NISAN2022
DAHİLİK Mİ, DELİLİK Mİ
Dâhilik mi, delilik mi?
Sanatsal yaratıcılık ve ‘delilik’ üzerine yapılmış pek çok araştırmaya karşın bugün ulaştığımız noktada, birbiriyle çelişkili ya da karşıt gibi görünen görüşler hâlâ sürüyor. Yaratıcılık üzerine yapılan çalışmaları gözden geçiren Rollo May, bu alandaki çalışmaların yetersiz olduğunu söyler. Ona göre yaratıcılık hala psikolojinin üvey evladı konumundadır. Günümüzden üç yüz yıl önce, John Dryden'in öne sürdüğü “Dâhilik ve delilik benzeşiyorlar mı?” sorusu, o günden bu yana hâlâ yeterince açıklık kazanmamıştır.
Dâhilik dendiğinde delilik de hemen akla gelir ve ikisinin arasında ince bir çizgiden söz edilir. Yaratıcı olarak görülen kişilerin sıradan insanlardan farklı oldukları, herkes gibi olmadıkları, genelde kendi içlerinde izole yaşamları onları özel kılan ve ayrı tutan yönleridir.
Tarih sahnesine baktığımızda yaratıcılığın ciddi psikolojik sorunlarla bütünleştiğini görürüz. Van Gogh’un çıldırdığını, Gauguin’in içe kapandığını, Poe’nün alkolizmini, Virginia Woof'un depresifliğini görürüz. Bu listeye Picasso’yu, Dali’yi, Einstein’i da ekleyebiliriz. Sanatın özünde sorgulama, kendine dönüş ve hayal gücü yatar. Sanatçı kendine yönelttiği sorgulamalardan dolayı rahatsız olmaya daha mı çok yaklaşır? Yoksa kendine gördüğü rahatsızlıktan dolayı baş etme çabası içinde, bir kurtuluş yolu olarak mı sanatı seçer? Bu sorular hâlâ bilim dünyasının üzerinde durduğu ve yanıt bekleyen sorulardır.
Yaşadığı dönemde maddi manevi büyük sıkıntılar çekmiş olmasına karşın, bugün dünyanın en çok tanınan ve yapıtları en değerli ressamlardan olan Vincent Van Gogh, kulağını kesen ressam olarak sanat tarihine geçmiştir. Çalışmalarını tutkuyla yaptığı, maddi sıkıntılar nedeniyle istediği boyutta tuval, boya alamadığı, yaşam derdine, geçim sıkıntısına, moral bozukluklarına, maddi imkânsızlıklara rağmen, uygun olmayan koşullarda aç, hasta ama resim yapma isteği ve aşkıyla sürekli ürettiği bilinmektedir.
Deliliğin altında yatan sebeplerden biri olan travma, yaratıcılık ile kişisel dünyanın iç içe olduğu sanat alanını da etkilemiştir. Geçmişten bu yana konu bilim alanında önemini korumaktadır. İÖ 5. yüzyılda Aisklylos, Sophokles ve daha birçok yazarın eserlerinde, deliliğe karşı sanatsal ve edebi hayranlığın sindiğini görebiliriz. Örneğin, Erasmus’un "Deliliğe Övgü" eserine göre delilik, dehayı ve yaratma gücünü de içinde barındırır.
Değişken ve sıkıntılı bir çocuk olan Van Gogh, resme, ancak farklı nitelikte bir dizi deneyim ve başarısızlıktan sonra ilgi duydu. Vincent Van Gogh’un geriye bıraktı notlardan anlaşıldığına göre onun derdi sevdikleri ve çevresi tarafından anlaşılamamaktı. Toplumsal kalıplara tepkiliydi. Sanatta alışılmış estetik ölçülere tepkiliydi. İşçi sınıfı ve yoksullar ile kurduğu yakın ilişki onu diğerlerinden ayıran özellikleriydi.