AGUSTOS2019
Gülhan Berkman Yakar
Kariyer yolunda
İlkokuldayken bana; “ ileride ne olmak istiyorsun? ” diye soranlara yanıtım; “tiyatrocu ya da başbakan” olurdu. Bunu duyanların biraz şaşırıp biraz da komik bulduklarını hissederdim ama içimden başka bir şey söylemek de gelmezdi. Başbakanlık isteğimin altında her ne kadar “liderlik isteği” varsa da, bu konuda“ ilk” olmak asıl neden olduğu için “Tansu Çiller” başbakan olduğunda bu konu benim için tamamen kapanmış oldu. Üniversite yıllarımda o dönemin popüler alanı olan işletme bölümünü okurken, soluğu okulun “kültür sanat- tiyatro” kulübünde almam da, ikinci sınıftan sonra muhasebe yerine yönetim alanını seçmem de, ilkokul yıllarında ne istediğimi ve kendimi iyi tanıdığımı söylüyor olabilir mi? Yıllar geçse de bir şeylere karar verirken, o küçük çocuğa da kulak verip onu da mutlu etmeye çalıştığımı söylemek aslında çok daha doğru olur.
Söz konusu tiyatro kulübünde yalnızca bir tek oyun sahnelemiştik ama ne çok kazanım elde ettiğimi ve yaşamımda ne denli etkili olduğunu şimdi daha iyi görebiliyorum . İnsanın gençlik yıllarında neler yaptığı, kimlerden etkilendiği, neler gördüğü, kimlerle arkadaşlık ettiği, gerçekten çok önemli...
Ne şanslıydım ki; sahneye çıktığım ilk ve tek oyun olan Çehov'un “AYI” sına bizi hazırlayan Muhammed Uzuner idi. O zamanlar Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro bölümü oyunculuk öğrencisi olan, bugün ise tiyatro yönetmenliği ve olağanüstü oyun gücü ile pek çok tiyatro, dizi, filmde yer alan, 17. Sadri Alışık “ en iyi erkek oyuncu” ödülünün sahibidir kendisi.
Şu üç kişilik tiyatro oyununda ne ilginçtir ki; bayan Popov”u ben oynarken,“bay Smirnov ”rolünü ve yönetmenliğini de Yıldırım Fikret Urağ üstlenmişti. Kendisi o zamanlar işletme fakültesinde dördüncü sınıf öğrencisiydi ama kısa bir süre sonra okulu bırakıp Ankara Üniversitesi'nde oyunculuk okuma cesaretini gösterecekti. Ardından reji yüksek lisansı yaptı ve böylece hayallerinin kapısını da aralamış oldu.
Urağ, yıllar içerisinde tiyatrolar kurdu, pek çok projede yer aldı, eğitmenlik, oyunculuk, yönetmenlik yaptı, Anadolu’ya gidip insanların hayatlarına dokundu. Son olarak İstanbul'da “Pafta Tiyatro”yu kurdu. Sahneye koyduğu Nazım Hikmet'in “Kuvayi Milliye”si ile geçen ay İsmet Küntay “en iyi yönetmen” ödüllerine bir yenisini daha eklemiş oldu.
Hayatımda ilk ve tek sahne aldığım oyunun davetiyesini atar mıyım hiç? Elbette ki sakladım. Yıldırım Urağ, bakın bu davetiyenin içerisinde oyuna dair neler yazmış o zamanlar;
“... Coşku ve dizgin. Ne kadar zıt ve ne kadar tamamlayıcı... Çelişki zıtlık ve çatışmalardan kaçmıyoruz. Zor olduğunu bilen ve karşı koyan mutlu olabilir ancak. - Kendi - olmanın en güzel tanımı bu bizce.”
Bu satırları yazan kişinin daha sonraki öğrenim ve kariyer hayatında gerçekleştirdikleri sizi şaşırtır mı?
Gençlik, hızlı değişimlerin yaşandığı, heyecanlı bir zaman dilimi o dönemde, kişinin benlik algısı şekillenirken biryandan da temel değerleri oturmaya başlıyor.
Kişi,ne istediğini, yeteneklerini ,değerlerini, güçlü yönlerini bilip bu yönde tercihler de yapabilirse işte o zaman büyük ölçüde tutku dolu, başarılı ve doyumlu bir yaşam onu bekliyor.
Bizim ülkemizde kariyerinde bir sanat dalını tercih edebilmek, ne yazık ki tüm bunların yanısıra bir de cesaret gerektiriyor. Bu ise kültür, deneyim ve vizyon sahibi olmak ile mümkün olabilir bana göre.
Ünlü orkestra şefi Cem Mansur'a bir röportajda soruyorlar: “Bu sıralar sizi heyecanlandıran bir projeniz var mı?”
“Gençlik Orkestrası var; beni çok heyecanlandıran. Edirneli bir çocukla, Adanalı bir çocuğun yan yana gelip Çaykovski çalarken neler paylaştığını görmek, onların müzisyen olarak kendi inançlarını pekiştirmek, benim yaptığım en keyifli şey şu an belki de.” Diye yanıtlıyor
Cem Mansur,2007'de kurduğu Gençlik Filarmoni Orkestrası ile ( şu anda TUGFO Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası) genç müzisyenlerin profesyonel hayata hazırlanmasını ve dünyanın en büyük sahnelerinde çalmalarını sağlayarak onlara deneyim, cesaret ve vizyon sağlıyor.
TUGFO’nun müzisyen kadrosu her sene değişiyor. Çünkü orkestra üyeleri, her yıl Türkiye’nin farklı konservatuarlarında okuyan öğrenciler arasından seçiliyor. 16-22 yaş arasındaki bu gençler, iki - üç haftalık hazırlık sürecinin ardından konserlere başlıyor.
(Orkestra bu yıl 21 -22 Temmuz'da İstanbul (İş Sanat'ta ),24 Temmuz'da Berlin'de Young Euro Classic Festival Konseri 26Temmuz – 4 Ağustos tarihleri arasında da Sicilya'da konserler verecek.) İstanbul'daki konserlerini dinlediğimde müthiş bir keyif aldım ve o gençlerin yüzlerindeki mutluluk ayrıca görülmeye değerdi doğrusu.
Yaşamın gençlik yıllarında verilen kariyer seçimleri sonsuza kadar bizi heyecanlandırmaya yetmeyecek elbette. Her zaman öğrenmeye gelişmeye devam edeceğiz. Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde bilgelik basamağına gelebilenler ise, Cem Mansur örneğindeki gibi deneyimlerini ve yeteneklerini birleştirerek, gençlere katkı sağlamayı seçerlerse, bu iyilik gençlere olduğu kadar, kendilerine ve tüm topluma en güzel şekilde geri dönüyor.
Sevgiyle kalın