TEMMUZ2021
Asitlere "GO" alkalilere "BUYRUN"...
Asitlere "GO" alkalilere "BUYRUN"... Western diyeti yaşamımıza asidik gıda seçenekleriyle dolu çözümler sundu. Bu yüzden hepimiz kronik hastalıklara gebeyiz. Bu noktada alkali diyet, alternatif bir seçenek. Bu teoriye göre, diyette en az yüzde 75 alkali seçenek lazım. Yiyecek ve içeceklerin Ph değerine de bakmak gerekiyor, Ph değeri malum 0 ile 7 arasında değişmekte. Ph değeri 7’nin üzerindekiler bazik, 7’nin altındakiler ise asidiktir. Vücudumuzun değişik bölümleri değişik Ph’a sahip. Kanın Ph değeri ise 7.35 ile 7.45 arasında olmak zorunda. Çünkü bu değerlerin dışında çeşitli metabolik problemler oluşuyor. Rafine şeker, tahıl, et, proses gıdalar, alkol, kafeinli gıdalar asidik gıdalar sınıfından olup, beslenmeye doğru yaklaşım açısından bize pek de büyük kazanım sağlamazlar. Sürekli asidik beslenme, kronik asidoza sebebiyet vererek, özellikle kalsiyum metabolizmasında bozukluklara yol açıyor. Tohumlar, meyve ve sebzeler ise vücudumuzu alkali yapmaya yardımcıdır. Suyu alkali içme ise son zamanlarda uygulanan gecikmeli bir uygulama. Alkali besinler böbrek taşı oluşumunun önlenmesi, diyabet 2, kas ve kemiklerin güçlenmesi, kalp sağlığının güçlenmesi, beyin fonksiyonlarının iyileşmesi ve kanserle mücadelede de önemli ölçüde yardımcı... Özellikle Amerika'da, beslenmedeki yüksek asitli yiyecek tüketimi tehlike çanlarını çoktan harekete geçirdi. 2015-2020 Amerikan Diyet rehberine göre, yetişkin Amerikalıların günde 10 tabak sebze ve meyve yemesi öneriliyor, maalesef uygulamalar ise ortada... Dünyadaki yaşam dengesi, organizmalar ve hücreler için en uygun Ph dengesiyle alakalı. Örneğin; geçen yüzyılda endüstrileşme ve karbondioksit artışıyla beraber, okyanuslardaki Ph seviyesinin 8.2‘den 8.1'e inmesiyle mercan kayalıklarının yok olması gündeme geldi. Toprak için ise en iyi Ph aralığı 6-7 arasında. Bu aralığın altında, besinlerde kalsiyum ve magnezyum kaybı söz konusu. Konu beslenmedeki Ph'a gelince ise, alkali beslenme bilgisi oldukça önemli. Mesela, asidik bildiğimiz bazik, bazik bildiklerimiz ise asidik çıkabiliyor. Bu konuda yayınlanan liste pek çok, en iyisi PRAL (potansiyel renal asit yükü) değerlerini içeren güvenilir kaynaklardan teyid ve özellikle de adeta fruktoz paketi gibi olan meyvelere ve onların günlük tüketim ölçülerine dikkat etmek! Nelere mi? Kilolarca alıp, önümüze koyup tüketme azminde olduğumuz, çilek tarzındaki berry’ler gibi. Diğer türlü al sana asidik facia! Üzüm, kavun, karpuz gibi çekirdekli olanlarda ise dengeli ve çekirdekli tüketim lif ihtiyacına da katkıda bulunacaktır. 1800’lerden beri bilinen medikal ve diyetsel amaçlı kullanılan deniz yosunu, alkali özellik taşıyan besinlerin başında yer alıyor. Kırmızı alglerden olan ve İrlanda yosunu olarak da bilinen bu bitki, metabolizma hızını artırıp kilo vermeye yardımcı olup, prebiyotik olarak da görev yapar. Şöyle de bir söz var, ”Tanrı deniz yosununu yarattı, o da her şeyi.” Kısacası iddialı bir besin. Pek çok gıda alkali özelliği yanı sıra, besin yoğunluğuyla süper gıdalar