HAZIRAN2019 Reşat Kutucular
Konu Kamu Malıysa
Miami'de yaşayan ve orada villa inşaatları yapan bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. “Nasıl, imar mevzuatı sıkı mı?” diye bir soru soracak oldum. Verdiği cevapları dinlerken içim cız etti. ?Evet, oralara göre biz çok daha kaotik bir ülkeyiz ama inşaat gibi “gayet iddialı olduğumuz” bir konuda bile aramızda o kadar derin bir yaklaşım farkı var ki... Öyle böyle değil.. ?Arkadaşım başladı anlatmaya… ABD'deki en sıkı inşaat mevzuatı “tayfun riskinden” dolayı Miami’deymiş. Beton standardından alçıpan montaj kriterlerine kadar her şey kurala bağlı ve her aşamada tavizsiz denetleniyormuş. Pek çok detay verdi ama beni en çok etkileyen nokta oradaki Belediye'nin inşaatın cepheli olduğu yollara "kamu malı" olarak sahip çıkışı oldu. ?Belediyeye teminat mektubu veriyorsunuz. Yola en ufak bir zarar verirseniz tamir edip eski standardına getirmek durumdasınız. Yoksa tamiratı Belediye yapıyor, faturayı size kesiyor. Eski standart derken de tüm detaylarıyla denetleniyorsunuz. ?İşte benim "nitelikli kapitalizm“ dediğim yaklaşımla bizdeki "kaotik kapitalizm” arasındaki en sembolik fark bu olmalı. Kamu kurumları kamu malına sonuna kadar sahip çıkıyor. Malın üzerine titriyor. Koruyor ve denetliyor. Kamu iradesi kamu malını “kendi özel malı” olarak görüyor. Bizdeki yollarsa herkesin farkında olduğu üzere hep yaralı… Hep tehdit, hep saldırı altında… Her türlü hoyratlığa, her türlü işgale, her türlü umursamazlığa açık… Geçenlerde İstanbul'da bir istinat duvarı yola devrildi mesela. Bu kaçıncı devrilme, yıkılma kim bilir... Ve o an oradan geçmekte olan otomobilin içindeki bir kişi öldü diğeri yaralandı. Videosunu gördüm. Dehşet vericiydi! Muhtemelen projesiz, hesapsız kitapsız yapılmış bir istinat duvarı… Ne olacak ki basit iş! Herkes istinat duvarı yapar! Yetmez herkes her yere istediği gibi bir duvar yapar! Sonunda duvar yıkılınca da duvarın altında kalan dışında kimseye bir şey olmaz! ?Düşünsenize adam ana yola en az 30 metre cepheli istinat duvarı yapıyor. İlgili Belediyenin birimi gidip de adama "hayırdır kardeşim, burada bu duvarı ne standartta yapmaktasın?" diye bir soru sormuyor! Daha yakından bir örnek vereyim. Alsancak 1440 No4 adresinde Konak Belediyesine 50 metre mesafede bir süredir inşaatı devam eden bir bina var. Nasıl bir gürültü kirliliği yarattığını anlatamam. Gürültüye karşı sıfır önlem… E şimdi boşuna maliyet yaratmaya gerek yok de mi? Sadece gürültü mü peki? Olur mu? Geçenlerde binanın yanındaki palmiye tutuştu… Gözlerimle gördüm. Yine anlattılar bir hafta kadar önce yandaki kafede oturan kadınların masasının ortasına taş düşmüş. Allahtan yaralanan olmamış. Zaten binaya baksanız "çevreyi umursamadığını" hemen anlarsınız. Az ilerideki Belediye daha “büyük işlerle” meşgul tabii! ? İnsanın “yettiniz artık” diye isyan edesi geliyor. Cadde ve sokaklarımız kamu malı nasıl işgal edilir, nasıl kafaya göre kullanılır, Belediye bütün bunlara nasıl göz yumar dramının örnekleriyle dolu! Kaldırımlar düpedüz işgal altında! İşgaliye falan demeyin bana, sizi üzerim! Bakalım yeni kurulan Yaya Derneği yeni Büyükşehir yönetimi ile birlikte yaya hakları konusunda bir iyileşme sağlayabilecek mi? Her şey düzelmese bile ben bu “kontrolden çıkmışlığın” en azından kontrol altına alınacağını umuyorum. Sadece yollarımız mı işgal veya tehdit altında? Kamunun her şeyi tehlikede… O yüzden de hep alarm halinde olup kendi malımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Baksanıza kapitalizmin baş memleketi ABD’nin en gözde bölgelerinden Miami’nin Belediyesi bile konu “kamu malıysa” aslan kesiliyor.