NISAN2020 Pınar Tekeş
Hayatının merkezinde kim var?
Satürn Mart ayında Kova Burcu’na geçiş yaparken bize 2021-2023 yıllarındaki gündemimiz hakkında ipuçları vermeye başladı. Varolan sistemler değişirken,hayattan alacağımız derslerin konuları da bunlarla beraber değişmeye başladı. Gerçeklikle yüzleşmeler başladı. Ve böylelikle kendimizden başka birine, bir şeye değer vermek ve bu nedenle kendi merkezimizden uzaklaşma konuları gündemimizde çözülmeyi beklemek üzere sıraya girdi. Son dönemde verdiğim bireysel danışmanlıkta karşıma en çok çıkan konu bu. Birey olmak ile bir arada olma arasında köprü kuracağız. Merkeze kendimizi alırken kollektife olan etkimizi de fark edeceğiz. Bizim sahip olduğumuz bir erdemin bile, kelebek etkisi yaratması mucizesine tanık olacağız. Bireylikten global tekliğe, insan olmaya geçişi yaşayacağız. Alışıla geldik modellerin değişimi söz konusu olduğu için bize ezber bozduran olaylarla karşı karşıya kalacağız. Aşina olmayan kapıyı çaldığında reddetmek değil de uyum sağlayabilmeyi hatırlamak, fark ettirecek. Fark edip dönüştükçe, değişimin sancılarını diğerlerine göre daha az hissediyor olacağız. Her dönüşüm, bir çaresizlik, acı, sıkıntı taşımak zorunda değil. Bunların da eskide kalan inançlar olduğunu anladığımızda değişim, kabullenerek dönüşüm olacak. Satürn Kova enerjisi hedef odaklı, isyankar, bağımsızlığına da düşkün bir enerji. Sağlam olmayan yapıları da adım adım yapılandıran bu nedenle karşısına çıkan yanlış giden, düzelmesi gereken herşey olduğu gibi kalmaya devam etmeyecek. Kişisel ilişkiler, sosyal çevre ile uyum konularında olması gerektiği gibi gitmeyen ne varsa yerle bir olacak. Artık sistem size hizmet etmeyen ilişkilerinizi alanınızda tutmaya devam etmeyecek. Kötü giden tüm beraberlikler sonlanacak. Bu gerçekleşirken bizler de ilişkilere bakışımıza format atıyor olacağız. Yapılandırma gezegeni, özgürlüğün burcunda. Özgürleşme nedir? Ortaokulda iken çok sevdiğim bir Din Kültürü ve Ahlak Dersi öğretmenim vardı. Sınıfımız farklı dinlerden gelen öğrencilerle doluydu. Büyük bir ahenk içerisinde ders işlerdik. Öğretmenimin bir sözü hala kulaklarımda “Senin özgürlüğün diğerininkinin başladığı yerde biter.” Kolektifiğin içinde kendi bireyliğimizi keşfedebildiğimiz ölçüde dengede kalacağız. Ve hiç kuşkusuz bunu keşfetmek, kollektifi şekillendirmek olarak bütüne yansıyacak. Özgür olmak aslında tam da bu demek. Erdemleri taşıyarak, özgünlüğünü koruyarak, seni özel kılan yeteneğini bularak... Başkalarının senin için çözüm bulmasını beklemeksizin kendine çözüm olarak dönebilecek alternatifleri geliştirerek. Bir başkası gördüğü için değil, yalnızken de kendine saygı duyarak... Bu bilinç sıçraması döneminde en büyük kişisel tuzaklardan biri, ben yapıyorum, hepinizden farklıyım egosuna takılmak. Artık kendi benzersizliğini fark ederken, herkesin farklı olduğunu kabullenme sürecindeyiz. Hedef ise farklılıkları ve benzerlikleri dengede yönetebilmek. Manipüle etmek, kontrol etmek ve yönetmek arasındaki farkları bilmek. Kendini ve başkalarını manipüle etmeden dengeyi sürdürebilmek. Karşındakinin özgür iradesine koşulsuz olarak saygı gösterebilmek. Sen bulacaksın kendi ışıltını, sahip çıkacaksın. Sen, kendi yaptığından sorumlusun ama senin yaptığın bir başkasını da etkiler. Bu da sorumluluk alanımızın genişlemesi demek. Sadece kendi burnumuzun dibinde olanı önemseme dönemi bitti. Eskiden olsa televizyonumuzun belki de kanalını bile değiştireceğimiz bir virüs haberi, Corona Salgınıyla dünyadaki her şeyi nasıl da önemsememiz gerektiğini hatırlattı bizlere. Geleneksel olanla yeninin nasıl iç içe olabileceğini. Ay yok ben bilgisayar kullanmam, elde not alırım diyen öğretmenler bile kendilerini ekran kameralarının önünde online ders verirken buldular. Algılar, dünyayı anlamlandırma biçimlerimiz de değişmek zorunda. Sadece bize tariflenenler değil, ötesinde de bir şeyler olduğunu görmek, bildiğimizi bilmediklerimizle şekillendirme zamanları. Kolektif karmanın bağlarından özgürleşip kozmik zekanın yaratıcılığını onurlandırma dönemi. Çılgın olduğun taraflarını onurlandırma zamanları. Yaratıcı yönlerimizi aktive edebildiğimiz sürece uyum sağlayacağız yeni enerjilere. Neşeyi de taşımalıyız hayatlarımıza. Belki bir zamandır unuttuğumuz, çocuksu mutluluk kaynaklarını, coşkuyu... Sezgilerimizi daha çok devreye alıyor olacağız. Onlara güvenmeyi hatırlayacağız. Çok fazla ani bilgi depolayacağız. Merak duygumuz, keşfetme ihtiyacımız artacak. Bu da ve yaratıcılığımızı kullanacağımız kazanımlar olarak ortalığa saçılacak. Bütüne katkı olmayı öğreneceğiz. Ama önce kendimize olarak. Önce kendimizi fark ederek. Birey, bir arada olma dengesini gözeterek. Hayat gittikçe hızlanıyor. Biz kabul etsek de etmesek de, yolculuk başladı. Bireysel deneyimlerimizi yaşarken kendimize dürüst olmakla başlayarak... Değişime direnç göstermek yerine, tam da bugün kendimize bir söz verip bundan sonrasında kendimize de dürüst kalarak, geleni kucaklayarak...Yeni yaşam planımıza tam da bugün, hayatımızın merkezine kendimizi koymakla başlayalım mı?