OCAK2020
BİT PAZARI
2000’li yıllarda İzmir bitpazarı Ülkemizde 1970’li yıllara kadar kullanılabilecek eski giysilerin önemli bir pazarı vardı. Bu yıllarda Türkiye’de birçok şeyin yokluğu çekildiğinden, eşyaların da kullanılmış olması değil, işe yaraması önemliydi. Çocuklara, yeni elbise ve ayakkabı ancak bayramlarda alınırdı. Büyüklerin giysilerinin tersyüz edilmesiyle pantolon ve gömlekler dikilir veya var olanlar yamanırdı. 1984 yılında Şanlıurfa’da mecburi hizmet yaptığım dönemde devlet memurları ceketli, kravatlı olmak zorundaydı. Göreve daha önce başlamış meslektaşların Avrupa markalı pantolon, ceket ve paltolar giydiklerini görünce şaşkınlık geçirmiş, bir süre sonra “Mezat” denen ikinci el pazarından temin edildiğini öğrenmiştim. Burası Suriye’ye hibe edilmiş, markalı Fransız ve Alman giysilerinin satıldığı bir yerdi. Çevrede de bu giysileri onaran terziler vardı. 2000’li yıllarda kurduğumuz bir derneği eski, özgün eşyalarla döşemeyi düşünmüştük. Bir Pazar sabahı o zamanlar Halkapınar’da kurulan toz toprak içindeki bitpazarına gitmiş, pazarcılar yanında; gevrekçiler, börekçiler, tavuk-pilavcılar, köfte-ekmekçiler, çaycılar, deve eti sucukçuları ve müşterilerle dolu bu yerden birçok şey satın almıştım. Bir süre sonra kendim için de alışverişe başlamış, pazara çok erken gitmem gerektiğini öğrenmiştim. Sabahın çok erken saatlerinde yerlerdeki tezgahlara eğilmiş, iyi giyimli, üst gelir grubundan kişileri görünce çok şaşırmıştım. Antikacılar ve koleksiyoncular sergilenebilecek her mala en önce ulaşma çabası içindeydiler. Yeni gelen malları görme telaşındaki bir bayanın Kıbrıs Şehitleri Caddesinde giyebileceği bir kıyafetle, ayağında topuklu ayakkabılarla, çamur dolu çukurlara bata çıka pazarı gezmesi halen gözümün önündedir. Sabah alış verişinden sonra meydan sadece düşük gelir grubundan olanlara ve meraklılara kalırdı.