MART2017 Ayse Perin (Tatari)
Kırsal Mimarlık ve Yerkesik Beldesi
Muğla il merkezinin güney batısında, Gökova Körfezi’nin kuzeyine uzanan Kıran-Marçal dağları üzerinde ve aralardaki ovalarda kurulan Yerkesik beldesi ve köyleri antik çağda Kayra-Klandos şehrinin bir parçası olarak görünmektedir. Bölgedeki ilk yerleşimlerin Oğuz Boyları’ndan olduğu ileri sürülmektedir. Ovaya hâkim bir tepede kurulan Yerkesik, 13. Yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip, Ve çevre köylerin lideri durumunda. Bu yerleşime bağlı 15 köyün kuruluş tarihi günümüzden 300–400 yıl öncesine kadar uzanıyor. Yerkesik beldesi ve köylerinde nasıl bir mimari var? Basit ve işlevsel… Elbette bu özelliklerle kırsal mimariyi tanımlıyoruz. Konut sadece barınak değil aynı zamanda depodur üretim birimidir. Kırda yaşayanlar sürekli üretirler. Konutların malzemesi taş ve ahşaptır. Anadolu’daki geleneksel konut mimarisinde çeşitli yaklaşımlar mevcuttur. Tek bir oda ve uzantısındaki sofadan oluşan temel tip konut en ilkel mimari modelidir. Kırsal insan, tarım ve hayvancılıkla uğraşır bu yüzden evin çevre biçimlendirilmesi bir bütün teşkil eder. Evler genelde güneye yönlenir ve arsa sınırına çekilerek inşa edilir böylelikle tarım alanı elde edilir. Eve ilk sokaktan giriş yapılan alan “çardakaltı” olarak adlandırılır. Bu alan bir geçiş alanıdır. Burada sebze yıkama, tütün dizme gibi faaliyetler yapılır. Erzak hazırlanır, misafir de ağırlanır. Bir nevi iç bahçedir, asmalardan sarkan üzüm salkımları, çiçekler, oturma sekileri ile sevimli ve davetkâr alanlardır. Kuyu bulunur. Hayvanlar için ayrılan bölüm; samanlık, ahır, depo evin uzantısı şeklinde ya da evden kopuk ama bahçe ile ilişkili inşa edilir. Bahçede hane halkının ihtiyaçları için sebze ve meyva ekilir. Yerleşimin daha seyrek olduğu yerlerde tütün veya zeytincilik yapılır. Yerkesik’te mimari; yeşil doku içerisinde tek ve iki katlı moloz taş örgülü, kırma çatıları kiremit ile örtülü, beyaz badanalı konutlardan oluşur. Bu bölgenin mimarisi yöre halkının toprağa dayalı yaşamı ile şekillenmiştir. Tütüncülük ve hayvancılık yakın zaman kadar halkın geçim kaynağı idi. Devlet tütün alımına kota getirince tütüncülük faaliyetleri yok denilecek kadar azaldı. Artık ova köylerinde sebze, dağ köylerinde zeytincilik ve arıcılık yaygın. Ova köylerinde yeni yapılaşmalar başlayınca kırsal mimari bozulmaya başladı… Birkaç katlı betonarme apartmanlar, toplu konutlar ve site tipi yapılaşmalarla kırsaldaki doğa- insan dengesi bozuldu. Doğaya yakışan ‘uyumlu doku’ oluşması giderek azalıp yok olma tehlikesinde… Yerkesik kırsalı Muğla’nın önemli yerleşim alanlarından biridir. Yerli halk yörede yaşamaya istekli ancak çağdaş ihtiyaçlar dokuyu değiştirmekte, neticede çevre-yeşil alan dengesi bozulmaktadır. Bu değişim sorunları ülkemizdeki pek çok kırsal bölge için tehlike çanlarının çaldığını göstermektedir.Ne yazık ki ülkemizde kırsal yerleşmelerin korunması için bir yönetmelik bulunmamaktadır. “kentsel sit alanı” ve “korunması gerekli kültür varlığı” uygulamaları ile korumcalık yolu açılabilir ancak durum karmaşık ve uygulaması zordur. “Kırsal Sit” tanımı uygulamasında ülke politikasının rolü son derece önemlidir. Kırsal yaşamın korunması kırsal mirasın korunması demektir. Devletin benzer bölgeler için yeni yapılaşmalara yön verecek planlamalara önem vermesi ve uygulamada sürdürebilirlik sağlaması kırsal mimari mirasını koruyabilir ancak. Türkiye’de kırsal yerleşimlere özgü yeterli yasal düzenlemeler ile Yerkesik ve benzer pek çok yerleşim, köy, kasaba’ya sahip çıkılmalıdır. Akademisyen ve araştırmacı mimarlarımızın araştırma ve röleve çalışmaları son derece önemli ve değerlidir. Bu çalışmaların ışığında mimarlık mirasımıza sahip çıkılmalı ve korumacılık bilinci geliştirilmelidir. (Yerkesik Kırsalı ile bilgiler Ege Mimarlık Dergisi Ocak 2016 sayısında bir makaleden alınmıştır)
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.