MART2021
LOUISE BOURGEOIS-SANATIN İYİLEŞTİREN YÖNÜ
Sanatın iyileştirici yönünü çıkış noktası yapan bir sanatçı
Louise Bourgeois
Her sanatçı eserinde kendini saklar; eserinin ince ayrıntılarında, yarattığı imgelerde gezindikçe sanatçının kendisini bulursunuz. Bir eserin yapıldığı dönem, toplumsal yapı kadar, sanatçının hayatı hep ilgimi çekmiştir. Sanatçılar biraz da yarattıklarının ürünüdürler diye düşünürüm. Sanatçı nereye kadar bir şey anlatıyor? Nerede kendisi var? Yaşadıkları, yaşayamadıkları, düşleri, gerçekleri, sanatıyla ve kendisiyle hesaplaşması… Hepiniz bilirsiniz, aynalardan yansıyan ve birbirimize yansıttığımız bir gündelik yanımız var, bir de aynanın arkasında duran, herkese kolay gösteremediğimiz, hatta bazen kendimizden bile sakladığımız gölge tarafımız var. Bazı sanat eserlerini ilginç kılan eseri yaratan kişinin gölge tarafını açıkça ifşa etmesi. Bazen kendi karanlığına teslim oluyor sanatçı, içine kapanıyor; bazen de ilham perisinin sesiyle uyanıp, yaratıcılığına uzanıyor. Günlük yaşamımızda kullandığımız alışılagelmiş görüntüler simge ve semboller olarak kabul edilir. İlk anda belirleyici olmayan, algı alanına giremeyen kavramlar ise bilinçdışı olarak önümüze çıkar. Bilinçdışını araştıran psikologlar rüyalardan yola çıkmışlardır. 19. yüzyıl sonlarında başta Freud ve Jung olmak üzere bazı araştırmacılar bilinçdışı üzerine yoğunlaştılar. Freud’a göre bilinmeyen bilinçdışı rüyalarda bir dışavurum olarak ortaya çıkar. Bu çıkış noktası Freud’a göre yaşanan deneyimler, sorunlar ve günlük yaşamda karşılaştığımız baskılardır. Rüyalarda karşımıza çıkan simgeler bilinçdışımızın bir göstergesidir. Sembollerin anlamını çözmek için bireyin tüm kültürel geçmişini bilmek gerekir. Tüm rüya görüntülerinin açıklanmasında yardımcı olacak en önemli elemanlardan biri insanın geçmişi ve yaşadıklarıdır. Ruh dediğimiz oluşum uzun yıllara dayanan bir birikimdir. İçgüdülerle beraber gelen görüntüler sembol olarak ortaya çıkarlar. Gerçeküstücülük ve arkasından gelen sanat akımları birçok aşamada rüya sembollerinden yararlandılar. Freud’un rüyalarla ilgili çalışmaları gerçeküstücülüğün temellerinden biridir. Sanatın iyileştirici yönünü çıkış noktası yapan önemli bir sanatçı Louise Bougeois’dır.(1911-2010) Yarım yüzyılı aşkın sanat üretimi süresince yapıtlarını oluştururken birebir kendi yaşanmışlıklarından yola çıkmıştır. Onun yoğun bir duygusallık içinde geçen ilk gençlik yılları boyunca deneyimlediği aile içi parçalanmalar, yaşamı boyunca ürettiği eserleri oluşturmada tekrar tekrar kullandığı tema olur. Bourgeois, sanat hayatı boyunca kendi duygularının ve sembollerinin sentezini sayısız soyut forma dönüştüren, korkularıyla kavga eden bir heykeltıraştır. Sanat tarihi profesörü Robert Rosenblum, Louise’in kimse ile kıyaslanamayacağını söyler. Rosenblum’a göre Bourgeois, kategorilere sokulamaz, çünkü o başlı başına bir fenomendir; Niagara Şelaleleri gibi onu ancak doğanın gücü tanımlayabilir.