AGUSTOS2018 Gülhan Berkman Yakar
Kraliyetin kapıları açıldığında
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşım rekorları kıran bir fotoğraf Prof. Dr. Osman Nuri Dilek’e aitti. Altı saat süren bir pankreas tümör ameliyatı sonrasında, eldivenini çıkartıp ellerinin halini fotoğraflamış ve paylaşmıştı, ayrıca ekip arkadaşlarının da kendisi gibi ter içerisinde olduklarını belirtmişti. Bu doktorların yaşadığı bir rutini genele yansıtan çarpıcı bir fotoğraftı. Aslında bu mesajda doktora saldıran hasta yakınlarına ve geçmiş yılları kapsamayan “doktora yıpranma” yasasına ufak bir sitem vardı… Bu fotoğrafa bir başka açıdan bakınca çocuklarının doktor, mühendis, avukat, mimar, vb. olmalarını isteyen anne babaları düşündüm... Tüm imkanlar zorlanarak istedikleri gerçekleşen, sınavlardaki notların dışında herhangi bir sorumluluk almadan büyüyen, ana okulundan üniversitenin sonuna, hatta daha da ötesine kadar destek olunan çocukları düşündüm bir de… Bu fotoğraftaki ellerin sahibi olmak isteyen bulunur muydu? Aileleri tarafından prens ve prenses ilan edilerek büyüyen çocuklar, okullarını bitirip yirmili yaşlara geldiklerinde, adeta kraliyetlerinin kapısı açılıyor ve dışarıdaki dünya ile buluşuyorlar. Mezun olur olmaz iyi maaşlarla üst düzey yönetici olmayı hayal ederken, zorlukla bulabildikleri işlerin, kendilerine teklif edilen maaşların şaşkınlığı, yorucu ve sıkıcı işler için ayırmaları gereken zaman… İstisnalar kaideyi bozmaz tabii ama, dış dünyanın düş kırıklığı ve anlam boşluğuyla çoğu genç bu dönemde, okuduğu bölümün üstüne bir de yüksek lisans yapmak istiyor. Böylece belki kraliyetin kapıları yeniden açılır ve ünvanlarını tekrar geri alırlar hiç olmazsa bir süreliğine hayatı erteleyip kurtulurlar. Pek çok gencin bu dönemde kaygılı ve mutsuz olmaya yatkın olduklarını pek çok profesyonelden duyabilirsiniz. Bir tıp öğrencisi daha üniversite yıllarında karşılaşıyor dış dünyanın zorluklarıyla. Derslerin uygulamaların nöbetlerin içerisinde belki biraz daha alışıyorlar ama yine de prens ve prenseslerin tacını çıkartmaları zor geliyordur… Sonra sormak istedim Prof. Dr. Osman Nuri Dilek’e - pek çok işini seven doktora, mühendise, mimara, sormak istediğim gibi - ; Nasıl oluyor da eldiveniniz ellerinizi yara yapsa da havasız kalıp buruşsa da saatlerce süren bir ameliyatta böylesine yüksek performans gösterebiliyorsunuz? Nasıl oluyor da günlerce nöbet tutup yine de hastalara şifa dağıtmaya devam ediyorsunuz? Nasıl oluyor da mesleğinizin pek çok zorluğuna rağmen bu işi severek yapmaya devam ediyorsunuz? Biliyorum ki bu soruların yanıtlarını aldığımda, bir doktorun değerleri ortaya çıkacak… Aslında doktor olmak isteyen ve gelecekte yaptığı işte başarılı ve mutlu olmak isteyen gençlerin sahip olması gereken değerler... Gelecekte sağlıklı ve mutlu olmasını istediğiniz çocuklarınıza prens , prenses diye seslenmeden önce iyi düşünmek gerek… Böyle kimliklerle büyüyen çocuklar, zorluklarla nasıl başa çıkacaklar ve gelecekte nasıl değerlere sahip olacaklar? Sevgiyle kalın…