OCAK2021
PABLO PİCASSO'NUN İLK SANAT YILLARI
Sanatın tüm imkanlarını deneyen bir sanatçı Bir sanatçı sürekli araştırır, gelişmeye çalışır. Çünkü bir sanatçı için en önemli konu dönüşümdür. Bir müzisyen müzik yaparken nasıl ki bir an için kendisinden kopup da doğaçlamayla kendi müziğinin ve sınırlarının dışına taşarsa, bir ressam da bu anlamda gözlerini kapatıp kendisine dalar ve orada henüz keşfedilmemiş bir dünya bulur. Eğer bir sanatçının yeteneği ve tekniği gelişecekse bu türden deneyimlerin sürekliliği zorunludur. Bu uzun yetişme dönemi, gelişme ve kendi sanatçı kimliğini bulma gereksinimi duyan tüm sanatçılarda ortak bir tutum olarak belirir. Bu gelişim hayat boyu sürer. Yaşamları boyunca, dünyayı tanımak ve sanat dillerini geliştirmek amacıyla sınırlarını sürekli zorlamışlardır. Başarıları çok boyutlu hatta birbirlerine zıt birçok ifadeye başvurmaktan kaçınmamalarında yatar. Ne de olsa resim yapmak dünyayı yorumlamanın, sorgulamanın, duyumsamanın bir başka boyutudur. Bu uçsuz bucaksız dünyanın, aynı anda hem içinde hem de dışındadırlar. Kimi zaman bulutlar arasında gökyüzünde dolaşan bir hayalperesttirler, kimi zaman ayakları sıkı sıkıya toprağa basan akıllılardır. Eğer bir sanatseverseniz kendinizi onların kurgu dünyalarının ortasına rahatlıkla atarsınız. Bu bağlamda her sanat eserini ressamın izleyiciyi kendi dünyasına çağıran bir daveti olarak okurum. Burada söz konusu ettiğim davet salt bir resme bakıp da kendinden geçmek değil, daha da ötesi ressam ve dünyası ile bir alışverişe girebilmektir. Yani bir şekilde ressamla karşılıklı bakışmadır. Resimde farklı farklı şeyler görüp farklı duyumlar edinmek ve aynı zamanda da sanatçının içsel durumunu, görüşünü ya da dünyayı kavrayışını ve oradaki o anki konumunu duyumsamak için karşısındayızdır. Bu alışveriş her iki taraf için de çok özel bir deneyimdir ve sanatçı asla bir yanıt beklememektedir. Sanat eleştirmeni John Berger, “Görme Biçimleri” adlı kitabında bir açık hava resmi gördüğümüzde, kendimizi onun içine koyduğumuzdan söz eder. Eğer, “gördüğünüz” resim, geçmişte yapılmış bir resimse, o zaman da kendimizi tarihin içine koymuş oluruz. Berger’in bu yorumu; resimde, ona dışardan bakan izleyici arasına doğrudan bir özdeşliğin, resmin yapıldığı zamanla bağımlı olduğunu akla getirmektedir. John Berger’in bu sözünden hareketle Pablo Picasso’nun ilk sanat yıllarına odaklanmak istiyorum.