Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Ayse Perin (Tatari)
İşitsel Peysaj
Konu bugünlerde benim hassas noktam… Akşamları İzmir’de Kültür Park’tan gelen canlı müzik tam bir ses terörü… Fuar’ın çevresi göbek havaları ile çınlıyor. Kapı pencere kapalı ve camlar ses yalıtımlı olmasına rağmen sesler evin içinde… Bir de ezan sesi ile çakıştığı anlar var ki bu müzik ile ezan dinlemek nasıl bir duygu siz düşünün… Tempo yıllardır sürüyor. Kültürpark’ımızın kimliği için öncelikle ses terbiyesi gerekiyor. Hafta sonları Çeşme’de durum farklı değil. Boyalık Koyu gece ve gündüz müzik ile inliyor. Dalga sesi, kuş sesi, rüzgâr sesi ile Japon öğretisi “Wabi Sabi” yaparsam haftanın stresini atarım diyorum ama ne mümkün… Tabiatın sesine düşmanız, Japon öğretisi yerine Türk öğretisi mahkûmuyum. Kanadalı ünlü bir besteci R.M.Schafer tarafından 1960’larda ”Soundscape” Türkçe karşılığı“İşitsel Peysaj” adı altında bir araştırma yürütülmüş. ”Üzerinde çalışılan herhangi bir akustik alan soundscape’tir” diyor besteci. Konu bilimsel olarak uzun uzun açıklanıyor… Hangi sesleri korumak, özendirmek, çoğaltmak istiyoruz? Schafer’a göre, işitsel algılama üç kategoride gerçekleşiyor; *Arka plan ses: Yerin peyzajına ve iklim özelliklerine göre oluşan temel seslerdir. Örneğin, deniz toplumu için denizin sesi, modern bir şehirde ise motor sesi… *Ön plan sesleri: Şaşırtıcı ya da ani etki uyandıran geçici süreli ön sestir. Örneğin tren ya da gemi düdüğü gibi… *Sembol sesler: Alan kimliğini tanımlayabilen seslerdir, örneğin turistik çekim sağlayan ya da özel bir akustik oluşturan bir saat kulesinin sesi, kilise çanı ya da ezan sesi gibi… Dünyanın işitsel peyzajı, bizim kontrol edemediğimiz sınırsız bir derleme midir? Ya da biz ona biçim ve güzellik verme sorumluluğu olan düzenleyici ve yorumcu muyuz? Bu sorular ile sorgulamaya devam ediyoruz… “İşitsel peysaj” bilim- toplum- sanat arasında ara zemin teşkil ediyor. İnsanların sesler karşısında nasıl davrandıkları ve seslerin insan davranışlarını nasıl etkileyip değiştirdiğini düşünelim. Güzel ve yerine zamanına yakışan müzik mutluluk getiriyor. Gürültülü ve kalitesiz sesler öfke duygularını tetikliyor. Sanat, özellikle müzik insanın diğer hayatlar, hayal gücü ve ruhsal yansıma için, ideal işitsel peyzajı nasıl oluşturacağını öğretiyor… Örneğin: *Bazı sesler ortadan kaldırılabilir ya da sınırlandırılır (gürültü azatlımı). *Yeni seslerin ortamda ayırt edici biçimde fark edilir olmadan yer alması sağlanır. *Sembol seslere önem verilmesi ve korunması önemlidir. *Çekicilik yaratmak için seslerin yerleşiminin iyi planlanması gerekir. Schafer, besteci kimliği ile “gürültü ile savaşım” konusuna teşvik edici bir biçimde dikkati çekmiştir… Böylece 1977 yılından beri dünya da bu konuda pek çok ulusal ve uluslararası çalışma yapılmış ve yapılmaktadır. Gürültülü, ülkemizde her geçen gün artan, kentsel yaşam kalitesini bozan ve mücadele edilmesi gereken bir çevre kirliliği unsuru… Çevre Bakanlığı ile sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler işbirliği ile üstesinden gelinebilir. İşitsel peyzajı Çeşme için düşünelim; Çeşme’de yaşarken arka planda deniz, yapılar, dağlar görüyoruz, ön planda liman tekneler cami ve fener… Bilimsel bir çalışmadan yola çıkarak hangi sesleri duymak istediğimizi hayal edelim. Sahillerde güzel hafif bizi anlatan bir müzik olsun… Dalgaların ve denizin sesi duyulsun. Müzik azap olmasın, mekânların sesleri birbirine karışmasın. Camide okunan ezan sesi ayarı önemli… Örnek, Dubai’de ezan sesi çok etkileyicidir, durup dinlersiniz huşu içinde ve dinlemek isterseniz duyarsınız ancak… Yunan Adaları kıyaslaması bu yaz çok konuşuldu… Konu sadece yeme içme fiyatları değil aslında... Yunan Adaları’nda bir yaşam kültürü ve kişilikli duruş var. Doğal kıyı çizgisi, mimari doku, özgün müzik, yerel tatlar, plastik iskemlesiz restoran ve kafeler, sanayi sitesine dönmemiş sahil kasabaları ve yanı sıra fiyat politikaları adaların tercih edilmesine sebep olan faktörler. Mikonos’ta sahilde tepedeki değirmenlere kadar yürüdüğünüzde sokaklarda hafif tonda Zorba film müziği rüzgara karışır… Değirmenlerin yanındaki beyaz duvarın üzerinde küçük bir çocuk akordiyonu ile Zorba’yı çalar yavaşça… Güneş batarken tertemiz sokakların, bembeyaz badanalı evlerin arasında dolaşır Mikonos’ta ‘meltemi’… Güzellik tesadüfi değildir.