AGUSTOS2021 Gülhan Berkman Yakar
İşin geleceği
İşin Geleceği Kafe Kariyer söyleşilerinde değerli dostum, Artemiz Güler ile “işin geleceği”ne dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisi uzun yıllardır insan kaynakları ve kurumsal gelişim alanında çalıştı. İnternetin yaygınlaştığı ilk yıllarda da oluşturduğu web sitesi “recruitmenturkey.com” ve aynı adı taşıyan, Türkiye’nin en büyük (18.200’ü aşkın üyesiyle) ve en etkin insan kaynakları e-topluluğunu yöneten Güler, bu alanda çalışan kişileri bir araya getirmiştir. O dönemde yahoo ile oluşturduğu mail grubu şimdilerde sosyal medya aracılığı ile yapılan topluluk çalışmalarının öncüsüdür aslında. Pek çok kişi için iş veya eleman arama, hatta dostluk geliştirmek adına son derece değerli ve verimli bir platform olarak işlev görmüştür. Sonrasında “İnternette İş Bulma Rehberi” adıyla bir kitap yazan Güler, halen Agilis Teknoloji Çözümleri şirketinde ülke müdürü olarak görev yapmaktadır. Söyleşimizden bir bölümü sizin için hazırladım. * Artemiz, şu anda ağırlıklı olarak, kurumlara hizmet veriyorsun bildiğim kadarıyla,biraz kendinden bahseder misin? - Ben 1 Ekim 1996 dan bu yana, yani çok uzun yıllar, insan kaynakları alanında çalıştım. Yerli ve yabancı firmalarda, ağırlıklı otomotiv ve yan sanayi firmalarında görev aldıysam da, son olarak sağlık sektöründe hizmet verdim. Üç yıl önce, Engage And Grow diye bir program duydum ve onunla ilgili araştırmalar yaptım eğitimini alarak bu kapsamda bir kolaylaştırıcı, koç oldum. Esasında İzmir Fen Lisesi, sonrasında Endüstri Mühendisliği Lisans, yüksek lisans... Geçmişe baktığın zaman, (İK'cılar bilir) analitik yönü güçlü, çok koyu mavi bir kişiliktim. Ama artık şu espriyi yapıyorum; yıllar içerisinde IQ’um azaldı, EQ’um arttı diyorum. İş yaşamında zaman içerisinde EQ nun (duygusal zekâ),iletişimin, liderliğin, kültürün önemini gördüm... -Burada, kendi kızlarına yapacağın tavsiyeler gibi, gençlere iş yaşamının geleceğine dair neler önerirsin Artemiz? - Ben mutlaka ne yaparsanız yapın, bilişimi sevmeseniz de, mutlaka işinizin bilişim ile olan temas noktasını, dokuma noktasını, bilin bulun ve burada yatırım yapın derim. Konu, her şeyden bağımsız. Örneğin, işte şu an çok yeni NFT’ler var,(non-fungible token) çeşitli sanat eserlerini bir şekilde tekliyorsunuz ve Kripto pazarında satıyorsunuz. - Ne diyorsun Artemiz “ne” den bahsediyorsun? Anlamakta güçlük çekiyorum. Bu konuyu biraz daha açar mısın lütfen? -Ben Şubat'tan buraya da bu Kripto âlemiyle ilgileniyorum. Coinlerle falan, ama bir de bu işin mesela sanat yönü de var... Herhangi bir sanat eserini, bu video olabilir, resim olabilir, herhangi bir şeyi tekliyorsunuz. Bir şekilde damgalama gibi düşünün ve bunu pazara sunuyorsunuz sonra da satabiliyorsunuz. Bence bu çok büyük bir pazar olacak... Benim kızlarım gibi, anime konusunda çok yetenekli gençler var örneğin Türkiye'de. Bu alanda büyük pazar var ve ben eminim ki bir 5-10 yıl sonra, Türkiye'den anime konusunda NFT pazarında ürünlerini, çizimlerini satabilecek gençler çıkacak diye düşünüyorum. - Yaratıcılık konusunda, Türkiye’deki gençler ile ilgili ben de aynı fikirdeyim. Her ne kadar NFT’yi yeni öğrenmiş olsam da… Ülkemizde bazı şeylerin eksik olması, belki de bizim yaratıcılığımızı en üst seviyeye çıkartıyor ve farklı düşünüp çözüm yolu üretmeye mecburen yöneliyoruz. Yani yaratıcılığın sadece bir sanat eserinde olması gerekmiyor, herhangi bir ürün ve üretim aşamaları ile ilgili de çok büyük katkı sağlayacağını biliyoruz. Bundan on yıl önce, iş koşullarına baktığımda, özellikle İzmir'de teknoloji ve yaratıcılığa dair işlerin patlayacağını düşünmüştüm. Nitekim bazı firmalar, merkezini İzmir’e taşımaya başladılar bile… Teknoloji ile ilgili sonuçta kuruluşun