Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Ayse Perin (Tatari)
Nisan Hallerim
Nisan sayısı için yazı hazırlamam zor oldu… İçimden ne yazmak ne çizmek geldi, duygularım sadece annem ileydi…8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde anneciğimi son yolculuğuna uğurladık. Ayrılık zor… Kendimi tuhaf bir yalnızlık ve boşluk içinde hissediyorum, sanki annem hep benimle imiş duygusundayım. Ne çok anılarımız var onunla… Anne olmanın ötesinde en iyi arkadaşımdı. Çok mu benziyorduk hayır tam aksine pek çok konuda bambaşka bakış açısına sahiptik. En güzel un kurabiyesi, zeytinyağlı dolma ve Çerkez tavuğunu o pişirirdi. Pırasa onun elinde bir başyemek olurdu. İlkokul 2. sınıfta öğretmen Ayşe’nin yazısı çirkin dediğinde beni evde yazı cezası ile günlerce güzel yazı yazmaya çalıştırdı… Bu sayede mimarlık fakültesinde proje teslimlerinde hocalarım Ayşe hariç yazılar şablon ile yazılacaktır demişlerdir. Disiplinli ve sert bir anneye karşın yumuşak ve gevşek bir anne oldum. Sonuç fena olmadı… Aralık 18 den bu yana soğuk rüzgârlar içindeyim annem… Bahar geldi ama ben hala üşüyorum. Bu yaz Çeşme’deki evde üşümeye devam edeceğim… Bahçede ardıç ağacının altında seninle çay saatlerimiz… Elinde bir kitap olurdu hep ya da suluboya yapardın çiçeklere bakarak… Petunyaları ikimizde resmetmiştik şimdi iki ayrı resim yazlık evin duvarlarını süslüyor. Babamın hatırası “ardıç ağacı” hayatımın şahidi… Çocukluğum, gençliğim, çocuklarımın salıncak ipleri. Zaman içinde ağaç büyüdü ve salıncak ipleri yükselen dallarda kalıp rüzgârda çürüyüp yok oldular… Nesillerin devri daimi, hayatın gerçeği. Aslında mermer fuarını yazıyordum Nisan sayısı için… Mermer bana maalesef bana ebedi istirahatgahı hatırlattı… Ve yazımın başında da ifade ettiğim gibi bütün düşünceler annemde birleşerek her olayda onunla bir bağ kurmama sebep oldu… Mermer Fuarı Marble, dünya ülkelerini İzmir’de buluşturdu 23–26 Mart 2016 tarihlerinde. Türk fuarcılığının göz bebeği olarak nitelendirilen Marble Uluslararsı Doğal Taş ve Teknolojileri Fuarı 22’nci kez kapılarını açtı. Fuar İzmir Türkiye’nin en büyük fuar kompleksi… Açılışının 1’nci yılını dünyanın en büyük 3 fuarından biri olan MARBLE ile kutladı. 32 ülke katılımı ile gerçekleşen fuarda 193 yabancı,1103 yerli firma yer aldı. Marble 139 bin metrekare alanda organize edildi. Türkiye ve dünyanın dört bir yanından gelen ağırlıkları 10 ila 30 ton ararsında değişen işlenmiş ve yarı işlenmiş ve ham olmak üzere yaklaşık 15 bin ton doğal taş ile birlikte fabrika makineları, ocak-iş makineleri ve ekipmanları sergilendi. Fuarda 32 ülkeden katılımcı yer aldı… Yurt içinden 47 ilden firma katıldı. Bu yıl mermer fuarında İtalya 63 firma ile katılarak bütün dikkatleri üzerine çekti. Kentin gelişiminde ve tanıtımında ekonomisinde fuarların rolü çok büyük… Mermer fuarı günlerinde kentin otelleri, restoranları, ören yerleri ve kent merkezi, yerli yabancı pek çok ziyaretçi ile doldu taştı… Fuar İzmir, gibi kapasitesi yüksek fuar alanları dünya ile iş birliği yapmamızda çok önemli rol üstlenmiş oluyor. Henüz gerçekleşmemiş olmakla beraber Fuar İzmir’de bir müzik fuarı ve sanat fuarı olması ne hoş olur diyorum. Müzik güzel sanatların en keskin kolu… İnsana çok hızlı ulaşan, duyguları altüst eden bir güç, elbette söz ettiğim klasik müzik. Annemin hastalığı ve vedası ile geçen zor günlerin ardından içimdeki boşluk acı ile birleşiyor, sadece müzik beni azda olsa teselli ediyor. 25 Mart 2016 akşamında Dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay İZDSO ile harika bir konser verdi.Gülsin Hanım her zamanki zarafeti ve hassasiyeti ile beni davet etmişti. Eser Çaykovski(Piyano Konçertosu No.1) idi, Gülsin Hanım, Polonyalı şef Wojciech Rodek ve Orkestra harikalar yarattılar… Aynı zamanda iyi bir piyanist olan Çaykovski’nin kendi parlak virtüözlüğünü göstermek için bu ünlü konçertoyu yazdığı izlenimi uyanır dinleyicide ve piyano konçertolarının içinde çok saygın bir yeri vardır. O gece en ön sırada ve piyanonun yakınında otururken Gülsin Hanım’ın parmaklarında, Çaykovski’nin müziği ile bir yolculuğa çıktım… Bu özel yaradılıştaki insanların dünyayı zenginleştirdiğini, güzelleştirdiğini düşünüp hissederek bana kıymetli dakikalar yaşattıkları için her birine ayrı ayrı minnettarlıklarımı sundum içtenlikle… Konserin İkinci bölümünde Çaykovski, Senfoni No.5 Mi minör, op.64 adlı eserinde “kaderin ağır, düşünceli, yürüyüşünü” simgeliyordu notalarla…
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.