SUBAT2018 Gülhan Berkman Yakar
Ruhunu Bekle!
Yeni yıla girerken, ekonominin son durumu , teknolojinin hakimiyeti ve dijital devrimin sonuçları iş dünyasında iyiden iyiye etkisini göstermeye başladı. Aslında her yıl bu dönemde işten çıkartmaların artması en çok kurumların insan kaynakları departmanlarını zor durumda bırakıyor diyebiliriz. Diğer açıdan baktığımızda ise, durum çok daha sıkıntılı elbette; kariyer yolunda koşturan pek çok kişi, yeni yılı heyecan ve ümitle beklerken, sürpriz bir şekilde işsiz kalmış durumda. İlk kez işsizlik maaşıyla tanışanlar belki içlerinde gelecek kaygısı, zihinlerinde pek çok soruyla şaşkın . İş veya özel yaşantıları hızlı bir trene benzetirim, içindeki yolcuların telaşla sağa sola koşturdukları bu trende yolculuğun keyfini çıkaran çok az kişi bulunur. Nereye gideceğine dair en ufak fikri bile olmayanlarla dolu bir tren düşünün; bu tren, kimi zaman istasyonda durur, ama kişi artık inmesi gerektiğinin farkına bile varamaz; orada mutsuz olsa da ne yazık ki anlamsızca koşturmaktan başka çaresi olmadığına inanır. Kimileri de inmek için cesarete ihtiyaç duyar, ama o cesareti hiçbir zaman bulamaz ve işin ilginç yanı, bu anlamsız koşturmayla trenin yönünü değiştireceğini düşünür, nereye doğru gittiğini tam olarak bilmese de… Yolculuğunu başkasının inisiyatifine bıraktığından bir gün kondüktör artık inmesi gerektiğini söylediğinde ise şaşırır ve çoğu zaman da endişeye kapılır… Bu yaşananlar ve yolculuk bana okuduğum bir hikayeyi de anımsatır aslında: Arkeologlardan oluşan bir grup , Meksika yerlilerinden birkaç rehber ile İnka tapınaklarını araştırmak üzere yola çıkıyor. Tapınaklar dağın tepesinde ve hızlı bir tempoyla kısa sürede uzun yolun, yarısına geliyorlar. Aynı şekilde yürüyüp biraz daha yol aldıktan sonra, rehber yerliler kendi aralarında konuşup aniden yere oturup beklemeye başlıyorlar. Arkeologlar ise bu ani duruş ile ilgili kendilerine bilgi de verilmediği için herhalde yoruldular diye düşünerek, mecburen onlarla birlikte oturup bekliyorlar. Saatler geçtikten sonra, yerli rehberler tekrar kendi aralarında konuşup oturdukları yerden kalkarak yola devam ediyorlar. Tepeye çıkıp İnka tapınaklarına ulaştıklarında ise arkeologlardan biri dayanamayıp yaşlı rehbere soruyor: - Bizi bu muhteşem bölgeye ulaştırdığınız için çok teşekkür ederiz; ama yolda anlayamadığımız bir şey oldu, biraz dinlenmek yerine niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? Yaşlı yerlinin cevabı ise şöyle oluyor: - Çok kısa sürede ve çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın da bize yetişmesini bekledik... Bu çok anlamlı bir mesaj değil mi? Bana göre ruh; akıl ve yüreğin dengesidir. Bazen hızla bir şeyler yaparken durmak ve yalnızca kendinle kalıp olan bitene öylece bakmak, bu akış ve koşuşturmanın içerisinde, kendi içine yönelip aklının ve yüreğinin birlikte olup olmadığını anlamaya çalışmak bence önemli olan. Adeta kurulmuş bir oyuncak gibi hareket ettiğini fark ettiğinde, bekleyip o anda kalıp oradaki varlık sebebini kendine yeniden sormak… Ruhun gerideyken yaşamına nasıl anlam katabilirsin ki? Aslında yolun neresinde olduğunun çok da önemi yok, belki yolu yarıladın, ya da zirveye çok yakınsın… Önemli olan, yolculuğunu bundan sonra hangi yönde gerçekleştirmek istediğine akıl ve yürek dengesiyle karar verebilmek ve tabii ki sonrasında harekete geçmek. Binlerce yıllık mazisi olan Çin astrolojisine göre yeni yıl, bu ay 16 Şubat’ta başlıyor. Bu sizin için bir başlangıç olabilir mi? Belki de kendi isteğinizle oturup bekler ve sonra her şeye yeniden başlaya bilirsiniz ruhunuz size yetiştiyse şayet. Sevgiyle kalın,