EKIM2021
YÖRÜK EFE SÜLEYMAN
Cumhuriyete giden yolda Yörük Efe Süleyman Kemalpaşa Çambel köyünden Efe Süleyman’ın oğlu Mustafa Ali Efe’ye babasının Poslu Mestan Efe güçlerine nasıl katıldığını ve İzmir’in kurtuluşuna kadar Kemalpaşa, Armutlu ve Turgutlu’daki faaliyetlerini 2005 yılında sormuştum. 1930 yılı Cumhuriyet Bayramında efe kıyafetleri giyen babası ve modern kıyafetler içindeki kardeşiyle birlikte çekilmiş fotoğraflarını eline alarak anlatmaya başlamıştı. Kemalpaşa’ya bağlı Çambel köyünde yaşayan Sancaklı Yörüklerinden 17 yaşındaki Süleyman (1902-1975) ise o sırada Bozdağ’da bulunan Poslu Mestan Efe’nin (1893-1920) yanına varmış, kızanlarından biri olmuştu. Efe ile birlikte Tire, Ödemiş ve Nazilli civarında çatışmalara katılmıştı. Efe Süleyman’ı tanımış Sancaklı Yörük Cemaati üyeleri ve oğlu Mustafa Ali Efe (1922- 2007) ile görüşülerek, sözlü tarih çalışması olarak kayıt altına alınmıştır. Efe Süleyman’ı tanımış, anılarını kendisinden dinlemiş, Halil Düzman (1944) ve Efe Süleyman’ın akrabaları halen Çambel’de ve diğer Sancaklı köylerinde yaşamaktadırlar. Osmanlı tarafından Manisa Dağı çevresindeki 16 köye ve Cumaovası (Menderes) Sancaklı köyüne yerleştirilen Sancaklı Yörükleri’nin köylerinden bazısı Manisa, bazıları da İzmir sınırları içinde kalmaktadır. Yunan işgalinde Sancaklı köyleri Yunan Ordusu 16 Mayıs 1919’da (Nif) Kemalpaşa’yı, 26 Mayıs’ta Manisa’yı işgal edilince; Kemalpaşa, Sütçüler, Karaoğanlı ve Çobanisa’da karakollar kurmuşlardı. Bu durum bölgede yaşayan bazı Rumları da şımartmıştı. Ayşe Şimşek’in (1920-2010) anlattığına göre: Sancaklı Bozköy Çakallar mahallesine Yunan askeri geldiğinde, Ayşe Şimşek iki yaşındaymış. Ailesi kaçarken minik Ayşe’yi çalı diplerine gizlemiş, daha sonra gelip bıraktıkları yerden almışlar. Karaoğlanlı’daki Rumlardan bazıları Yunan askerinin yakındaki Sancaklı Bozköy alt kısımlarında çadır kurmasından da güç alarak köye girmeye teşebbüs etmişler, direnişle karşılaşmışlar. Genç kızlar tanınmamak ve göze batmamak için yüzlerine kazan, tencere isi sürerek çirkinleşmişler. “Yunan askerlerinin gebe kadınların karnındaki çocuğun cinsiyeti ile ilgili iddiaya tutuştukları ve kadınların karınlarını yardıklarını” duyduklarından, hamile kadınlar oldukça bol elbiseler giyerek kendilerini gizlemeye çalışmışlar. Çok kez ormana veya köyün üst tarafındaki doğal mağaralara saklanmışlar. 1990’lı yıllarda 103 yaşında ölen Sancaklı Bozköy’den Sultan Ebe ve ailesi zulme uğramamak için dağda çadır kurmuş, hayvanlarını da mağaralara saklamışlarken, şiddetli bir yağmur başlamış. Çevreden palamut çalıları keserek çadırın altına döşemişler. Çalıların üzerine çulları serip üzerinde yatmışlar. Su, altlarından bir dere gibi aksa da canlarını kurtardıklarına dua etmişler. Yunan askerleri kaçarlarken de, Sütçüler’de bulunan hayvanları yanlarında götürmeye kalkmışlar. Bu durum kaçışlarını yavaşlatmış, köylü de Yunan askerine direnmeye başlamış, Deli Ağa (Mustafa) isimli kişi şehit olmuş. Cumaovası Sancaklı köyünde erkeklerin tümü askere alınmıştı Sancaklı Yörük köyleri erkeklerinin çoğu, işgal öncesi yıllarda savaşlarda şehit veya gazi olmuş. Köylerde sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmış. Cumaovası Sancaklı köyü bu duruma en iyi örnek... 1845 ve 1861 yıllarında Yörüklerin zorunlu iskanı sırasında bu bölgede kalanlar, Cumaovası Sancaklı köyünü kurmuşlar. Köyü ziyaretimiz sırasında bazı kişilerin siyah saçlı ve kahverengi gözlü, bazılarının sarı saçlı, mavi gözlü olduğu dikkatimizi çekmişti. Bunun sebebini sorduğumuz 1923 doğumlu Mehmet Sürücü; “Seferberlik zamanında, I.Dünya Savaşının çeşitli cephelerine köyden çok sayıda genç erkeğin gidip, dönmediğini, daha sonraki yıllarda ise erkek nüfusu azaldığı için, Konya’dan çalışmaya gelen sarı saçlı, mavi gözlü işçilerle köydeki kızların evlendirilmesiyle köyün tekrar canlandığını” ifade etmişti. Efe Süleyman ve Poslu Mestan Efe Kemalpaşa ve Sütçüler’e Yunan karakolları kurulup, Yunan askerleri köylerde devriye gezmeye başlayınca; bölgede yaşayan Rumlar da taşkınlık yapmaya, Türklerin elindeki mallara göz dikmeye başlamışlar. Kemalpaşa (Nif)-Kızılca’da celeplik yapan genç Rumlarından ikisi Çambel köyüne gelip hayvanları silah zoruyla almaya kalkmışlar. Muhtar Deveci Ahmet gençlere “Ne duruyorsunuz. Köyün hayvanlarını gavur götürüyor.” deyince; tüfeği olan tüfeğini kapmış, olmayan odunu kapmış, düşmüşler Rumların peşine. Hüseyin isimli genç Yemen’den askerlik görevinden dönerken; yolda kendini Arap çetecilerden korusun diye tüfeği ile terhis edilmiş. Dul anası ve ninesiyle birlikte yaşamakta olan 17 yaşındaki Süleyman avcılık yaparak geçimlerini sağlayan iyi bir atıcıymış. Kaçan Rumlar ateş etmeye başlayınca, Hüseyin’in mavzeriyle birini vurmuş. Yunan Jandarması kaçan Rum’un tarifi üzerine Süleyman ve arkadaşlarını yakalamış. Yaptıklarını inkar etseler de nezarete atılmışlar. Süleyman çok kötü şekilde dövülmüş. “Helaya gideceğim” deyip iki katlı olan hanaydan inerken tabana kuvvet kaçmaya başlamış. Köşeyi dönerken arkasından silah sesleri gelse de durmamış. Kuyucu Mehmet isimli genç teslim olunca; Yunan askerlerince önce dövülmüş, sonra da Kurtuluş savaşı sonrası mübadeleye kadar Yunanistan’da hapishaneye gönderilmiş.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.