OCAK2022
EREN EYÜBOĞLU
Halk kültürünün zenginliğine büyülenen bir sanatçı Eren Eyüboğlu Sanat yaşamdan çıkmış, yaşamımızın önemli bir değeri olarak yerini almıştır. Kanımca sanatta kalıcılığın kriteri de burada beliriyor. Kalıcı olan, yaşamın bir değeri olan sanat, yaşamı içeren, soluk alıp veren bir sanattır. Çünkü yapıta kalıcılık kazandıran, yaşamın bizzat kendisi, girdiği yeni estetik görüntüdür. Ve estetik değeri, esere kazandıran da sanatçının kendisidir. Sanatçı, kendi bilinci ve duyarlılığı ile sanatına yön veren kişidir. Yani yaşamı kendi duyarlılığı ve bilinci ile yorumlayan, yaşamı yeni bir biçime ve anlama kavuşturan kişidir. Eren Eyüpoğlu işte böyle bir sanatçı. Onun Romanya’nın Yaş kentinde başlayan ve oradan Paris’e Andre Lhote’un atölyesine uzanan sanat eğitimi, 1931 yılında şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile karşılaşmasından sonra Türkiye’ye uzanır. Romanya’dan Ernestine olarak gelen ve “1936 yılından itibaren ana yurdum Türkiye oldu” diyerek ismini Anadolu erenlerine yaraşır şekilde taşıyan, yurdunu seven, onu anlayan, onu anlatan Eren Eyüboğlu olarak ismini Türk resim tarihine yazdıran kişi olur. Eşi Bedri Rahmi Eyüpoğlu ile Anadolu’nun pek çok yerini gezer. Anadolu insanından ve kültüründen o kadar etkilenirler ki, her ikisi de bu kültürü tuvallerine taşıyacaklardır. Belli dönemlerde Bedri Rahmi resminin etkisinde kaldığı açıkça izlense de geriye kalan dönemler belirgin biçimde kendi ruhunun ve edindiği yeni kimliğin izlerini taşır. Bilhassa köylülere ve köy yaşamına dair eskiz ve akrilik çalışmaları, eşinin etkisinden sıyrılmış, tümüyle gerçekçi bir bakışın yarı soyut dışavurumcu bir biçimde ortaya çıkışıdır. Akriliklerden, yağlı ve sulu boyalardan, guajlardan ve eskizlerden mürekkep bir evren yaratır kendine. Yaşamı boyunca farklı teknikleri, farklı etkileri, birbirinden farklı formlara ve alanlara uygulayabilmesi ile yenilikçi bir tavır sergiler. Eren Eyüpoğlu ressam olarak yarı soyut dışavurumcu bir doğa görüşünü benimser. Seramik, karakalem, yağlı boya, sulu boya, ve guaj boya eserlerin yanı sıra eskizlerle geniş bir yelpazede eserler verir. Resmin yanı sıra Ankara Etibank, 4. Levent Konut duvarları, Ankara Çocuk Hastanesi, Cerrahpaşa Hastanesi ile Haydarpaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi için mozaik panolar gerçekleştirir.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.