KASIM2017 Reşat Kutucular
Bizi delirtmek isteyenlerin ülkesi
Rahmetli Tezer Özlü’nün zamanında söylediğini az değiştirerek mırıldanıp duruyorum bu aralar: “Sakin ol, sakin ol, burası aynı zamanda bizi delirtmek isteyenlerin ülkesi… Sakin ol“ Kurallar, kanunlar çerçevesinde makul bir yaşam peşindeyseniz, Bilimselliğe bağlıysanız, Anlatılanı sorguluyorsanız, Uçlarla işiniz yoksa, “Ötekine” saygılıysanız, Çatışmadan, kavgadan, küfürden kaçıyor, öfkenizi de coşkunuzu da abartmıyorsanız, Sadece para ve güç elde etmek için değil başka amaçlar uğruna da mücadele ediyorsanız, Görünmeye de göstermeye de o kadar da meraklı değilseniz, Doğaseverseniz, canlı severseniz, Şiddetin her türüne karşıysanız, silah taşımıyorsanız, Karmaşık sorunların basit çözümleri olmayacağını düşünüyorsanız, Ana akım işlerden korkuyor, göz önündeki kötülerden kaçınmaya, gölgedeki iyileri bulmaya çalışıyorsanız, Mükemmellik iddiasından uzak, rol yapmadan, rol çalmadan yaşıyorsanız Bilin ki zamanın ruhu, o ruhun bu memleketteki, bu kentteki yansımaları sizi delirtmek için çeşit çeşit tuzaklar kurmuş bekliyordur. Sabahtan başlayalım mı? Saat 7’de kalktınız diyelim. Dışarıdan gelen kuş seslerine, pencereden sızan hafif yağmur kokusuna şükrederken TV’yi açarsınız ilk hatayı yaparsınız. Çünkü o tuzaklı dünyaya geçmiş olursunuz. “Bu nasıl olabilir ya?” dedirten bir trafik kazasının kurbanları da çıkabilir karşınıza, ya da içinde yıllarca öfke biriktirmiş bir adamın boşandığı karısına yağdırdığı kurşunların acı hikayesi… Ya da olmadık bir iş cinayeti… Bir de her bültende yerini alan kalıp haberler vardır. Bir iki siyasinin demeci mutlaka olur. Şöyle konuştu, böyle konuştu diye… Dil dil değildir, fikir fikir! Güneydoğu’da teröristlerle bir çatışma haberi de olmazsa olmazdır. Bu çocuklar neden ölür, nasıl ölür, ölmemesi için ne yapılmalıdır soruları için vakit yoktur! Ekonomi haberlerinde ise ürkek sunucuların ürkek yorumculara sorduğu ürkek sorulara verilen ürkek cevapları bulabilirsiniz. Yıl 2017 değildir sanki. Gündem bir türlü kendini şöyle bir arınıp küresel saate göre güncelleyememektedir. Belki de güncellemesi istenmemektedir! TV’yi bırakıp sosyal medyaya dönerseniz durum daha da kötüleşecektir. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna kıvamındaki Instagram’a baksanız bir türlü, bugün kimi linç edelim diye kurban arayanların kol gezdiği Twitter ayrı… Nispeten mülayim Facebook’ta bile sabah sabah sizi sallayacak bir paylaşıma denk gelirsiniz. Hadi köşe yazılarına göz atın sıkıyorsa. Yancıların, arka toplayıcıların, sulandırıcıların arasından sıyrılıp size iyi gelecek yazıyı bulun bakalım. Dikkat edin henüz saat 8 bile olmadı. Daha trafiğe çıkacaksınız. Bakalım trafikte bugün ne tuzaklar bekliyor sizi? Kente vardığınızda sinir testleri daha da sertleşecek. Yıllardır şiştikçe şişen İzmir tüm unsurlarıyla bir delirtme aygıtı olmak üzere. Hadi acele edin, toplantınıza yetişeceksiniz. O kadar kolay değil, göreceksiniz. Toplantıda konuşulanları geçelim… Sonra tekrar Urla’ya döneceksiniz. Urla’nın içinde işiniz var. Orada da test edilme ihtimaliniz var. Büyükşehirlerimizin kaotik düzeni en küçük köylerimize kadar taşınır. Akşam eve sağ salim döndüğünüzde şükür, bir parça nefeslenirsiniz. Kıymetini bilin. Sonra bir telefon gelir. Sizi pat diye hayata döndürür. O olmasa sabahki tuzaklar yine var. Orada pusuda bekliyorlar. En iyisi bir kitapla, bir filmle, iki sohbetle kaçış alanı yaratıp nefeslenmek. Nefeslendikten sonra dönüp yine elinizden geldiğince mücadele devam etmek… Yalnız olmadığınızı umarak… Bu cüretkar cehaletle, bu yüzeysel aymazlıkla, bu şuursuz küstahlıkla, bu ödüllendirilen görgüsüzlükler ve arsızlıklarla, bu yalan dolanla, bu çivisi çıkmışlıkla uğraşırken aklen ve ruhen sağlıklı kalmak hiç kolay değil. Ama pes etmek yok. Mesele eden herkese kolay gelsin…