HAZIRAN2017 Günter Soydanbay
AVM’ler üzerine bir yazı
İzmir’in göbeğinde her ay yeni bir bina yükseliyor. Kentin silueti sürekli değişiyor. Bununla beraber ne büyük binalar dikilen tek yer Yeni Kent Merkezi, ne inşa edilen tek yapı tipi gökdelen ne de değişen tek şey İzmir’in uzaktan görünümü. Aynı zamanda şehrin dört köşesinde alışveriş merkezleri (AVM) açılmakta. 2016 itibariyle İzmir’de toplam 19 AVM varmış. Bu sayının bir kaç sene içinde ikiye katlanması mümkün. Bu düşkünlüğün yararını zararını tartışmayı uzmanlara bırakalım. Biz bu ay AVM’lerin nereden gelip nereye gittiği hakkında bir ufuk gezisine çıkacağız. Her ne kadar Kapalıçarşı türünün ilk örneklerinden biri olsa da, alışveriş merkezi terimi dilimize İngilizce Shopping Center’dan geçmiş. Öte yandan AVM kavramını icat eden Amerikalıların bu mekanlar için kullandığı yaygın tabir Shopping Mall. Hatta daha da yaygın kullanımıyla Mall. Bu kelimenin kökeni 18. yüzyıl İngiltere'sine gidiyor. Şehir planlamacıları ağaçlık yürüme yollarına bu ismi takmışlar. Yani günümüzde AVM dediğimiz konseptin özünde alışveriş yok. Gezinti var. Bu açıdan bakarsak Karşıyaka yalı İstanbul’daki Kanyon’dan daha AVM! Peki, serbestçe, sakince ve keyif almak için dolaşılan Mall nasıl olmuş da para harcamadan hiçbir şey yapamayacağınız AVM’ye dönüşmüş? Dünyanın ilk modern AVM’si olan Southdale Center, 1956’da Amerika’nın Minnesota kentinde açılmış. Klimalı ortam, yürüyen merdivenler ve dev dükkanlarla tanışmamız hep bu mekan sayesinde. Öte yandan projenin tasarımcısı Victor Gruen’ın orijinal vizyonu alışveriş merkezinden çok daha fazlasıymış. İçinde ofislerin, evlerin, kütüphanelerin, okulların, parkların olduğu bir yaşam merkezi hayal ediyormuş. Dükkan, ev ve ofis dışındaki alanlar kar getirmediği için inşaat firmaları tarafından elenmişler. Geriye para harcama, satın alma ve tüketme odaklı yarı yaşayan bir merkez kalmış. Artık bankalar, sinemalar, restoranlar, en son ürünler, en iyi yeni yıl süslemeleri hep ana caddelerde değil, AVM’lerde. Alışveriş merkezi zamane insanların bir araya geldiği yer olarak Gruen’in vizyonuyla örtüşüyor. Ama bu buluşma yüzeysel ve para üzerine kurulu olduğu için ünlü mimarın hayalinden ciddi şekilde sapılmış. Bu sapma Gruen’i öylesine rahatsız etmiş ki, mimar Southdale Center açıldıktan sadece 10 yıl sonra Amerika’yı terk etmiş! Avrupa genelinde 222, Amerika’da ise toplam bin 100 AVM olduğu belirtiliyor. Bu ciddi farkın Amerikan kültüründe gizli. Amerika’nın uçsuz bucaksız düzlükleri birbirinden ayırt edilemeyen banliyölerle kaplı. Burada komşusundan kopuk şekilde yaşayan, hayatı rijid şekilde ileriye gitmek olarak algılayan, yaşamın anlamını kendi kendine bir yerlere gelmek olarak gören ve başarısını birincil olarak maddi edinimleriyle ölçen insanlar için yaratılmış bir kavram AVM. Günümüz Amerika’sında bahsi geçen inanç ve değerlerin bazıları sorgulanmakta. Dolayısıyla zamanında gelişme göstergesi olarak görülen Mall’lar birer ikişer kapanmakta. Bununla beraber Kuzey Amerika’dan başlayıp tüm dünyaya yayılan bir salgın bu. Ve en yaygın olduğu yer de 300’den fazla AVM’ye sahip olan Hong Kong. Hong Kong’da ulaştırma ve toplu taşımadan yükümlü olan departman aynı zamanda kentsel geliştirmeden de sorumlu. Yani İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hem metro ve tramvay yaptığını hem de Yeni Kent Merkezi’ni inşa ettiğini düşünün. Hal böyle olunca metro istasyonları dev binalarla bütünleşik planlanmış. Her yapı öbeğinin merkezine de bir AVM inşa edilmiş. Böylesine bir yaklaşım, aşırı yoğun bir nüfusa sahip olan Hong Kong’a rahatlık sağlamış. Öte yandan merkezin alışveriş ayağı daha da öne çıktığı için Gruen’in vizyonundan daha da uzaklaşılmış. Ticaret dışında yaşamayan alanlar oluşmuş. Amerika’da başlayıp Hong Kong’da mutasyona uğrayan AVM kavramı tekrar dünyaya yayılıyor. Bir çok ülkede 10 binlerce insanın yaşadığı ve göbeğinde AVM olan semtler yaratılıyor. Acaba bu ikinci jenerasyon yapıların kaderi Amerikalı büyük babalarınınkinden farklı olacak mı? Bekleyip hep beraber göreceğiz.