AGUSTOS2017 Avram Ventura
Talih kuşu
Daha çocuk sayılırdım. Dükkânımızın kapısında babam, arkadaşıyla birlikte oturmuş çay içiyorlardı. Söyleşileri sırasında arkadaşının, babama söylediği şu sözler, aradan bunca yıl geçmesine karşın hiç kulağımdan gitmedi: -Ben taşı ellesem, altına çeviririm! O gün adamın özgüvenini iyice parlatarak anlattıklarını nasıl ilgiyle dinlemiştim. Sonraki yıllarda onu daha iyi tanıma fırsatım oldu. Gerçekten de talihi sürekli yüzüne gülmüş. Bir işçi olarak başladığı çalışma yaşamında girişkenliği, zekâsı ve çalışkanlığı sayesinde yapmadığı iş kalmamış. Ben onu tanıdığımda sürekli gelişen bir fabrikası yanında, değişik birkaç işkolunda da ortaklığı vardı. Yıllar boyunca yükselen kazanç grafiği, bir anda düşmeye başlamış. Kumar tutkusu yüzünden, tüm kazandıklarını bir bir yitirmiş. Ömrünün son yıllarında, ancak çocuklarının desteğiyle ayakta kalabildiğini biliyorum. Bu adamın büyük değişiklikler gösteren yaşamını zaman zaman düşünmüşümdür. Tüm bu iniş çıkışları yalnızca talihin cilvelerine bağlayabilir miyiz? Hiç sanmıyorum! O zaman başarılı olduğu o aklından, çalışkanlığından, yeteneğinden kuşkulanmam gerekir! Sanırım bu insanın en büyük hatası, kendine gereğinden çok güvenmesi ve yükselişine yardım eden talihin, ömür boyunca yanından ayrılmayacağına inanmış olmasıdır. Yaşantımız boyunca talihin olumlu etkisini tümüyle yadsımak olanaksız. Kimi zaman bulutların arasından sıyrılan güneş gibi bize gülümser. Önemli olan talihin yüzümüze güldüğü o anı yakalayarak ondan yararlanmamız! Bir söylenceye göre eski İran geleneğinde, bir hükümdar seçileceği zaman halkı kentin en büyük meydanında toplarlar, sonra da bu amaç için besledikleri Hüma kuşunu bu insanların üstünde uçururlarmış. Kuş kimin başına konar ya da gölgesi onun üstüne düşerse, o kişi hükümdar seçilirmiş. “Talih Kuşu” ya da “Devlet Kuşu” söylemleri, o zamanlardan günümüze kadar gelmiş. Amaç ayrı da olsa, günümüzde yaşantımızı olumlu yönde değiştirecek, iyileştirecek bir umut olarak söylemini sürdürmektedir. Roman türünün öncüsü sayılan, Don Quijote’nin yazarı Cervantes, en talihsiz anlarımızda bile talihin açık bir kapı bıraktığını söyler. Yeter ki o kapıdan geçebilecek yürekliliği gösterelim! Eski Yunanlı düşünür Demokritus’un şu sözleri de bir gerçeği vurgulamaktadır: “İnsanlar, kendi tedbirsizliklerini kapatmak için ortaya talih adında bir put çıkarmışlardır. Talih, akla pek seyrek olarak karşı gelir; derin görüşlü bir adam, hayatta birçok şeyleri kendi dileğine göre yönetebilir.” Ünlü düşünürün bu sözlerini bir öyküyle tamamlayalım: Bir zamanlar “Mein Balıkçısı” diye, talihi ile ünlü bir adam varmış. Mein kıyılarında balık pek az tutulduğu halde, bu adam ne zaman avlanmaya çıksa eli boş dönmez, sepetler dolusu balıkla gelirmiş. Adam bu yüzden para kazanırken, talihi de dillere destan olmuş. Öyle ki, kimi insanları anlatmak için “Mein Balıkçısı gibi talihli” demek alışkanlık haline gelmiş. Nasılsa günün birinde adam ölmüş. Cenaze için gelenler, Mein Balıkçısı’nın evinde balık ve su üzerine zengin bir kitaplık olduğunu hayretle görmüşler; bu adamın balık avından neden boş dönmediği o zaman anlaşılmış. Hiç kuşku yok ki, herkes talihli olmak, talihin ona sunduğu olanaklardan yararlanmak, başarılı olmak ister; ama söylencede olduğu gibi, hiçbir şey yapmadan talih kuşunun gelip başımıza konmasını beklemek, akıllıca olmasa gerek! Bilgi, beceri ve zekâmızı ortaya koymadığımız sürece, talih bir başına bizi nereye kadar taşıyabilir ki?..