ARALIK2018 Gülhan Berkman Yakar
Aklınız başınızda mı?
Eşim ile tanışmamızdan bir süre sonra onun harika bir yönünü keşfetmiştim; inanılmaz bir hafızası vardı. Telefon numaralarını, en uzun rakamları, yeni tanıştığımız kişilerin isimlerini, anlayacağınız önem verdiği ne varsa zihnine kolayca yerleştirebiliyor ne zaman ihtiyaç olursa da bu bilgileri kolayca geri çağırabiliyordu. Tabii ki bu özelliğini keşfettikten sonra, ben de bu imkandan yararlanmaya başladım. Başta hatırlayamadığım tüm isimleri, telefon numaralarını veya ne varsa ona sorup yanıtları alıyordum. Sonraları da pek çok konuyu aklımda tutma zahmetine bile katlanmadan onun hafızasına aktarıp işlerimi yürütür oldum. O yanımda yok iken tabii ki bu tip bilgileri akılda tutmakta zorlanıyordum. Aslında başta iyi gibi görünen bu durum, zamanla beni rahatsız etmeye başlamıştıı çünkü, artık söylenen veya önem vermem gereken bilgiler için zihnimde pek yer açılmıyordu. “Zararın neresinden dönülürse kardır” düşüncesiyle başladım yeniden zihnimi geliştirmeye… Hafıza tekniklerini çalışmaya başladığım sıralarda Tony Buzan’ın “Aklını Kullan” adlı kitabını başucumda bulunduruyordum. Eşim’in onu eline alıp incelediğini fark ettiğimde ise yarı şaka yarı ciddi ; “Aklımı başımdan aldın Haşmet bey! Ben de tekrar yerine koymaya çalışıyorum işte...” Dediğimi ve onun da kitabın içerisinde yer alan pek çok tekniği bilinçsizce kullandığını fark edip ne kadar şaşırdığını çok iyi hatırlıyorum. Hafızayı geliştirmek için kullanılan tekniklerin içerisinde görsel canlandırmanın önemli bir rolü var; Aslında yalnızca hafıza için değil, görsel canlandırma, pek çok konuda işimize yarıyor. “İnsanoğlu bu dünyaya geldiğinden beri aslında en önemli sorun çözme yöntemi görsel imajinasyondur.” Diyor bilim adamları ve ben de kesinlikle bu görüşe katılıyorum. Örneğin siz de zor bir sorunu genellikle ve öncelikle görsel olarak hayal etmez misiniz? Beyine giden duyu ve sinirlerinin %70’i görsel olan bizler için “görsel canlandırma” kesinlikle vazgeçilmez bir araç ve en büyük bilimsel fikirlerin, felsefi düşüncelerin, önce görsel bir hayal olarak başladığını ve arkasından insanların bunu ya bir matematik formülüne ya da bir sanat eserine dönüştürdüklerini bilirsiniz. Peki Sizce biz bu gün bu aracı ne kadar kullanabiliyoruz? İşte tam da bu noktada adı “akıllı”ya çıkan ve her an yanımızdan ayırmadığımız, bize eşimizden, hatta kendimizden bile daha yakın, şu telefonlardan söz etmemiz yerinde olur diye düşünüyorum. Söz konusu cihazlar bize neler yapıyor farkında mısınız? Öncelikle hafızası çok güçlü o nedenle tüm bilgileri kendisine aktarıyoruz. Geçenlerde not almam gereken bir konunun fotoğrafını çektim ve sonrasında kendimdeki durumu ve ruh halimi inceledim. Adeta konuyu öğrenmiş kadar rahatlamıştım. Oysa fotoğrafını çektiğim konuyla ilgili tek bir satır bile bilmiyordum. Bu rahatlama nereden gelnişti. Bu yeni bir sendrom bir ad bulmaya kalksam “ Sanal Öğren-me “ demek uygun düşerdi herhalde… Başta telefonlar olmak üzere , televizyonlar, tabletler gibi zamanımızın çok büyük bir bölümünü birlikte geçirdiğimiz araçlar sayesinde, başkalarının ürettiği görsel imgelerle görsel sistemimizi meşgul edip duruyoruz. Böyle olunca da kendi görsel imajinasyon devrelerimizi yavaş yavaş yok ediyoruz. Beynin bir kuralı vardır bilirsiniz kullandıkça güçlenir kullanmazsan gider… Sonuç olarak şu telefon, tablet gibi araçların tamamı her geçen gün daha fazla akıllanırken yavaş yavaş bizim de “Aklımızı” alıyor. Sevgiyle kalın.