OCAKSUBAT2025
GELECEĞİN TARIMI
Geleceğin tarımı: Teknoloji ile kırsal kalkınmaya açılan yeni bir kapı Tarım, insanlığın geçmişten bugüne taşıdığı en değerli miraslardan biri. Ancak bu kadim meslek, hızla değişen dünyamızda teknolojinin ve yeniliklerin ışığında yeniden şekilleniyor. Geleneksel yöntemlerin modern inovasyonlarla harmanlandığı bu yeni çağ, tarıma sadece ekonomik bir faaliyet olarak değil, sürdürülebilir bir kalkınma modeli olarak bakmamızı sağlıyor. Ege’nin bereketli topraklarında 2019 yılında başlayan bir girişim, bu dönüşümün Türkiye’deki en parlak örneklerinden biri oldu. Şükrü Cem Akçay ve Emre Aksoy’un liderliğinde hayata geçirilen proje, kullanılmayan bir araziyi akıllı tarım teknolojileriyle yeniden hayata döndürerek tarımın gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bu hikâye, yalnızca Ege’nin değil, tüm Türkiye’nin tarımsal geleceği için bir umut ışığı... “Geleneksel bilgiyle modern teknolojiyi bir araya getirerek, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir üretim modeli yaratmak mümkün mü?” sorusunun cevabını veren proje, kırsal kalkınmayı yeniden tanımlarken, geleceğin tarımına dair ilham veriyor. Bir hayalden gerçeğe Proje, Şükrü Cem Akçay ve Emre Aksoy’un Ege’nin tarım potansiyelini keşfetmek ve yenilikçi bir model oluşturmak üzere bir araya gelmesiyle başladı. İlk etapta Urla’nın Yağcılar Köyü’nde satın alınan, uzun yıllardır kullanılmayan 58 dönümlük bir arazi, birçok zorluğun üstesinden gelinerek tarımsal yeniliklerin merkezi haline geldi. Şükrü Cem Akçay, arazinin ilk görünüşte cazip olmadığını, ancak sahada yapılan detaylı analizlerin büyük bir potansiyeli ortaya çıkardığını ifade ediyor; "Uydu görüntülerine göre çok da cazip, tarım yapılabilecek bir arazi gibi durmayan bu toprakların büyük bir potansiyel taşıdığını gördük" diyen Akçay, bu keşfin projenin yönünü belirlediğini belirtiyor. Yerel ve akademik işbirliği ile güçlenen model Başlangıçta Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile işbirliği yapılarak toprak analizleri ve planlamalar gerçekleştirildi. Prof. Dr. Yusuf Kurucu liderliğinde yürütülen bu çalışmalar sonucunda, araziye en uygun bitkiler belirlendi. Geleneksel bilgi ve modern akademik yaklaşımlar bir araya getirilerek lavanta (Sevtapolis) ve şaraplık üzüm (Cabernet Sauvignon, Shiraz ve Merlot) üretimine odaklanıldı. Bu süreçte, arazinin geçmişte üzüm bağlarıyla dolu olduğunun tespit edilmesi, projenin yönünü şekillendiren en önemli etkenlerden biri oldu. Üzüm üretimi yanında tıbbi ve aromatik bitkilerle çeşitlendirme yapılması, bölgenin tarımsal kapasitesini artırmayı hedefledi. İnovasyonla güçlenen dijital tarım Projenin en dikkat çeken yönlerinden biri, dijital tarım uygulamaları oldu. SmartMole’s teknolojileri, su ve gübre kullanımında yüzde 75-80 oranında tasarruf sağladı. Bu teknoloji sayesinde toprak nemi, sıcaklık ve mineral dengesi sensörlerle ölçülerek, tarımsal faaliyetler bulut tabanlı bir platformda yönetildi. Yuluğ Mühendislik Genel Müdürü A. Ömer Yuluğ, bu sistemlerin tamamen yapay zekâ destekli bir döngüyle çalıştığını belirtiyor. Tarımsal verimlilik artırılırken, çevresel etkiler en aza indiriliyor. Bu da projeyi sadece ekonomik bir girişim değil, aynı zamanda çevreye duyarlı bir örnek haline getiriyor. Zorluklara karşı dayanıklılık 2024 yılının yaz aylarında bölgede çıkan yangın, projeyi ciddi şekilde tehdit etti. Ancak Şükrü Cem Akçay, yangın kültürünün köylerde yeniden canlanması gerektiğini ifade ederek, proaktif önlemler alınmasının önemine dikkat çekti. Zeytin ağaçlarının doğal bir yangın bariyeri olarak kullanılması gibi yenilikçi fikirler, tarımsal projelerin afetlere dayanıklı olmasında kritik bir rol oynuyor. Yağcılar Köyü Muhtarı Mehmet Çetin Balkan ise betonlaşmanın önüne geçilmesi gerektiğini belirterek, bu tarz projelerin kırsal kalkınmaya olan katkısına dikkat çekiyor. "Tarım, köylerimizin geleceği için vazgeçilmez bir unsurdur" diyen Balkan, bu girişimi tam desteklediklerini ifade ediyor. Üretim, finansman modelleri Projenin finansal sürdürülebilirliği için yenilenebilir enerji ve akıllı sulama sistemleri entegre edildi. Ziraat Bankası ile yapılan işbirliği, tarım sektöründe inovasyonu teşvik eden önemli bir adım oldu. Şirket, hem tarımsal üretimi artırmayı hem de çevresel etkiyi azaltmayı hedefleyen bir model geliştirdi. Gelecek hedefleri 2025 yılına kadar şaraplık üzüm üretimini artırarak bölgedeki tarımsal üretimi yeniden canlandırmayı hedefleyen proje, kırsal ve kentsel alanlar arasındaki farkı azaltmayı amaçlıyor. Ayrıca yerel yönetimler ve büyük firmalarla işbirlikleri kurularak, tarımsal üretim ve kırsal kalkınma projelerine yön veriliyor. Türkiye için örnek bir başarı hikâyesi Bu girişim, Ege’nin bereketli topraklarında modern tarımın nasıl uygulanabileceğini gösteriyor. Şükrü Cem Akçay ve Emre Aksoy’un liderliğinde yürütülen bu proje, geleneksel yöntemlerin modern teknolojilerle harmanlanarak sürdürülebilir bir modele dönüştürülebileceğini kanıtlıyor. Hem bölge halkı hem de tarım sektörü çalışanları için ilham kaynağı olan bu hikâye, Türkiye’nin dört bir yanında uygulanabilecek bir model sunuyor. Girişimin başarısı, tarımın sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda çevre ve toplum için kritik bir unsur olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.