KASIM2018
Gülhan Berkman Yakar
İnsan ne ile yaşar?
Geçtiğimiz Ekim ayında Peryön ( Personel Yönetimi Derneği ) İç Anadolu şubesi Ankara’da 19. İnsan Yönetimi Kongresi düzenlendi. Kongre ana teması “Seyir Defteri : Bir Dönüşüm Hikayesi” olarak belirlenmişti. Çok değerli konuşmacıların katıldığı Kongre’ye, bir çalıştay gerçekleştirmek üzere davetli olmak da benim için mutluluk vericiydi. Özenle hazırlanmış bu Kongre’de İnsan kaynakları ile ilgili yeni gelişmelerden haberdar olurken, keyifli konuşmaların içerisinde, kendime dair çok şey buldum. Son üç dört yıldır medyadan, kitaplarından takip ettiğim, Prof. Dr. Sinan Canan’ın “İnsan Ne İle Yaşar?” adlı konuşması oldukça ilgi çekiciydi Çok yakında “İnsan’ın Fabrika Ayarları” adıyla yeni bir kitabının da yayınlanacağını söyleyen Canan’ın, uzun sağlıklı ve mutlu bir yaşama dair verdiği tavsiyeler onun anlatımıyla şöyle:
Bol bol hareket etmeliyiz . Belli ki oturmak için tasarlanmamışız. Atalarımızın yan tarafta marketi olmadığı için gezmeleri gerekiyordu. Onun için 160.000 sene önce doğu Afrika’dan çıkıp birkaç bin yıl içinde 10.000 km. yol kat ettiler. Ama bu gün onların torunlarına bir sınıfta 40 dakika sebze gibi oturmadıkları için hiperaktivite tanısıyla antidepresan ilaçlar veriyorlar. Eski bir tıp fakültesi mezunu olarak size diyebilirim ki bir çocuk 40 dakika öylece oturuyorsa hastadır. Normal insan arıza çıkartmak için dünyaya gelmiştir.
Az miktarda , bol çeşitli ve geniş aralıklı yemek ye . Örneğin haftada birkaç gün öğünlerinizden, öğle yemeğini çıkartabilirsiniz böylece hayatınız kurtulabilir. Vücudumuz aşırı ekonomi moduna alışıktır. Atalarımız yemek bulduklarında bolca yiyorlardı çünkü birkaç gün aç kalma olasılıkları mevcuttu. Vücudunda en çok yağ deposuyla dolaşan primatız çünkü eskiden açlık dönemlerine hazır olmamız gerekiyordu. İbni Sina Tıp kitabının sonunda diyor ki ; Yediğin zaman az ye, çok çiğne, acıkmadan yeme, şifa hazımdadır. Bu gün tıpta orta yaştan sonra egzersizin dışında ömrü uzattığını bildiğimiz konu kalori kısıtlamasıdır.” Az kalori al, uzun yaşa. “
Olumlu/zengin sosyal ilişkiler. Diğer insanlarla sıkı bağlarımız olmadan erken ölüyoruz. Uzun yaşayan pek çok insanın özellikle orta yaşlarında, etraflarında sıkı dost veya aile çevresi var. İnsan yalnız kaldığında bildiğiniz fiziksel olarak hasta olup ölüyor. O yüzden sosyal ortamımıza çok dikkat etmek lazım.
Düşük Stres Örneğin İstanbul’da insanlar delirmiş gibiler, sürekli stres altındalar çünkü. Her sabah gardırobu açtığında “ne giyeceğim?” stresiyle başlayan, öğlene kadar beynin karar verme sisteminin, pilini bitirten bir hayat yaşıyor insanlar burada. Aşırı stres var. Stres yönetmeyi öğrenmek bu devirdeki en önemli işimiz. Çünkü şehirli insanın ölümünün en büyük sebebi stres ve strese bağlı hastalıklar… Bakın çok önemli diyorum çünkü ,şeker kalp tansiyon gibi ne varsa bütün hastalıkların stres kaynaklı olduğunu biliyoruz.
“Sınırları aşmak” İnsanoğlu bu dünyaya sınırlarını aşmak üzere programlı olarak gelmiştir. O açıdan tektir. O yüzden durduğu yerde duramaz, sıkışmışlık hissi örneğin tanıyor musunuz? Geçen gün Boğaz’da bir yalıya gittik yalının sahibi de aynı şekilde diyor ki ; “içim daralıyor.” Tabii ki daralacak Homo Sapiens işte…
İnsan’ın biyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir canlı olduğundan yola çıkarak anlatımını gerçekleştiren Canan, konuşmasının devamını da şöyle tamamlıyor:
Ünlü psikoloji profesörü Abraham Maslow demiş ki : “Eğer bile bile gücünüzün yettiğinden daha azı olmayı planlıyorsanız, sizi uyarıyorum ; hayatınızın geri kalan kısmında mutsuz olacaksınız. Kendi yeteneklerinizden ve imkânlarınızdan kaçıyor olacaksınız.”
İnsanın mutluluğu yemede içmede hazda değil , kendi sınırlarını aşabilmekte, varlığının gereğini yapabilmekte. Neden sınırları aşmaya bu kadar programlıyız? Elbiselerinize bakın bunlar olmadan hayatta kalamıyorsunuz. Üstünüze bir şey koymadan hayatta kalamayacak bir canlısınız. Güdü olarak bize yerleştirilmiş, bir cinslik yaptık mı kendimizi iyi hissediyoruz. Tabii ki sınırlar iyi ya da kötü yönde aşılabilir. Bu noktada kendimize bakmak ve tanımaya çalışmak en önemli referans ve rehberlik kaynağımız olacaktır. Kendimizi ne kadar anlarsak niye burada olduğumuzu ve varlık sebebimizi o kadar iyi anlayabileceğiz.
Umarım…