NISAN2018 Ayse Perin (Tatari)
Nietzsche
Felsefe ile ilgili misiniz? Sokrates ya da Nietzche’yi sever misiniz? Soru biçimi, Brahms’ı sever misiniz? Adlı filmi de çağrıştırıyor… Genel olarak bu özel ve güzel insanlar, Nietzsche’nin değişi ile “Üstinsan Değer yaratan İnsandır” Sözlerinde işaret edilen ‘Üstinsan’ olma özelliğini taşıyorlar. Ne güzel insanlar yaşamış… Okuyoruz, dinliyoruz, her defasında yeni keşiflerde bulunuyoruz, eserlerini ve derin dünyalarını anlamaya çalışırken. Yaşam, sorgulamadan yaşanır mı? Bu soruyu da ben sordum… Her ne kadar sorgulamaktan yana olsam da diyorum ki, hayatı akışa bırakanlar, belki de doğrusunu yapıyorlar. Sor, sorgula nereye kadar? Kader yolunu çizmiş zaten, sorgunun kime faydası var? Diye düşünülebilir… Sözlerim ile de, çelişkili gibi görünen savunmalarımı felsefe ile kesiştiriyorum… Yazıma böyle bir giriş yaptıktan sonra, Fredrich Nietzsche’nin “o türlü yaşa ki, yaşadığın her durumun sonsuz kez yeniden dönmesini isteyebilesin!” sözleri ile başka bir düşünceye yol alıyorum. “Tuhaf” adlı bir derginin, Şubat 2018 tarihli 11.sayısında F.Nietzcshe ile ilgili bir yazı ve mükemmel bir illüstrasyonla yapılmış Nietzsche’nin portresi ile karşılaşmam güzel bir rastlantı oluyor… Dergideki yazıda, ünlü filozof ile ilgili pek te bilinmeyen anılar ve yorumlar dikkati çekiyor… Nietzsche’nin pek çok eserini Türkçeye kazandıran felsefeci Oruç Aruoba, Nietzsche’yi ve felsefesini “Tuhaf” a anlatıyor. Nietzsche, bugünkü demokrasi anlayışımız sebebi ile de çok önemli bir filozof… “Tuhaf” ta yer alan yazıdan, küçük alıntıları paylaşıyorum: “ Bütün insanlar eşit olsalardı demokrasi çok güzel bir şey olurdu. Fakat insanlar eşit değildir. Hayatta herkes, sahip olduklarıyla ve onu başka insanlardan ayıran yanlarıyla yer alır. Demokrasi ise herkesin kafasını kesip onları boyun hizasından aynı hale getirir. O zaman kimin kim olduğu belli olmaz. Oy verirken pusulanın üzerine ismimizi yazabiliyor muyuz?” Freiedrich Nietzsche için, uzak bir geleceğin çağdaşı diyebiliriz… “Aşın bu küçük insanları”… Bugünün yalnızları, siz aykırı düşenler, günün birinde bir halk olacaksınız: sizden, kendini seçenlerden seçilmiş bir halk doğacak-ve bu halktan Üstinsan. “Günümüzün efendileri aşın, ey kardeşlerim-aşın bu küçük insanları: bunlardır Üstinsan için en büyük tehlike! Aşın siz daha yüce insanlar, ey kardeşlerim, aşırı küçük erdemleri, küçük kurnazlıkları, kum taneciğini bile gözetmeyi, karınca sürüsü kıvıldaşmasını, sefil huzuru, ”çoğunluğun mutluluğu ”nu-Boyun eğmektense, ümitsiz olun daha iyi.” Akıl-“Akıl, yıldızlar arasında saçılmış bir bilgelik tohumuydu” Delilik-“Delilik, tek tek insanlarda pek seyrektir ama guruplarda, partilerde, halklarda, çağlarda kural olarak bulunur” Devlet-“Devlet tüm soğuk canavarların en soğuğudur. Soğuktur söylediği yalanlar da ve şu yalan dökülür dudaklarından: Ben devlet, halkın ta kendisiyim” Sanat-“Sanat, bulanık düşüncenin tülünü yaşamın üzerine gererek, yaşamın görüntüsünü katlanılır kılar.” Felsefe-“Anladığım ve bugüne dek yaşadığım haliyle felsefe, buzda ve yüksek dağlarda gönüllü olarak harcanmış bir yaşamdır.” İnsan-“Yeryüzünün bir derisi var dedi Zerdüşt ve bu derinin hastalıkları var. Örneğin, bu hastalıklardan birinin adı: ’İnsan’dır.” Fredrich Nietzsche hayatının en huzurlu ve verimli dönemlerini, İsviçre, Sils Maria’daki Nietzsche House’da geçirir. Burası klasik bir müze olmayıp aynı zamanda bir anma evi, araştırma merkezi ve misafirhanedir… Nietzsche, felsefesinin en önemli çalışmalarının tohumlarını burada atmış ve en önemli eserlerini burada tamamlamış. Filozofun mutlu ve en formda olduğu yıllarını geçirdiği ev denilebilir… 1873’ten itibaren, Nietzsche’nin artan fiziksel rahatsızlıkları baş gösterir. Özellikle şiddetli baş ağrılarına şifa olabilecek en iyi iklimi aramaktadır. Midesi için en iyi suyu, son derece hassas gözleri için en iyi ışığı… Engadin’in keşfettiğinde olağanüstü mutlu olmuş ve her yaz aksatmadan gelmeye başlamıştır… Son derece hassas tabiatlı bir mizaca sahip olduğu için bu gezegende huzur bulabileceği ve rahata erebileceği hiçbir yer olmadığını sonunda acı da olsa anlar… Ama yine de Sils Maria, cennet bahçesine en çok yaklaştığı mekândır… Hepimiz bir cennet bahçesi arayışındayız… Acaba Nietzsche gibi cennet bahçemize en çok yaklaştığımız bir mekânımız ile buluşma şansımız olmuş mudur?