EKIM2020
HASAN TAHSİN NEREDE ŞEHİT DÜŞTÜ?
Hasan Tahsin tam olarak nerede şehit düştü? Evet, bir resim gördüm ve bütün çocukluk anılarım sel gibi boşaldı. Bu yazı bir mimar olarak bu anıların, söz konusu resim ve başka tanıklıkların da, grafiklere aktarılarak “olay mahallini” kesin haline yakın saptama çabasını aktarmaktadır. Sene 1956-1957 olsa gerek. “Kalpaklılar”ı yazıyor babam Samim Kocagöz. Milli Kütüphaneye gidiyor. “Hukuk-u Beşer”leri okuyor. Eski harflerle notlar alıyor. Akşamları heyecanlı okuyor anlatıyor bize. Dedem Fâdıl Dokuzeylül işgale ve Mümin Bey’e dair anılarını anlatıyor. Bulgularını yakın komşu ve dostumuz “Ambarcı” ve “Karakaş” aileleri ile de paylaşınca inanılmaz bir şey oluyor. Onlar Hasan Tahsin’in yakın akrabalarını tanıyorlar. Ve onlardan önce Hasan Tahsin’in bir fotoğrafı, sonra iki bomba atarak ilk kıvılcımı çaktığı bilgisi geliyor. Bu, dedem Fâdıl Dokuzeylül’ün bize hep anlattığı, “yolcu gümrüğü ile eşya gümrüğü arasındayken arkasında oluşan patlamalarla önünün/arkasının karıştığı” söylemi ile de çakışıyor. İşte internette nasıl olduğunu anlamadan karşıma çıkan bir resim, Hasan Tahsin’in fotoğrafını babama ileten yakınlarının ve kayınpederinin anlattığı anın birkaç saniye sonrasının “temsili resmi”dir. 1958-1959 yıllarında babamın büyük dayısı Mümin Bey’in yine anne tarafından büyük dayısı olan Naci Sadullah Danış evimize iyice yerleşmişti. Demokrat İzmir’de köşe yazıları yazıyor, dönemin iktidarı tarafından tevkif edilmemek için bir İstanbul’a kaçıyor, bir bizim eve sığınıyordu. Akşam sofralarında elbette “Hanım teyze” (Latife Hanım) ve “Dayı” (Mümin Bey) ile ilgili pek çok anı konuşuluyordu. “Naci Amca” kendisine “dayı”nın Hasan Tahsin’in Pasaportta bomba attığına dair bilgiler verdiğini anlatıyordu. Bu arada Konak meydanında atılan kurşuna dair babam milli kütüphanedeki belgelerden bazı bulgulara ulaşmıştı. Ama yine dedem Fâdıl Dokuzeylül ve onun kayınbiraderi Kemâl Turhan’ın (D.D.Y. müdürlerinden) anlattıkları halâ kulaklarımdadır. Kemâl Bey’in sol elini yere dik konumda “Tak bayraktar düştü” derken elini bileğinden aniden kırıp parmaklarının yere paralel tutarak yaptığı anlatım gözümün önünden hiç gitmiyor. Kıyameti koparan bu kurşunun vilâyetten denize doğru atıldığını Kemâl Bey’den çok duymuşumdur. Ama ertesi gün dedem Fâdıl Dokuzeylül tam “çınarın altında” Vali Kambur İzzet ve Metropolit Hrisostomos'un konuşmalarını kulakları ile duyduğunu defalarca anlatmış ve papazın “Ben ordularımızın başındayım, kurşun tam buradan atıldı” dediğini defalarca o anın heyecanı ile bizlere anlatmıştır. Her seferinde “ordularımız” lâfını da çok sinirlenerek nakletmiştir. Bu atış, babamın bulgularına göre, kışladan veya oradaki askeri hapishaneden bırakılan bir nefere, başkalarına göre ise vilâyetin giriş kolonlarındaki Saatçi Aziz’e aittir. Belki de her ikisi peş peşe atışlar yapmıştır. Ancak tabanca atanlar bilirler ki o mesafeden bayraktarı tabancadan ziyade tüfekle vurmak, Kemâl Bey’in el jesti gibi, devirmek mümkündür.