TEMMUZ2021 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Yargılama
YARGILAMA "Gençlik gerilerde kalırken ve zaman değişiklikler getirdikçe, mevcut fikir ve kanılarımızın birçoğunu değiştirebiliriz. Öyleyse, kendimizi en yüksek meselelerin yargıcı tayin etmekten sakınmalıyız.” (Eflatun) Evren bizi yargılamaz; yargılar insanoğlunun icatlarıdır. Eğer evren bizi yargılamıyorsa, bizim kendimizi ve başkalarını da yargılamaya hakkımız yoktur. Sadece eylemleri değil, düşünceleri ve duyguları da yargılar ve eleştiririz. Sonra da başkalarını yargıladığımız için kendimizi yargılarız. Her şeyi kendi bakış açımızdan ölçüp kıyasladığımız zaman, her şey yetersiz kalır, çünkü burası ideal bir dünya değildir. Burası, büyüyen, hatalar yaparak öğrenen ve tekâmül etmeye çaba harcayan insanlarla dolu gerçek bir okuldur. Yargısızlık yasası, Tanrı’nın bizi asla yargılamadığı, sadece bize dengeleme ve öğrenme fırsatları verdiği önermesiyle başlar. Eğer bir hata yaparsak, hayatımız bize bu hatamızı telafi etmek için yeterli fırsatları mutlaka verecektir. Tanrı’nın bizi yargılamadığını kabul edebilirsek, kendimiz de aynı saygıyı göstermeye, kendimizi ve başkalarını yargılamaktan sakınmaya başlayabiliriz. İdeallerimiz ne kadar yüksek olursa, kendimizi yargılamaya da o kadar meyilli oluruz. Kendimizi daha sertçe yargılama eğilimi gösterdikçe, bizi eleştiren insanları hayatımıza daha çok çekeriz. Yargılar enerjinin önünü keser, iç savunmalar ve direnç oluşturur ve negatif kalıpları yerinde tutarlar. Yargılardan kurtulmak ise değişim yolunu açar. Şunun farkına varmalıyız, amaç aynı olsa da her birimiz farklı düşüncelere sahibiz. Birisinin bizimle farklı düşüncede olması onun yanlış düşündüğünü göstermez. Fiziksel gözümüzle gördüklerimiz için herhangi birini ya da herhangi bir şeyi yargılamamalıyız, herkesi böyle sevmeliyiz. Her şeye ve herkese Tanrı’nın gözleriyle bakabilirsek bilincimizi de Birlik seviyesine yükseltiriz. Bilincimiz genişledikçe eleştirmeyi ve tahammülsüz olmayı da bırakırız. Çünkü o zaman, tüm o ufak tefek ve insanca öfkelerin üzerindeki huzur ve uyum katına yükseliriz. Bunu başardığımızda yargılama da biter. Bazen bunun imkânsız olduğunu zannetsek te imkânsız değildir. Hepimiz bu dünyada kendi hikâyemizi yazmak üzere bulunuyoruz. Hikâyemizi yazarken hiçbir şeyi kişisel olarak almamalı, varsayımlarda bulunmamalı, daima elimizden gelenin en iyisini yapmalı, dinlemeyi bilmeli ve kimseyi gereksiz yargılamamalıyız. Başkasının sözlerini yargılamak ya da o kimseye yalancı demek zorunda değiliz. İnsanlar gelip hikâyelerini, kendi bakış açılarını, gerçek olduğuna inandıkları şeyleri anlatırlar. Bunları doğru veya yanlış şeklinde yargılamak yanlış olur. Gerçek ya da kurgu, hiç kimsenin hikâyesine inanmak zorunda da değiliz. Kendi görüşümüzü ifade etmek zorunda değiliz veya hak vermek ya da vermemek durumunda da değiliz. Sadece dinleyelim ama gerçekten dinleyelim. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğimiz cevabı düşünmeden, can kulağıyla dinleyelim. Dinlemeyi öğrendiğimizde onların sanatına da kendi yarattıkları için saygı gösteririz ve yargılamayı bırakırız. Aslında dinlemeyi öğrendiğimizde insanların ne istediklerini tam olarak bilebiliriz. Bir kez ne istediklerini bilince, o bilgiyi nasıl kullanacağımız bize kalmıştır. Çoğu zaman o bilgi bize lazım bile olmayabilir. İstemezsek görmezden de gelebiliriz. Hepimiz kendi yolculuğumuzu, kendi seçimlerimizi