EKIM2021 Prof. Dr. Levent Kırılmaz
Vicdan
VİCDAN… Vicdan, vicdan! İlahi içgüdü, ölmez ve ilahi seda. Cahil ve görgüsüz olanların, zeki ve hür insanların en emin kılavuzu. Hayır ve şerrin hata yapmaz hâkimi. Sen olmasan beni hayvanların üstüne yükseltecek kuvvet ne olurdu? (J. J. Rousseau) Rousseau ve Descartes gibi filozoflara göre vicdan bir nevi içgüdüdür, doğuştandır ve yanılmaz bir yargıçtır. Vicdanın hükümlerine ve duygularına dikkat eden herkes, bunların kendiliğinden olduğunun farkına varır. Başkaları veya bir iş hakkında tereddütsüz karar vermemiz, bir işi vazife olarak görmemiz doğuştan sahip olduğumuz vicdan sayesinde olur. İyi ve kötüyü ayırt ederken vicdan, yanılmaz bir yargıçtır. Kant'a göre ise vicdan, ahlaki bir yasadır ve aklın mahiyetinden doğmuştur. Diğer bir ifadeyle vicdan, hareketlerimizi idare eden bir akıldır. Akıl, "yapmalısın, yapmakla yükümlüsün" şeklinde emir alır. Bu emirler ahlakın tek unsurudur ve vicdan da budur. Vicdanı eğitim ve tecrübe eseri olarak kabul edenler de vardır. Hayat tecrübesi arttıkça toplumun mutluluğu için çalışmak bizi daha mutlu kılar, karşılık beklenmeyen duygular oluşur. Eğitim ve tecrübe aslında ancak "doğal yeteneği" ortaya çıkarır. Yoksa mevcut olmayan bir şeyi var edemez. Bir takım sosyal nezaket kurallarını vicdani davranış olarak kabul edemeyiz. Sosyologlara göre, bireysel vicdan, kolektif vicdanın bir kişide kendini göstermesidir. Ancak, herkes toplumun ortak ahlakını kendine göre, kendine özel bir şekilde anlar ve uygular. Doğuştan gelen iyiyi kötüden ayırma yeteneğimiz, hareketlerimize yön verirken aklı vasıta olarak kullanır. Toplumun ortak ahlakına uymak, toplumsal bir dayanışmanın zorunluluğudur. Toplumsal dayanışma ise terbiye ile bir şekil bulur ve kişinin ruhunda vicdani duyguların tepkisine yol açar. Vicdani kabuller, zamana ve topluma göre değişir denmektedir, fakat bu değişim tesadüfi değildir. Vicdan, hükmü belli bir yön takip eder. Dini ve ahlaki emir, kural ve yaptırımlardan ayrılarak "özel bir mevki" almak durumundadır. Böylece, vicdan manevi bir hal alır, yaptırım gücü doğrudan bireyin içinden taşar. Eski çağlarda ilkel insanın ödevi sadece kendi klanına karşıydı. Bu hak ve ödevleri yaşadığı bölgenin dışına taşmamıştır. Hâlbuki bugün durum farklıdır. Vicdandaki sürekli mana değişimleri ahlaki ödevleri genelleştirmektedir. Artık pek çok inanç ve görgü kuralları, bireyin vicdanı ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Günümüzde vicdanın gelişimi, "düşünme ve eleştiri" mekanizması ile birlikte gitmektedir. Vicdan realitesinde ortaya şu ihtiyaçlar çıkar: - Yaptığımız her hareket bize ve başkalarına tatbik edilebilecek olan genel bir yasaya uygun olmalıdır. - İşlerimiz, hüküm ve kararlarımız birbirini yalanlar ve birbiriyle uyuşmaz olmamalıdır. Böylece, akıl ve mantık kuralları ile ahlaki davranışlar birbirini sarar ve bireyin iç bünyesi ile kendi eylemleri denge içinde kalır. Dengeli insan böylece ortaya çıkar. - İşlerimizi yürütürken kabul ettiğimiz ilkeler mümkün olduğunca birbirine bağlı bir sistem içinde olmalıdır. Şimdi gerçekleşen bir eylem, daha sonra gerçekleşecek olanla esas itibariyle aynı değere sahip olursa, ilkelerin sistemli olarak yürürlükte olduğunu söyleyebiliriz. Böyle olmadığı durumlarda vicdanın gereken seviyeye ulaşamadığına hükmedebiliriz. Kişisel eylemlerimiz ne olursa olsun vicdanımızda, ödevlerimizi fikri bir temele dayandırmak ve makul olmak esastır. Neo-spiritüalizm, vicdanı