TEMMUZ2017 Reşat Kutucular
Şikayetçiyim
Bu ülke yorucu bir ülke. Sabah iyi kalkarsınız. Sokağa çıktığınızda zorlu bir sınav başlar. Canınızı sıkacak şeyler olur. Bazen dayanırsınız. Bazen öğlene kalmaz posanız çıkar. Herkes böyle değil biliyorum. "Nesi yorucu?" diyenler olacaktır. Hatta ülkeyi besleyici, heyecan verici bulanlar da vardır belki. Sanırım ben yüksek bina ve beton düşkünü olmadığım, kaotik kentlere bayılmadığım, çok sık havalimanı, duble yol kullanmadığım, ekonominin nasıl iyi olduğu palavralarını yemediğim, şükür hastanelere de pek uğramadığım için olsa gerek bu ülkeden şikayetçiyim. Bu ülkenin aceleye gelmiş kentlerinden şikayetçiyim. Hele hele de bugün gelinen bu tabloyla övünen merkezi ya da yerel siyasetçilere tahammülüm yok. İktidar merkezi iktidar merkezine benziyor! Biz salak değiliz. Bilgisiz hiç değiliz. Söylenecek çok bir şey yok aslında. Bozuk yerleşmiş taşlardan düzgün bir yol çıkmıyor. O yolların üzerinde yazılmış acıklı hikayelerden insanın içini açan romanlar doğmuyor. Siz hikayenizi yanlışları saklayarak anlatsanız da... Parlatıp abartıp gerçekleri çarpıtsanız da neyin ne olduğunu yaşayan biliyor. Görmezden gelenin de, derisi kalın olanın da belli bir dayanma gücü var. Ötesi yok! 77 yaşındaki Ümmühan Ninenin evini bilir misiniz mesela? Ben de yeni öğrendim. Kadının bir eşyasını almasına bile izin vermeden baraj kapaklarını açıp evi suyun altına bırakıyorlar. Evet aynen öyle. Olay Ispartada geçiyor. Baraj için acele kamulaştırma çıkıyor. Ümmühan Nine Danıştay'a gidiyor. Dava sonuçlanmadan ev sulara gömülüyor. Danıştay iki yıl sonra Ümmühan Nine'yi haklı buluyor. Ama ortada ev yok! Çok sembolik bir olay Ümmühan Nineninki. Bu kafa etrafta ve hakim anlayış olduğu sürece kendi kozalarında kargaşadan uzak yaşadıklarını zannedenlere de rahat yok. Farkında değiller. Evet bunca imar hareketinin arasında bu kadarcık hata olabilir diyeni de duyar gibiyim. O küçük küçük hatalar, yanlışlar, saçmalıklarla geldik bugünlere. Her köşede böyle hikayeler birikmekte. Olay Edirne'de geçiyor. Olay Cizre'de geçiyor. Olay Artvin'de geçiyor. Olay İstanbul'un kalbinde geçiyor ya da. Veya İzmir'in göbeğinde. Olaydan bol ne var? Hoyratlık bu ülkede bir salgın hastalık artık. Döven, vuran, küfreden, taciz eden, hukuku iplemeyen, utanıp sıkılmayan, cüretkar davranan, sesini yükseltip meydan okuyan hayatın doğal akışına uygun davranmış oluyor! Barış talep eden terörist, adil yargılanma hakkı çok önemli diyen hain oluyor. Bu nasıl bir akıl kaymasıdır? Bu ne yorucu bir savrulmadır? Bu ülkede elli küsur yılımı devirdim. Sakindik, huzurluyduk, dengeliydik diyebileceğim pek az zamanımız oldu. Tamam coğrafya zordu, etraf kötüydü, dünya da iyi değildi. Ne zaman günün gerçeklerinden bu kadar kopuk ve böylesi kendimizi bilmez haldeydik