yapıyoruz. Kendimize ait özellikler taşıyoruz ve hepimizin hayata bakışı, farkındalık durumu kendimize özgüdür. Hayatta bir başkasının yaptıklarının doğru veya yanlış olduğunun değerlendirilmesi tamamen kendi bakış açımızla alakalıdır. Herkesin en doğal hakkıdır, var olmak ve kendi olmak. Kimse bizim kriterlerimize uymak veya bizim gibi olmak zorunda değildir. Çünkü biz sadece kendi yolculuğumuzdan sorumluyuz, kendi yolumuzda ilerliyoruz. Varsayımlarda bulunmamak, bizi kişisel özgürlüğe doğru götürür. Yargılamayı, birbirimizi ayrı görmeyi bırakalım. Birbirimizin seçimlerine, kararlarına saygı gösterelim. Yaptıkları hatalar yüzünden insanları silmeyelim. Herkesi olduğu gibi kabul edelim. Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi… Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin… (Mevlana) Bir insanı anlamak, onun her hareketini doğrulamak demek değildir. Bir insanı anlamak, onu koşulları içinde değerlendirmektir. Yoksa hiç kimse bir hakim ya da Tanrı gibi, bir diğerini yargılama hakkına sahip değildir. Her yargı kendimize karşı sevgisizliğimizle ilgilidir. Onun yargılanan kişi veya durum ile gerçekten hiçbir ilgisi yoktur. Kendinizi sevin ve kabul edin. O zaman otomatik olarak her şeyi, her varlığı, hiç sorgusuz ve kuşkusuz bir biçimde seveceksiniz. Ne kadar çok yargılarsak o kadar çok yargılanırız, kural budur. Hayat kendimizle olan ilişkimizin dıştaki yansımasıdır. Siz ne yaparsanız size de o yapılır. Aynen aşağıdaki öyküde olduğu gibi… Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış, birden oğlu takılıp düşmüş. Canı yandığından “Ahhh!” diye bağırmış. İleride bir dağın tepesinden “Ahhh!” diye bir ses duyulmuş ve çocuk şaşırmış. Merak etmiş ve “Sen kimsin ?” diye bağırmış. Aldığı cevap yine “Sen kimsin ?” olmuş. Aldığı cevaba kızıp “Sen bir korkaksın” diye tekrar bağırmış. Dağdan “Sen bir korkaksın” diye cevap gelmiş. Çocuk babasına dönüp “Baba ne oluyor böyle?” diye sormuş. Babası, “dinle ve öğren” demiş. Ve dağa dönüp “Sana hayranım” diye bağırmış. Gelen cevap “Sana hayranım” olmuş. Baba tekrar bağırmış: “Sen muhteşemsin!”. Gelen cevap “Sen muhteşemsin!” olmuş. Çocuk çok şaşırmış. Ama hala ne olduğunu anlayamamış. Bunun üzerine babası açıklamış: İnsanlar buna yankı derler. Ama aslında bu yaşamdır. Yaşam sana daima senin verdiklerini geri verir. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır. Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın bir yansımasıdır. Bir hedefe ulaşmak için birçok yol vardır, kendi yolumuzu bulalım ve adım adım o yolu takip edelim. Ancak bir başkasının yolu ile ilgili eleştirel olmayalım. Her birimizin kendi düşünce tarzına sahip olması gerekiyor. Hepimizin kendi içimizin derinliklerine bakıp orada, bir başkası için değil kendimiz için olan cevabı orada bulmamız gerekiyor. Eğer bunu yaparsak o zaman hiç vakit kaybetmeyiz. Ve sonunda hep birlikte aynı hedefte buluştuğumuzda büyük bir sevinç ve kutlama olur. Sevgi ve anlayış çok daha büyük bir şekilde akar. Bizler yardım etmek için bu dünyadayız, diğer insanları engellemek için değil. Tüm eleştiriye, yargılamaya, hoşgörüsüzlüğe son vererek herkesin içindeki en iyiyi görelim. Sevgi nereye olursa olsun her yere gidebilir. Işık ve sevgi ile birlikte çalışalım. Çünkü ışık ve sevgiye herkesin ihtiyacı vardır. Artık yeni Çağın kuralları şunlardır: Sevgiyi gör, Sevgiyi konuş, Sevgi ol. Işığı gör, Işık gönder, Işık ol. Gerçeği gör, Gerçeği konuş, Gerçek ol.