çeşitli yönden tanımlar, buna göre; - Vicdan, beşeri ahlak kurallarının üstünde, insan ruhunun takip edeceği kader yolunu yani tekâmül yolunu gösterir, bir "gösterge" gibi çalışır ve bireye daima belirli bir yönü işaret eder. Bu yön, bireyin tekâmül yoludur ve ruhun güçlülüğü oranında açılır. Vicdan, öz varlığın içinde cereyan eder. Vicdan ve özbilgi yan yana bulunur. İnsan ruhu, belirli bir anlayış ve kavrayış kudretine ulaşmadıkça, vicdan ruhun tekâmülüne faydalı olamaz. Vicdan sesi, anlayışımız oranında işitilir. Vicdanın takdiri herkes için farklıdır. Çünkü herkesin irade özgürlüğü farklıdır. Vicdan, eylem yapıldıktan sonra pişmanlık veya mutluluk şeklinde; eylem tamamlanmadan uyarı şeklinde veya eyleme başlamadan önce öğüt veya bilgi şeklinde kendisini gösterir. - Vicdan, sorumluluğu tayin ve takdir eden bir yetenektir. Kendi kendini sorumlu sayabilen kimse, çeşitli şekillerde vicdani planı ile bağlantı kurabiliyor demektir. Yani vicdan, bir bakıma insanda sorumluluğu geliştirir. Bu da günümüzde insanlığın en yoksun bulunduğu duygudur. Vicdanın bu sorumluluk öğretisi, bireyin kendinden başkasına doğru yönelmesini sağlar. - Vicdan, hayatın maddi ve ruhsal faaliyet sınırlarını belirleyen bir rehberdir. Maddi yaşayış ile ruhsal yaşayışı dengede tutar. Ruhsal tesirin, maddede pozitif bir şekilde ortaya çıkmasını sağlar. İnsanın maddi ve manevi ruhsal hayatı birbirinden ayrı değildir, birbirine girmiş durumdadır. İnsan bu anlamda dünya ortamındaki en mükemmel varlıktır. Bir elinde maddi, bir elinde ruhsal tesirleri taşır. Dengesini vicdanı ile bulur. - Vicdan, ilahi irade yasalarının gereklerini bildiren bir ahenktir. İnsan, vicdanın ahengine uyarsa gerçek bilgiye ulaşır ve tekâmül düzenini anlamaya başlar. Vicdan sezgisinin tesirleri çok çeşitlidir. Her insana göre değişir. Örneğin, kişisel çıkarlarını geri plana alması için kişiye baskıda bulunur. Kişinin hareketlerinde, kararlarında ona ışık tutar. Egosuna yenilmemesi için kişiyi düşünceye sevk eder. Başkaları ile kendisi arasında sadece bedensel bir ayrılığın olduğunu düşünür. İnsanlara karşı sorumluluk duyar. Yaptığımız hareketlerde, söylediğimiz sözlerde "hakkaniyete" uyup uymadığımızı araştıran, bizi tereddütte bırakan şey vicdanımızın sesidir. Vicdan sezgisinde, insanlara karşı onların hayırlarını sağlayıcı bazı faaliyetlerde bulunmak üzere kişiyi aşan teşvikler vardır. Vicdan, her işte "iyi niyetin" yanı sıra, faydalı davranışlarda bulunmanın zorunluluğunu göstermeye çalışır. Sadece iyi niyet sahibi olarak pasif kalmak yerine, bu iyi niyetin sonuçlarını almanın gerektiğini telkin eder. Vicdan sezgisini alan kişi tedirgindir. Istırabının nedeni, vicdan sesinin doğruyu gösteren ikazlarındaki gerçek ile gerçek hayatta gerçekleşen eylemlerin, kişinin egosunu tatmin etmesinden doğan çatışmadır. Vicdan sezgisi, insanı duygu ile vicdan realitesi arasındaki şuur bütünlüğüne ulaştırmak bakımından çok önemli bir köprü vazifesi görür. Sezginin ışığında yol almak zordur fakat getirisi fazladır. Dış realitede ucuz ve sahte duygular, sevgiler ve tatminler çoktur. Spiritüel yol ise ucuzu değil değerli olanı sunar. Öyle ki, kendi öz benliğimizden fedakârlık yapmamız, kendimizi harcamamız pahasına bize değerli bilgiler verir. İnsanlık için tek çıkar yol, vicdanın sesiyle birlikte akıl ve bilginin de devrede olduğu makul vicdan realitesinin gereğini yerine getirmektir. Kaynak: Ergün Arıkdal, Tekâmül- Ruhun Evrensel Yolculuğu, Enstitü Yayınları, 2018.