nerede olduğu çok da önemli değil artık dünyada değil mi? - Doğru söylüyorsun…Bir arkadaşımın da içinde bulunduğu Alman kuruluşu, maliyeti değerlendirdiler, Türkiye'deki insan kaynağının iyi olduğunu gördüler ve kurlardan dolayı da gayet uygun fiyatlı olduğu için, İzmir'de açtılar şirketlerini örneğin… -Üniversitelerde gençlere konuşmalar yapıyorsun, neler anlatıyorsun bu konuda gençlere? - Gençlere yönelik sunumlarımda, hem olumlu, hem de olumsuz şeylerden bahsediyorum. Genellikle bir tane iş ilanı açıyorum sunumda, Paund ile günde işte dört saat çalışsan deyip o günkü kur ile hesaplıyorum tabii, bu şekilde gençlerin daha çok ilgisini çekiyor. Örneğin Kıdemli bir developer ın 130.000 lira civarında geliri var, çevirirsek aylık şu kadar net getirisi var diyorum. Tabii biryandan chat’ten öğrenciler yazıyor, abi benim için işte 100 de olur 50 de olur aylık diye… Gülüyoruz… Bir yandan sıkıntılar var ülkemizin ekonomisi ile ilgili ama bir yandan da Alman firmanın yaptığı gibi girişimler ve fırsatlar var. Türkiye'deki uluslararası yetenekleri olan iş gücüne bakarsan da, diyebiliriz ki; Türkiye ucuz işgücü pazarı oldu. Başka bir veri de var aslında, Türkiye; uzaktan çalışma ile ilgili şu an en popüler sekiz ülke arasında görünüyor. - Üniversitelerde gençlere konuşmalar yaparken neler anlatıyorsun başka? - Ben epey bir yıl klasik bir İK yöneticisi olarak bir üniversiteye paylaşıma gittiğimde daha çok iş görüşmesi, kapak mektubu hazırlama gibi konularla ilgili konuşuyordum ama artık hepsi Google'da var. Ben artık bunları anlatmıyorum, bunlardan sıkıldım. Her şey internette var zaten oradan baksınlar diye düşünüyorum. Kapak mektubu örnekleri de var, özgeçmiş örnekleri de… Onları bazı alanlarda sarsmak istiyorum. Hem olumlu, hem olumsuz durumlardan bahsediyorum ve biraz gelecekle ilgili konuşuyorum. Öyle fütürist falan değilim, fütürmüyorum :) Daha gerçek şeylerden bahsetmeye çalışıyorum ama, mesela mutlaka Black Mirror izleyin diyorum. Onun gibi birkaç diziden örneklerim var, bunlar diyorum gelecekteki ortamlar gelecekteki meslekler… - Sunumlarında anlattıklarının arasında en önemli bulduklarını kısaca burada da aktarırsan çok sevinirim. - Daha önce de söylediğim gibi, en önemli şey teknoloji. Yani illaki bir teknoloji uzmanı olunmasını söylemiyorum. Herkes programcı, developer olacak diye bir söylemim yok tabii. Ben olamadım örneğin bu kadar IT’nin içindeyim ama hiçbir zaman kod yazmayı ki; hani Basictir, Coboldur, üniversitede bunlarla epeyce cebelleştim; ama sevmedim, sevemedim… İşiniz tıp olabilir, hukuk olabilir fark etmiyor, hepsinin mutlaka bir bilişim ile kesişen bir kümesi var ; o kümeye bir bakın diyorum. Bunun dışında, hiç ölmeyecek bir sektör yine IT olduğu için, bu sektörde çok büyük bir potansiyel var. Yani, zaten bir yeteneğiniz varsa, burada geliştirici olarak, kodlayıcı olarak, hatta satışçı olarak, mutlaka bu sektörde yer almalısınız. Çünkü çok büyük bir insan kaynağı açığı var şu anda… Senin çevrende de vardır, özellikle son on yıldır, bu alanda çok fazla Türkiye'den yurt dışına göç var. Ne yazık ki, Türkiye'nin en zeki IT çalışanları, müdürleri, uzmanları yurt dışına gidiyor, hatta paket halinde ilanlar da çıkıyor yabancı firmalar. Türkiye bu alanda içerideki açığı dolduramaz iken, bir de dışarıdaki açığı besliyor. Almanya'ya, İspanya'ya Hollanda'ya giden bu alanda çok kişi var. Çok kısa bir şey anlatayım; arkadaşım kurumu için bir pozisyon arıyordu, benden bu anlamda yardım rica etti. Bir buçuk yıl önce, 20 kişiyle çeşitli pozisyonlar için irtibata geçmişler, tekrar temas ettiğimizde gördük ki ; onların içinden oniksi, geçen bir buçuk yıl içinde, yurt dışında çalışmaya başlamışlar. Aslında küçük bir istatistik bu; IT alanında yetişmiş işgücünün 