TEMMUZ2020 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Hatırlamak
Belki zaman zaman sizler de aynı soruyu sormuşsunuzdur kendinize, benim gibi… Bu Dünya’da ne işim var, neden Türkiye, neden İzmir, ne için uğraşıyorum, yaşam amacım nedir, vazifem nedir, neden şu anda seçtiğim mesleği yapıyorum, başarılarımın/başarısızlıklarımın nedeni nedir, annem, babam, kardeşlerim, yakın akrabalarım, yakın arkadaşlarım, iş arkadaşlarım bir tesadüf mü hayatımda, neden başkaları değil de onlar? Neden, neden, neden… Soruları çoğaltmak mümkün. Evet, artık biliyoruz ki bunların hepsinin bir anlamı ve nedeni var. Şimdi hayatı anlamak, sorgulamak ve yaşamak daha kolay. İşte bunun için bu ay “hatırlamak” konusunu seçtim. Hatırladığımız oranda hayatımız daha da kolaylaşacak, biliyorum. EÜ Eczacılık fakültemde verdiğim “Yaşama Sanatı” dersime birkaç sene önce gelen konuğumun önerdiği kitap “Hatırla” (Steve Rother ve Grup, Akaşa yayınları, 2014) açtı yolu. İşte kitabın önsözündeki o çarpıcı bilgiler… Hepimiz burada, bir dağın eteklerinde toplanmış bulunuyoruz. Biz Yuva’dayız ve hep birlikte mükemmel bir sevgiyle oynuyoruz. O sırada sevgili bir kardeşimiz yaklaşıp şöyle diyor: “Aranızdan kimse yeni bir oyun oynamak ister mi?” “Ne tür bir oyun?” diye soruyorsunuz. “Şimdi oynadıklarımıza benzer bir oyun mu?” “Hayır” diyor o. “Bu daha önce yaptığımız hiçbir şeye benzemiyor. Bu, birçok sahne dekoru ve kılık değiştirme içeren çok kapsamlı bir oyun olacak. Gözlerimiz gerçek kimliğimizi ve doğamızı görüp hatırlamayacak şekilde perdelenecek, hatta bu perdeyi bile göremeyeceğiz. Sonra oyunu ve hatırlama sürecini başlatacağız. Bu perde o kadar etkili olacak ki sadece gerçek kimliğimizi değil, Yuva’yı da unutacağız. Yolumuz üzerinde birbirimizin yanından geçerken göz göze gelecek ama birbirimizi tanımayacağız. Perde o kadar etkili olacak ki, çoğumuz sahne dekoruna ve değiştirilmiş kılıklara bakıp var olan tüm şeyin bu olduğuna gerçekten inanacağız. Tüm güçlerimize hala sahip olacağız, ancak onları nasıl kullanacağımızı, hatta onlara sahip olduğumuzu bile hatırlamayacağız. Oyun aşamalar halinde oynanacak ve her aşamayı (enkarnasyonu) başlatmadan önce yolumuza – hatırlamamıza yardımcı olmaları için – istediğimiz kadar çok hatırlatıcı yerleştirebileceğiz. Oyun alanına girişlerimizin ve çıkışlarımızın (doğumumuzun ve ölümümüzün) zamanını ve yerini biz seçeceğiz. Ayrıca, perdenin o tarafında tamamlamak istediğimiz durumları ve dersleri biz oluşturacağız. Bir puan kaydı tutulacak ve puanlar bir aşamadan diğerine birikecek. Bu puan sistemi sadece bir sonraki aşamamıza (enkarnasyonumuza) nelerin dahil edileceğini belirlemek için kullanılacak. Bir aşamayı yaşarken eski aşamaları hatırlamayacağız; ancak iyice öğrenip ustalaştığımız belli nitelikleri bir sonraki aşamaya taşıyabileceğiz. Biz daima çekirdek özümüzü ve kişiliğimizi taşıyacağız ancak onun her aşamada bizimle birlikte perdenin öbür tarafına geçtiğini hatırlamayacağız. Mizah duygusu daima, perdenin öbür tarafına değişmeden geçebilen bir hatırlatıcı olacak ve eğer rehberlerimiz bizim çok ciddileştiğimizi görürlerse bunun sadece bir Oyun olduğunu hatırlatmak için bizi “gıdıklayıp” güldürecekler. Ayrıca yol boyunca, eğer yoldan çok fazla saparsak bize yine yolumuzu gösterecek birçok üstat ta olacak. Oyunun neredeyse önemli bir parçası ise, her zaman her konuda tam bir Özgür Seçime sahip olacağız. Hatta oyunu oynamamayı ya da yerimize geçmesi için bir başkasını çağırmayı bile seçebiliriz. Biz bu saklambaç oyununda saklanmayı da seçebiliriz, aramayı da; bu tamamen bize bağlı olacak. Oyun Alanında kutupluluk (kutbiyet) olacak. Bu, Oyun Alanının işleyiş şekliyle ilgili bir şey ve gereken zıtlığı-tezatlığı sağlayacağı için gerekli bir unsurdur. Ancak, kutupluluk bizim görüşümüzü bozacak. Kutupluluğun bozduğu bir görüşle, biz her şeyi Yukarı ya da Aşağı, Aydınlık ya da Karanlık, İyi ya da Kötü, Sevgi ya da Korku, Doğru ya da Yanlış olarak algılayacağız. Bunun sizi aldatmasına izin vermeyin, bu sadece bir illüzyondur. Hepimiz yüksek benliklerimizi Oyunun sonuna dek özel bir yerde bırakacağız aksi taktirde bu Oyun çok kolay olurdu. Yüksek benliğimize her zaman ulaşabilir olacağız. Burada zorluk, ona ulaşmayı öğrenmek ve onun bizim bir parçamız olduğunu hatırlamak olacak. Oyun sırasında sevdiğimiz özel varlıkların omuzumuzda durup bize öğütler vermelerini de seçebiliriz. Yine, onların var olduklarını hatırlamak bile Oyunun büyük bir parçasını oluşturacak. Oyunun hedefi, aramızdan kaçımızın gerçek kimliğini, nereden geldiğini, hangi yaratma güçlerine sahip olduğunu hatırlayabileceğini görmek olacaktır. Bir kez hatırladığımızda, o zaman yüksek benliğimizle yeniden birleşebilecek ve her şeyi hatırladığımızı göstermek için Yuva’yı perdenin öbür tarafında yeniden yaratabileceğiz. Pekâlâ, bu oyunu kimler oynamak istiyor? Kaynak: Merkez Bilgi Alanı Vakfı Eğitim Kitapçığı (2012)