MART2018
Gülhan Berkman Yakar
FARKI YARATAN DUYGULAR
Hava kapalı ve hafif bir yağmur yağıyordu her zamanki gibi yetişmeye çalıştığım bir şeyler vardı o nedenle kendimi biraz gergin hissettiğimi de söyleyebilirim. Bu ruh haliyle yolda ilerlerken bir anda karşımda beliriveren gökkuşağı içimde müthiş bir sevinç yarattı. Otomobili derhal park edip içinden coşkuyla çıktığımı hatırlıyorum. Yola indiğimde ise gökyüzünde aslında üst üste iki ayrı gökkuşağı oluştuğunu görünce, şaşkınlıkla birlikte sevincim daha da artmıştı. İlk kez böyle bir manzarayla karşılaşıyordum. Bu çok renkli doğa olayı öylesine güzeldi ki o anda yoldan geçen kişilerle heyecan ve mutluluğumuzu paylaşarak da çoğalttık. Yetmedi fotoğraflar çekip sosyal medyaya da bu güzelliği taşıdık. Otomobilime binerken o kısa zamanda müthiş bir yaşam sevinciyle dolduğumu hissediyordum. İçimden bir ses bana “İşte bu bir işaret çok şanslısın, bu günün çok güzel geçecek!” diyerek mutluluğuma bir de umut katıyordu. Gün güzel başlamış ve aynı şekilde de devam etmişti. Akşam tüm bunları yeniden düşünürken insanın ruh hali ve duygularının nasıl da her şeyi bir anda değiştirebildiğine dair büyük bir farkındalık yaşıyordum.
Dış dünyayı algılarken ve anlamlandırırken gerçekliği kendimize göre filtrelerden geçirerek zihnimizdeki haritaya yerleştiriyoruz böylece kendi içimizle veya dışımızla olan iletişimimizde bu filtreleri kullanıyoruz. Çarpıtmış olduğumuz veriler kendimize göre anlam buluyor zihnimizde ve bazı sonuçlar çıkarıyoruz, tüm bunlar duygularımızın tetiklenmesine neden oluyor. Bu sonuçlar bazen iyi bazen de kötü yönde bizi etkiliyor. Mesela şöyle bir fıkra da var;
Bir gezgin, İskoç dağlarında gün batımını hayranlıkla seyrederek yolda ilerlerken aniden arabası bozulur. O bölgede cep telefonunun çekmediğini fark edince, yoldan birkaç kilometre ilerideki tepede gördüğü şatoya doğru yürümeye karar verir. Eve ulaşınca onların telefonunu kullanıp kullanamayacağını soracaktır. Yürürken aniden İskoçların meşhur cimriliklerini hatırlar. “Önemli değil,” der kendi kendine. “Sonuçta telefon görüşmesi için para ödeyebilirim” diye düşünür. Yürümeye devam ederken böyle ıssız bir bölgede yaşayan şato sahibinin akşam vakti bir yabancının kapısını çalmasından rahatsız olabileceği de aklına gelir ama yine kendine “başarabilirsin” der. “ Sonuçta gayet iyi giyimliyim o nedenle beni bir hırsız veya gangsterden ayırt edebilirler.” Bu şekilde kendi kendine konuşmaya devam eder ve farkına bile varmadan şatoya ulaşır. Kapı açılırken beklediği huysuz ve yaşlı şato sahibi yerine sıcak bir gülümsemeyle onu karşılayan genç ve güzel bir bayanı karşısında görünce afallar. Ama daha kadın ona bir şey demeden önce, gezgin öfkeli bir şekilde bağırarak ; “Yıkıl karşımdan! Siz pinti İskoçlar hep aynısınız. Çok şükür ki biz gezginlerin sizin yardımınıza ihtiyacımız yok. Kendi başımızın çaresine bakarız! Bunu göreceksiniz!” diye bağırır ve öfkeli bir şekilde on altı kilometre ilerideki köye doğru yola koyulur. “ Sonuçta onların genel kullanıma açık bir telefonları vardır herhalde” diyerek kendisiyle konuşmasına devam eder. “
Olaylara yüklediğimiz anlam değiştikçe onlara ilişkin duygularımızı da değiştiriyoruz aynı hikâyedeki gibi. İlkel insandan bu güne, pek çok açıdan bize rehberlik eden duygular bir tehlike ve tehdit ile karşılaştığımızda kaçmamıza veya mücadele etmemize olanak sağlayan ateşleyiciler gibi çalışıyor içimizde. İşte bu nedenle duygularımızın farkına varmak ve karşımıza gökkuşağı çıkmasını beklemeden aklımızı renklendirerek onun bu ateşleyici gücünden olumlu yönde yararlanmak en güzeli.
Sevgiyle kalın,