MAYIS2020
ÖDEMİŞ BADEMLİ'Yİ GÖRMEK GEREK
Bal dolu çiçek, Ödemiş¸ Bademli’yi görmek gerek Bu ay keşif için Karacasu Aphrodisias’ın ardından rotamızı yine İç Ege’ye çevrik tuttuk. Antik Çağ’da adı Kaystros olan Küçük Menderes’in aktığı, her çağda verimliliğin ve bolluğun göstergesi konumunda olan Ödemiş Bademli, bugün fidancılık merkezi olarak ün yapmış bir beldemiz. Yol boyu karpuz için sürülüp hazırlanan, ekinlerin insan boyuna yaklaştığı tarlaların arasında uzanan şosede giderken yanımda getirdiğim Yunan sanatçı Aleksi’nin kasetini aracımızın kasetçalarına koyduğumda kulaklarımıza dolan bizden ezgilerle neşemiz yerindeydi. Bir süre geçti geçmedi, ‘keşif yoldaşım’ sevgili Hakkı ile Türklerden mi fanatik davrananlar çok, yoksa Yunanlardan mı, sorusunun cevabının çok net olduğunu konuştuk. Bir Yunanlı; gelse, şimdi önünden geçtiğimiz şu köylerden birinin kahvesinde soluklanmacasına otursa, kesinlikle ikram görür, sevgiye konuk edilirdi. Ama bize hiç te böyle davranmadıklarının pek çok örneğini Hakkı da, ben de kaç kez yaşamıştık. “Tarlasında toz toprak içinde traktörle sürüm yapan, erken gelen boğucu yaz sıcağında çapa çapalayan köylümüzün hakkını nasıl öderiz, ürününü para ettirmeyerek bu insanlara daha ne kadar süre haksızlık yaparız” diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Tire’ye yaklaşırken organize sanayi bölgesindeki fabrika inşaatlarının ağır aksak da olsa sürdüğünü gördük. Bu inşaatları devlet yollarının hemen bitişiğine yaptıran mantığa öfkelenmemek elde mi? Neyse, konumuz bunlar değil. Yeşil Tire son yıllarda büyüyen yapılaşmasıyla karşımızdaydı. Demiryolunu geçer geçmez, Ödemiş levhasının yönlendirmesiyle sola saptık. Bademli’ye ulaşmak için ilkin Ödemiş’e varmak; göbekten, yine bir diğer levhanın yönlendirmesiyle sağa, kuzeye dönmek gerekiyordu. Ödemiş’e yaklaşırken sağlı sollu dizilmiş çiçek yetiştiricilerinin yarattıkları rengârenk manzara gerçekten albeni yüklüydü. Ödemiş, pazar gününün dinginliği içindeydi. Göbekteki Bademli levhasını gördük ve kuzeye yöneldik. Ödemiş’e yolculuğumuz bir saat sürmüştü. Ödemiş Bademli arası ise 18 kilometreydi.
Adagüme- Adagide-Bodemya Sağlı sollu yeşillikler içinden Aydın Sıradağları’nın eteklerine doğru gidiyoruz. Karşıdaki yamaçlarda üç yerleşim yeri birbirine kuş uçuşu üç beş kilometre uzaklıkta göze çarpıyor. En sağdaki Adagüme (Konaklı), ortadaki Adagide (Ovakent), soldaki de Bodemya (Potamia, Bodamya, Bademiye/Bademye.) Türk halkı istediği denli barışçı, dostluk yanlısı olsun, merkezi hükümettekiler öyle olmayınca ilkin adlar kurcalanıyor. Yolda giderken, “Burası neresi” diye sorduğunuzda halk, alışık olduğu, içine ısınık eski adları sıralıyor size; "Adagüme, Adagide, Bödembe" diyor. Ama İçişleri Bakanlığı’nın, Ankara’da, 1967 yılında toplanmış ilgili komisyonu hal- ka rağmen salt ‘yabancı dil’ olduğu gerekçe- siyle yeni ve ha^la^ yaşamayan adlar koyuyor. İşte Adagüme, Adagide, Bademia (Bödembe) bunlardan hemen karşımıza çıkıverenleri. Dört derenin (Karlık, Kozluk., Kırkım ve Ahırlı) delta yaptığı yerde kurulmuş Bademli. Sözlük anlamı ise badem ağacı bolluğuna dayalı değil, derelerin delta yapmasından esinlenmeyle ‘Irmak Yurdu’ demekten geliyormuş. Biraz araştırma yapmış olanlar kil tabletlerde yazılı Potemia, Bademia gibi değişe değişe 5-6 ad almış olan beldenin o yüzden bugün Bademli olduğunu söylüyor.