EKIM2019 Reşat Kutucular
Öğrenme açlığı ve mesleki merak
Bu ara sık sık “şu dünyaya yirmi beş yıl geç gelmek varmış” dediğim oluyor. Sebebi basit… İçimden hiç eksilmeyen “bilgi açlığı” ve geleceğe dair “merak”… Özellikle son on beş yılda bu dünya bütün o çirkinliklerine rağmen benim gibi “öğrenme iştahı” açık olanlar için harika bir yer haline geldi. Zamanında ansiklopedileri karıştırarak ulaşamadığımız bilgiler artık hemen oracıkta bir tık uzakta… Ne öğrenmek istiyorsanız, konuya ne derinlikte girmek istiyorsanız, bu işe ne kadar para ayırmak istiyorsanız… Öğrenciye göre ders… Yok böyle bir lüks! Vaktiniz olur ve ilginizi çekerse şu linke bir göz atın mesela: https://www.onlineuniversities.com/blog/2012/07/100-time-saving-search-engines-serious-scholars-revised/ “Yirmi beş yıl genç olmak vardı” dememin bir diğer nedeni mesleki merak. Küresel kapitalizm girdiği 2008 krizinden henüz çıkamadı. Çıkmak için çırpınıp duruyor ama olmuyor. Sistemin temel değerleriyle oynandı, oynanıyor. Mesela fiyatlama mekanizması zedelendi. Artık fiyatlar riskleri yansıtmıyor, yanıltıcı sinyaller veriyor. Fiyatlama mekanizması zedelenirse kapitalizmin k’sı düşmüş oluyor! Bu krizin 2050 yılı itibariyle evrildiği noktayı görmek, o noktaya giden yoldaki heyecanı yaşamak güzel olurdu. Bir ekonomist için müthiş bir laboratuvarda ilginç deneylerle meşgulüz… Enseyi karartmıyorum. Matematiksel olarak 2050’yi görme ihtimalim var. Ama daha genç, daha dinç bir beyin bu süreci çok daha iyi okurdu. Bu akışla daha iyi başa çıkabilirdi. 2050 Türkiye’sinde bugünler nasıl anılacak mesela, siz merak etmiyor musunuz? 7 Haziran – 1 Kasım arasında yaşananlar kaç filme konu olmuş olacak? 15 Temmuz tüm detaylarıyla ortaya dökülecek mi? Binbaşı O.K kimmiş bilenebilecek mi? Şeffaf bir ülke olmadığımız için işin aslı hep gecikmeli öğreniliyor ya… Ak Parti neye dönüşmüş olacak? Enflasyon nihayet %5’lere inecek mi? İstanbul depremi nasıl bir hasar bırakacak? Ayrıca insan teknolojinin hem dünyamızı hem mahallemizi neye dönüştüreceğini merak ediyor. Teknolojik devrim sıçraya sıçraya devam edecek. Fütüristlerin hangi öngörüleri tutacak, hangileri tutmayacak? Şahsen en çok küresel ısınmanın ne etkiler yaratacağını merak ediyorum. Söylendiği gibi deniz seviyesi tehlikeli noktalara yükselecek mi? Doğal felaketler sıklaşacak mı? Yapay zekânın hâkimiyeti nereye varacak? Sanat, edebiyat, sinema, tiyatro nasıl olacak? Kanser halledilmiş olacak mı? Urla’daki İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü dünyanın saygın üniversiteleri arasına girecek mi? Urla’nın kendisi özgün mü kalacak yoksa bir Alaçatı kopyası mı olacak? Ya insan ilişkileri? Bugünkü kutuplaşma daha da keskinleşip mahalle bazında bir bölünmüşlüğe mi gidecek yoksa bölgeler arası yakınlaşma mı artacak? Ya kadın cinayetleri? Hala kan gövdeyi götürüyor mu olacak? Evet, bir yirmi beş yıl daha sonra doğsaydım diyorsunuz… Beş dakika sonra meraklardan ve kendi öğrenme açlığınızdan gözünüz korkuyor. Bütün bu soruların cevapları, o cevaplarla beraber doğacak yeni sorular… Yorucu aslında. “Derdim ne ya” diyen hedonistin hafifliğine gıpta ediyorum. Fazla sürmüyor ama… Hemen özüme dönüyorum. Gerçekçi yanım duruma el koyuyor. “Hala zamanın var, öğrenme iştahını sev, tıklamaya, okumaya, izlemeye, dinlemeye, öğrenmeye devam et” diyor, konuyu tatlıya bağlıyor. Madem evrimin bu zaman diliminde düştük bu gezegene, bilgi açlığını bastırmanın, merakı gidermenin yolu inadına yaşamak... Hadi bakalım…