arasında da yer alıyor: Domates, badem, maydanoz, kırmızı soğan, misket limonu, avokado, jalepeno, fesleğen, kuşkonmaz, chia tohumu, spirulina, chlorella bunların arasında. Tarihte ilk defa William Howard Hay tarafından bahsedilen alkali diyet 1935/1936 yıllarında, Amerika’da yaşanan beslenme kaynaklı sağlık sorunlarından dolayı gündemdeydi. Tekrar gündeme gelmesi ise 1990’larda düşük karbonhidratlı diyetlerin ön plana çıkmasıyla oldu. Aslında et ürünleri yanı sıra süt ve yumurta gibi ürünlerin de asiditeye sebep olduğu ortada. Hayvansal ürünlerin asiditeyle bağlantısı 1920’lerden beri bilinmekte. Gıdalar yoluyla alınan gluten de vücuttaki asit artışını destekleyenlerden. Pandemi açısından değerlendirildiğinde ise alkali diyet bağışıklığımızı desteklese de tek başına covid 19'la mücadele edecek kadar güçlü bulunmuyor. Alkali diyetin teoriden ibaret olduğunu yediğimiz gıdalar yoluyla vücut ve kan Ph'ının alkali hale gelebileceğinin henüz ispat edilmediğini düşünenler de var. Alkali diyeti desteklemeyenlerin bir kısmı da, beslenme bozuklukları ve ortoreksiya gibi yeme bozukluklarına yol açacağını ileri sürmekte. Aslında, kemik sağlığımız için proteine ihtiyaç var ve alkali diyetin bu konuda sınırlayıcı tutumu, kemik sağlığımız ile ilgili problemleri de gündeme getirebilir. Alkali diyette, bitkisel bazlı beslenmeye yöneliş fazla olduğu için kilo verme oldukça kolaylaşır. Sodyum, potasyum gibi önemli minerallerdeki denge kolaylıkla sağlanır ve kan basıncı olumlu etkilenir. Süt grupları, et grupları ve hububattan uzak durmak protein, vitamin A, vitamin D, B12, demir ve kalsiyum gibi gerekli besin öğelerini içeren alternatif kaynak arayışını artırmaktadır. Aslında, diyetimizde şöyle bir yaklaşım geliştirmemiz gerekiyor,”yeşilse ve içinde su içeriği yüksekse alkalidir ve böylece bolca yeşil besin diyete eklenmelidir“ diyebiliriz. Vücutta oksijen alkaliliği, karbondioksit ise asitliği temsil eder. Derin nefes alıp vermeler vücuttan karbondioksiti uzaklaştırır, asiditenin azalmasına ise yardımcıdır. Egzersiz de vücuttaki stresi azaltarak asitliği azaltır; tempolu yürüyüş, jumping, jacks bunların arasında. Ancak aşırı sıklıkta ve çok yoğun yapılan egzersizler kaslarda laktik asit artışına sebep olarak yüksek asit ortamına zemin hazırlar. 2021 US News and World Report Best Diets’e göre alkali diyet, en iyi diyetler listesinde sıralamada 29 numarada yer alıyor puanı ise 5/2,5. KAYNAKLAR 1)Gümüş A.B.,Yardımcı H., Alkali beslenme: doğru bir tercih mi?, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2016;1(2):40-58 2)Schwalfenberg G.K., The alkaline diet; Is there evidince that an alkaline ph diet benefits health, Journal of environmental and public health, 1-7, 2012 3) Gawade A.E., Bale S.R.,A nutritional intervention against covid 19 possibilities on the use of an alkaline to boost physiological resistance and immunity, Indian journal of traditional knowledge, Vol.19, 158-163,2020 4)www.dieteticallyspeaking.com The alkaline diet;past to present 5)www.alkalineorganics.com The benefits of sea moss