MAYIS2021 Reşat Kutucular
Topyekûn mutasyon...
Veri bağımlısı sayılırım. Her gün ekonomik veri peşinde koşuyor, o verileri yorumluyorum. Ancak Covid19 salgınının salt veri üzerinden yönetilmesini bir türlü kabullenemiyorum. Rakamlarla gitmek çok konforlu tabii! Rakamların “yumuşak veriye” yani insan hikayelerine dönüşmesi tehlikeli... Hikaye dışa vurursa içine düştüğümüz vurdumduymazlık çukuru görünür olur. Ürkütücüdür. Hikayeler anlatıldıkça içimize gömülü o hoyratlık hatta vahşilik saklanamaz hale gelir. Cilalar dökülür. İhmaller gün yüzüne çıkar. Sorgulamalar başlar. Kim kime bulaştırdı, kim kimden kaptı, nasıl, ne zaman, neden soruları sıraya dizilir. Bu bulaşıcı bir hastalık… Öyle kalp damar hastalıklarından daha çok insan ölüyor diyerek işin içinden sıyrılmak olmaz. Burada birileri birilerini istemeye istemeye de olsa ölümüne sebep oldu, oluyor. Dünyada bir yılda 3 milyondan fazla insan… Bizde ise 40 bin kişi… Herkes biliyor bu düşük tutulmuş bir rakam… Hadi insaflı olalım 60 bin diyelim… Her bir kaybın çok değil yirmi tane yakını, seveni, önemseyeni olsa 1,2 milyon kişiye doğrudan dokundu, dokunuyor bu acı. Rakamlarla gitmek en kolayı tabii! Yoksa rakamlardan insanı ayıklayıp öne çıkardığında olay dramatikleşiyor. Bu sefer beş milyonu on milyonu etkilemeye başlıyor. Riskli! Böyle durumlarda mekanik kalmak siyasetin fıtratında var! Kadınmış, erkekmiş, 65 altıymış, 65 üstüymüş, başarılıymış başarısızmış, hayalleri küçük ya da büyükmüş, hikâyesi sıradan ya da parlakmış, konuşulmaya başlarsa iş büyür. Başa çıkmak zorlaşır. Kastamonu, Çanakkale, Trakya’daki vaka patlamaları gündeme gelir bir de… Vaka sayısı nasıl oldu da 10 haftada 20 katına çıktı, “il pandemi kurulları” neyle meşguldü o ara diye sorular gelir. Covid19 kurbanının yakını şehit yakını gibi “vatan sağ olsun” da demez. Bakarsın “ihmal var, sorumlular hesap versin” der bir de. Neden 1 Martta normalleşmeye geçildi diye soruverir mesela… Topyekûn mutasyon... Covid19 kaynaklı ölümleri kutsallaştırmak en azından şimdilik imkansız! Siyaseten yaşanan acıları rakamlara gömmek en iyisi! 15 Mart - 28 Nisan arasında Türkiye günlük vaka sayısında dünyada ilk sıralara yükseldi. Bu süreçte 10 bin kişi öldü. Günde ortalama 200’den fazla ölüm… İyileşenler ne kadar iyileştiler onu da ileride yaşadıkça göreceğiz. Toplam ölümlerin dörtte biri neden salgının son 45 günde gerçekleşti? Bu ölümlere virüs tek başına mı yol açtı? 1 Martta normalleşmeye karar veren iradeyi nereye koyacağız? Kusura bakmayın klavyemden kaçıverdi bu soru. Tamam, tamam geri alıyorum. Bu salgını siyasete alet etmemek lazım… Sorumluluk hepimizin dedi ya Sayın Bakan! Zaten hassas dönemlerden geçiyoruz. Bu tür tartışmaların zamanı değil! O insanlar ölmediler ayrıca, sadece yer değiştirdiler! Ayrıca aşı konusunda da şüpheler had safhada… Şu an için aşı yok, sözün bittiği noktadayız! Sanırım Haziran’a kadar olacağı da yok! Bu dergi elinize geçtiğinde umarım durum biraz daha netleşmiş olur. Salgını harika yönetiyoruz, harika! Son bir not… Bu salgın geçse bile bu vurdumduymazlıkla, bu hoyratlıkla, bu ihmallerle kazasız belasız bir yere varmak mümkün değil. Bu kafayla salgın olmaz deprem olur, deprem olmaz yangın olur, yangın olmaz sel olur, ama mutlaka bir şey olur. Topyekûn mutasyona uğramamız gerekiyor!