MART2020 Ayse Perin (Tatari)
Merhaba İzmir!
“İnsanlar bakarak, görerek, yaşayarak bir şeyler öğreniyor değil mi? Ben de baktım, gördüm yaşadım öğrendim işte. Bir de çektim… Haydi merhaba!” Büyük usta Ara Güler, hayatında özel bir anlama sahip olan “Merhaba” ile bu kez İzmir’i selamlıyor. Arkas Holding’in sosyal sorumluluk değerlerinden Arkas Sanat Merkezi ile Doğuş Gurubu’nun kültür sanat alanındaki önemli sosyal sorumluluk projelerinin başında gelen Ara Güler Arşiv ve Araştırma merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesi işbirliğindeki sergi 22 Şubat-26 Temmuz tarihleri arasında ziyaretçileri ağırlayacak. Ara Güler’in daha önce sergilenmemiş İzmir ve civarına ait fotoğraflarının da yer aldığı sergi, sanatçının ikonik İstanbul fotoğrafları ile Türkiye ve dünyadan kültür ve sanat dünyasının önemli isimlerine ait portreleri de görme fırsatı sunuyor, ayrıca kişisel arşivinden kameraları ve eşyaları da sergilenen eşyalar arasında. Türkiye’de yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcisi olan Ara Güler İstanbul’da doğdu… Onun için her şey görsel ile başladı.13-14 yaşlarında babası ona Ernemann Kinox makine aldı… Sinemalarda olan makinalardan. O zaman 16mm film daha yoktu, Suadiye’deki yazlık evlerinde arkadaşlarına sinema oynatırdı. Sonraları film stüdyolarında çalışma dönemi başladı, Muhsin Ertuğrul’un öğrencisi oldu… Hem sahne hem de sahne arkasında konservatuar olmadığı bir dönemde tiyatro eğitimi sayılabilecek bir tecrübe ve bilgi edinmişti… Hayatında edebiyat önemli bir rol oynuyordu, dünya hikâye müsabakasında kazanınca yazdıkları kitap olarak yayınlandı ve o günlerde lise öğrencisi idi. Tasvirleri ile imajinasyon dünyası vardı artık. Gazetecilik yaşamına 1950 ‘de yeni İstanbul gazetesinde başladı,1950 ‘de Time Life,1958’de Paris Match ve Stern dergilerinin yakın doğu muhabirliğini üstlendi. Magnum Photos fotoğraflarının uluslararası dağıtımına başladı. Aynı yıllarda Nuh’un Gemisi ve Nemrut Dağı röportajları, ardından Aphrodisias fotoğrafları, bu bölgelerin yeniden keşfedilmesi ve dünyaca tanınmasını sağladı.1961’de British Journal of Photography Year Book, onu dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği’ne (ASMP) kabul edildi ve Türkiye’deki tek üyesi oldu.1962’de Almanya’ da Master of Leica unvanını kazandı. Ünlü Camera Dergisi onunla ilgili özel sayı hazırladı. Fotoğrafları Time Life, Horizon, Newsweek ve Skira yayınevi tarafından yayınlarda kullanıldı. Edebiyat ile görsel dünyayı birleştirmenin yolu sinema diye düşünürken aradığını bulmuştu. Aradığı sinemadaki kurgu değildi, fotoğraf onun için görsel dünyanın ifadesi olmuştu… Sinemada eksik olanı, “An” ı…yakalamayı buldu. Dünyayı gezdi, dünyayı tanıdı, bir coğrafyacıdan çok bilgisi vardı. Görselliğe bağlılığı ve gezmeyi sevmesinden dolayı foto muhabiri oldu. Eskiden beri var olan Dokümantasyon ilgisini çekti ve o yolda ilerledi. Kaybolmakta olan İstanbul’u kaydetti, bitmekte olan yok olacak olan İstanbul’u fotoğrafladı… Fotoğraflarında mutlaka bir hikâye vardı ve onu arıyordu. Hikâyenin öncesini bildiği için birkaç tane çekip bulduğunda tamam derdi. Kendi yazdıklarının dışında romanlar piyesler hikâyelerde Ara Güler’in hayal dünyasını beslemiştir. Mesela tren sahnelerinde Thomas Mann’ın romanlarından esinlendiğini söyler. Fotoğraflarında, fotoğrafın içindedir ve onlarla beraber yaşar… “Makinalar ile büyük fotoğrafçı olunmaz, fotoğraf fikirdir… Fikir, duygu, hissetme diğer şeylerdir, onları kaydetmek için kullanılan makinanın adı fotoğraf makinasıdır… Gözün görmesi yeter, göz bir fotoğraf makinasıdır… Ben dünyaya dört köşe bir çerçeve içinden bakar, onun içinde yaşarım” derdi. En çok sevdiği, anılmak istediği röportaj; Ağrı Dağı’ndaki Nuh’un gemisi röportajıdır. Çünkü efsanenin izini fotoğraflamıştır. “O izi hakiki olarak gören ilk ben oldum ve yanımdaki pilot” diye söz eder… Afrodisias röportajı ve tabi ki İstanbul en önem verdiklerindendir. “Ara Güler’ in gözünden 1950/70/80’li yıllara ait bugüne kadar sergilenmemiş İzmir fotoğraflarının yer aldığı bu sergide, Efes, İzmir Agora’sı, Bergama, Allanoi gibi antik kentlerin yıllar içerisinde değişimini gösteren orijinal siyah beyaz karanlık oda fotoğrafları da ilk kez izleyici ile buluşuyor. “Sevgisiz insan, insansız da fotoğraf olmaz” sözlerinden anlaşılacağı gibi Ara Güler fotoğraflarında insan hep odaktadır. Arkas Sanat Merkezi’nde düzenlenen sergide, Onun kadrajından Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Oğuz Atay gibi Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerine ait 100 adet portre yer alıyor. Ayrıca Yeryüzünde Yedi İz serisinden Bertrand Russel, Tennessee Williams, Louis Aragon, William Saroyan, Marc Chagall, Salvador Dali ve Pablo Picasso’nun ara Güler tarafından çekilmiş portreleri de sergileniyor. Ara Güler’in 1975 yılında Yavuz Zırhlısı’nın sökülmesini konu alan ‘Kahraman’ın Sonu’ adlı 17 dakikalık belgeseli ve çektiği kamera sergide görülebilir. Onu kendi sesinden ve dostlarından dinlemek, arşivindeki çalışmaları görmek için yapımcılığını NTV’nin üstlendiği ‘Islık Çalan adam Belgeseli’ de sergide yer alıyor. “Hayat tekrardan ibarettir. Biraz daha iyi, biraz daha iyi derken bugüne kadar geldik. Fotoğrafın eski haline baksana… İnsanlar bakarak, görerek, yaşayarak bir şey öğreniyor değil mi? Ben de baktım, gördüm, yaşadım, öğrendim işte. Bir de çektim. Hadi merhaba…”