12/20 si bir buçuk yıl içinde Türkiye'yi terk etmiş ve Almanya, İngiltere, Hollanda ve İspanya'da çalışıyorlar. O yüzden de gençlere, mutlaka bilişimle ilgili ilgili bir şeyler yapın, bir gözünüz en azından orada olsun diyorum. Söylediğim diğer önemli şey de; gelecek nereye gidiyor, gelecekte neler olabilir? (Daha önce de söylediğim gibi fütürist olmadığım için, önümde kürem de yok, olacakları söyleyemiyorum ) herkes kendi araştırsın diyorum. O anlamda somut bir şey benden beklemeyin, bakın güzel diziler de var işte, Black Mirror gibi, oralardan da gelecekteki meslekler, mesleklerin nereye doğru gittiği ile ilgili ufak tefek ipuçları elde edebilirler diye düşünüyorum. -Yalnız oradan elde edecekleri bilgiler çok iç açıcı olmayabilir Artemizcim, o yüzden tamamen vazgeçmesin çocuklar?… - Tabii ki yani… O dizilerde farklı senaryolar da, sarsıcı şeyler de var, haklısın. Ama hani ülke gündeminde biz biraz daha farklı sıkıntılarla ilgileniyoruz biliyorsun. Yurtdışındaki özgürlüğün, yaratıcılığın, özgüvenin geldiği nokta olarak bence izlemelerinde herhangi bir sakınca yok. - Evet ,yani işte o özgürlüğü yaşayabiliyorlarsa, zaten bizimkiler, içlerinden o büyük yaratıcılığı kolayca çıkarıyorlar. Buna en güzel örnek de bana göre medya sanatçısı ve tasarımcısı olan Refik Anadol… Gittin mi İstanbul'daki ‘Makine Hatırları: Uzay’* adlı sergisine? - Gidemedim ne yazık ki, ama takip ediyorum. - Dediğin gibi büyük bir yaratıcılık örneği de O… - Biliyorum çalışmalarında yapay zekâ kullanıyor, çok farklı iki alanı bir araya getirebilen bir insan. - Bütün dünyaya örnek oldu yaptığı çalışmalarla, eserleriyle değil mi? - Doğru, kesinlikle öyle… - Tüm bunları yapabilmek için, doğru mesleği seçmek de çok önemli diye düşünüyorum. Bu konuda ne söylemek istersin? - İnsanın kendisine uygun olan işi yapması gerçekten büyük bir ayrıcalık, Seni mutlu eden işi yapmak bir ayrıcalık… Uykuyu çıkarırsam günün 24 saatinin en büyük bölümünü işte geçiriyoruz. Örneğin, beş buçuk, altı da işten çıkıyorsun belki ama hani o öyle bir şey de yok aslında, sonrasında işi düşünmeden de yapamıyorsun ki… Bunun düğmesi yok,biraz da kurumuna bağlı bir çalışan isen, işin sonrasında hala aklın orada kalabiliyor, uykuların kaçabiliyor... O yüzden, sevdiğin bir şey ile uğraşırsan ben başarının da geleceğini düşünüyorum. Bir de insanların sevmedikleri işte çalışmaları herkes açısından kötü oluyor. O iş, kişiye uygun değilse, işi sevmiyor ve bu nedenle de çevresindeki insanlara çok kötü bir enerji yayıyor, kendisi mutsuz olurken ister istemez, diğer insanları da mutsuz ediyor. Mutluluk gibi mutsuzluk da bulaşıcı bir şey bence… Sevgili Artemiz Güler ile iş yaşamına dair keyifli söyleşimizin tamamına youtube adresimden ulaşabilirisiniz. İş ve özel yaşamınızda mutlu olmanız dileklerimle, Sevgiyle Kalın *Kaliforniya Üniversitesi Medya Sanatları Okulu'nda öğretim üyeliği yapan Refik Anadol, beş yıl boyunca ‘Bir makine, öğrenirse rüya görebilir mi?’ sorusunun peşinden gidip NASA destekli araştırmalarının sonucunda bu sergisini oluşturmuş. Sergideki eserler, uzay teleskopları tarafından kaydedilen 2 milyondan fazla görüntüyle, şimdiye kadar bir sanat enstalasyonunda kullanılan, en büyük uzay temalı veri kümesinden oluşuyor. Sanatçının bugüne kadar İstanbul’da gerçekleştirdiği en kapsamlı kişisel sergisi olan ‘Makine Hatırları: Uzay’, astronomik araştırmaların insanlık tarihindeki yerini gözler önüne serip izleyiciye uzayla ilgili yeni bir sanatsal bakış açısı sunuyor. Yeni medya sanatçısı Refik Anadol. son sergisi ‘Makine Hatıraları: Uzay’ ile evreni, insan duyularını ve makinelerin belleğini izleyiciye dijital sanat aracılığıyla sunuyor. “Hayatı, uzaya dair soruları olan bir bilimkurgu sever gibi yaşıyorum” diyor.