığı şirkette bu ay prim alamayacağını öğrenmiş ve öfke ile eve gelmiştir. Ahmet Bey, bilinçsizce kendine bir hedef seçmiş ve kızgınlığını bir maske altında dışa vurmuştur. Oysa İçinde yaşadığı hayal kırıklığı ve kızgınlığının acısını Aylin ve Meral’den çıkardığının farkında bile değildir. Ahmet Bey öfkesinin sebebini çocuğunun o andaki davranışına bağlamıştır Büyük öfke patlamalarını incelediğinizde, o anda yaşanan şeyin yalnızca bir kıvılcımdan ibaret olduğunu fark edebilirsiniz. Yılların birikimi bir anda alev alır. Böylece kendinizle birlikte çevrenizdekileri de yakar kavurursunuz. Örneğimiz Ahmet beyin bu durumda daha tutarlı ve doğru davranması nasıl mümkün olurdu? Tabii ki öncelikle, psikolojisinin, fizyolojisinin ve aklından geçen olumsuz sözlerin farkına varmasıyla… İşyerinden ayrıldıktan sonra, boynunda bir gerginlik vardı ve eve geldiğinde arabanın kapısını hızla çarpmıştı. Ayrıca yol boyunca alması gereken prim hakkında düşünüp durmuş, bu durum kendisini üzgün çaresiz ve kızgın hissettirmişti. Kendisinin farkına varıp bu belirtileri hesaba kattığında, o sıradaki ruh halinin ailesine karşı hatalı davranışlarda bulunmasına neden olabileceğini önceden fark edebilirdi. Eve geldiğinde “bugün üzgün ve kırgınım. İşte bazı sorunlar çıktı sakinleşmem biraz zaman alabilir. Belki de bir duş almak bana iyi gelebilir.” Diyerek farkındalıkla birlikte yakıcı duygular yerine sakin duygulara geçiş için adım atabilirdi. Salona girdiğinde ise,“Ayşecim birkaç gündür senin, telefon ile fazla zaman geçirdiğini görüyorum bu da beni derslerin hakkında endişelendiriyor.” Cümlesinden sonra olaylar nasıl gelişecekti? Belki sözkonus düşünce ve tutumlar size basit ya da zor görüne bilir. Bilmeniz gereken, kişinin kendisinin ve duygularının farkında olması duygusal zekâsının da temel göstergesidir… Sürekli şikâyet edip yakıp yıkmak mı? Yoksa gelişmek ve olumlu yönde değişmek mi? Seçim sizin. Sevgiyle kalın.