MAYISHAZIRAN2025 Ayse Perin (Tatari)
Toprağın Tuzu
Kültürpark’ta bir yürüyüş sonrasında, hedeflediğim bir film için İzmir Sanat’tayım. Yeniden sinematek kapsamındaki programın ilk filmi gösterimde; Toprağın Tuzu (The Salt Of The Earth)”. Fotoğraf sanatçısı ve kâşif Sebastião Salgado kırk yıl boyunca, dünyada yakın tarihte yaşanmış ve yaşanmakta olan açlık, göç ve uluslararası anlaşmazlıklar gibi önemli olaylarına tanık olup bunları ölümsüzleştirmiş. Toprağın Tuzu adlı bu filmde Salgado, modern uygarlığın henüz ulaşıp zarar veremediği toprakların keşfine çıkıyor... Vrangel Adası, Batı Papua, Brezilya’nın Panatanal Bölgesi gibi yerlerde sıra dışı çekimler yapmış. Film bir belgesel niteliğinde. Salgado’nun oğlu ve mimar olan eşi ile birlikte çalışma ilişkileri, aile yaşantılarını da kapsayarak kalbimize dokunan oldukça etkileyici bir çalışma. Bu doğa turunda yönetmen olarak ona eşlik edenler oğlu Juliano Ribeiro Salgado ve ünlü yönetmen Wim Wenders... Salgado 1944 yılında Brezilya’nın Aimores kentinde doğdu. Ekonomist eğitimi, Sao Paulo Üniversitesi yüksek lisans, Paris Üniversitesi’nden ekonomi alanında doktora derecesi aldı. Londra’daki Uluslararası Kahve Örgütü’ndeki işi nedeni ile sıklıkla Afrika’ya gidiyordu, bu durum onda fotoğraf ile belgeleme isteği uyandırdı. Paris’te bir ajans için serbest foto muhabiri olarak da çalışmaktaydı... Sonraları Uluslararası fotoğrafçılık kooperatifi Magnum Photos’a katıldı. Belgesel fotoğraf ve fotojurnalizmin önemli temsilcilerinden olan Salgado’ya göre, belgesel fotoğraf, hayatımızı değiştirmeye ve sorgulamaya yönelik bir işlev görmeliydi. Kariyeri boyunca 120’den fazla ülkeyi gezerek bir dizi uzun belgesel hazırladı. Belgesellerinde insanlık dersi verirken, yalın fotoğrafları, umutsuz ekonomik koşullar altında yaşayan bireyleri tasvir eder. Resimlerini tek tek değil, seriler halinde sunar. Acıma duygusu uyandırmadan öznelerin onurunu ve bütünlüğünü yansıtır. Salgado’nun fotoğrafçılığı toplumsal ve ekonomik durumlara dair ince bir mesaj verir ve pek çok proje ile yola çıkar: Genesis Projesi Bu proje, dağların, çöllerin, okyanusların, hayvanların yeniden keşfedilmesine yönelik sekiz yıllık bir gezinin ürünüdür. 245 siyah beyaz fotoğraftan oluşan proje, özellikle çevre ve iklim değişikleri konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışmıştır. Proje, doğaya bir saygı duruşu niteliğini taşırken insanları doğanın karşılaşabileceği tehlikeler konusunda uyarır. Workers/ İşçiler isimli projesi altı yıl sürmüştür. 26 ülke gezerek bir işçi profili oluşturmuştur. (balıkçılar, dokumacılar, tarım ve maden işçileri) Yurtsuzların Mücadelesi: Brezilya köylülerinin topraklarının geri verilmesi için mücadelelerini fotoğraflar ve buradan elde ettiği gelir ile o bölgede bir üniversite kurulmasını sağlar. İnstituo Terra” projesi: Salgado ve eşi, Salgado’nun çocukluğunun geçtiği Aimoires’teki Bulcao Çiftliğine gelirler. Bölgede kuraklık olmuş çok az ağaç kalmıştır. Çocukluğunun geçtiği yemyeşil topraklar artık kurak ve çıplak tepelere dönüşmüştür. Meşe ağacı perobas çeşidi yok olmak üzeredir. Eşi Lelia ile birlikte büyük bir proje üstlenirler.1998’de onlarca yıllık çevresel bozulmadan sonra yok edilenleri doğaya geri döndürmek amacı ile “İnstituo Terra”yı kurarlar. Araziye fideler dikilir. Bir yıl sonra üyelerinin desteğiyle kurulan orman 290’dan fazla yerli türünden 2 milyon ağaca ulaşır. İşçiler - Salgado, göçmenler ve mültecilerin yolculuklarını anlatabilmek için 40 ülke gezer.1984 yılında yaklaşık 1 milyon insanın yetersiz beslenme ve zor koşullardan dolayı öldüğü Çad, Etiyopya, Sudan, Nijerya gibi ülkeleri içine alan 15 aylık bir proje yürütür. Projede doktorlarla ilerler. Ve “Izdırap İçindeki İnsan” çalışmasını hazırlar. Salgado’nun amacı, daima toplumun sorunlarını ortaya koymak ve çözüm için toplumun karar mercilerini harekete geçirmektir. Fotoğraflarının tümü siyah beyazdır. Toplam 42 ülkede projelerini yürütmüştür. Onu farklı kılan çalışmalarını yaptığı yerlerde uzun zaman kalması ve insanları ile iletişim kurmasıdır. Filmi izlerken Salgado ile dünyanın en ilginç coğrafyalarında gezdim... İnsanların çaresizliklerini, acılarını hissettim. İyiliği ve kötülüğün belgelerini muhteşem fotoğraflar ile zihnime kazıdım. Fotoğraftan öte Salgado’nun dünyasında; onun bakışı ile Siyah ve beyaz dünyada yer kabuğunu, canlıları, soğuk ve sıcağı, çaresizliği, kaderi, iradeyi hissettim. Salondan çıktığımda gecenin karanlığında, Kültürpark’ta yürüyen insanların arasına karışırken düşüncelerimin ağırlığı ile eve vardım. Salgado’nun gezegenimize ve insanlığa bakışını yanımda taşıyarak adeta onunla gezmişçesine ve tesir altında kalarak bu yazıyı yazdım. Filmi herkes izlesin, bütün dünya bilsin istedim...
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.