HAZIRAN2018 Pınar Tekeş
İlişkiler ve sevgiyi alıp verme biçimimiz
Hayatımızda biriktirdiğimiz mutluluk anları mı önemli? Yoksa o mutlulukları içtenlikle paylaştığımız kişiler mi? Ben şanslı bir insanım. Yıllarca kalbimin ta derilerinde sevgiyle taşıdığım ve beni de kalplerinde zarifçe ve kıymetli bir porselene gösterdikleri özenle taşıyan sevdiklerim var. Dostlarımın sayıları çok fazla mı? Onu bilmiyorum, hiç de fena gözükmüyor. Beni zenginleştiren dostlarım var. Beni besleyen, çoğaltan, ben olabilmem için destek olan. Uzun süre görüşmemiş olsak da bir telefonuyla dahi ruhumu coşturan, şükür sebeplerimi arttıran... Gerek dostlarımızla gerek ailemizle olsun ilişkiler çok hassas dengeler içeriyor. Yakınlarımız bize ayna tutuyor, bazen de gölge veya kullanmadığımız bir yönümüzü karşımızdaki aracılığıyla deneyimliyoruz. Karşılaştıklarımız kimi zaman bizi şaşırtıyor kimi zaman da hiç hoşumuza gitmeyebiliyor. İlişkilerle ilgili en çok duyumsanan yanılgı dolu his değersizlik ve beraberinde onun getirdiği değerinden şüphe etme. Sonuç da kaçınılmaz olarak sevgisizlik hissi. Öyle anlar geliyor ki en yakınımızdan bile sevgi alamadığımızı düşünüyoruz. Oysa ki böyle düşündüğümüz zamanlar girişebileceğimiz en sağlıklı hareket ilişkinin gerçekliği ile yüzleşmek. Değer görme ve sevgi hakkındaki düşüncelerimiz ego zihnimizin bizi en çok manipüle etmeye çalıştığı, kalbimizden en çok uzaklaştırdıkları. Oysa ki zihnimizi karşılaştığımız olayları net görmek ve analiz etmek konusunda eğitsek yerli yersiz mantığa uydurma çabalarına da yenilmemiş oluruz. Sevgiyi alıp verme biçimlerimizin farklı olması karşımızdakilerin bizi sevmedikleri anlamına gelmez. Tam tersi bizim onların sevgiyi bize sunma şeklini kendimizinkiyle aynı olmadığı için kabul etmediğimiz anlamına gelebilir. Yıllar önce “Beş Sevgi Dili” adlı kitabı okuduğumda kendimle ilgili daha önce farkına varmadığım pekçok şey farketmiştim. Bunlardan biri hediye alıp vermenin benim için sevgiyi göstermenin en belirgin kanıtı olduğuydu. Erken çocukluk edinimleriyle hayatıma giren bu özelliğin sülalenin ilk çocuğu olup hediyelere boğulmamla ilgisi tabii ki çok var. Kitabı okuduktan sonra bana hediye almayanların gözünde değersiz olduğumu düşündüğümü farkettim. Kiminin sevgi dilinin hizmet davranışı olduğunu, kiminin onaylanmak, kiminin de birlikte kaliteli zaman geçirmek... Farkettikçe düşüncelerim değişti, değiştikçe esnedim, bakış açım, ilişkileri değerlendirme kriterlerim başkalaştı. Sevdiklerinizi kendinizin sevgiyi alıp verme kriterlerine göre yargılayıp onlara kırıldığınız oldu mu? Kendinize bir bakın sevgi alıp verme biçiminiz nasıl? Sevdiklerinizin nasıl? Ne dersiniz üzerinde çalışmaya değmez mi?