OCAK2021 Ayse Perin (Tatari)
Doğu - Batı Divanı
Doğu - Batı Divanı Pandemi süresi uzadıkça, sokağa çıkış saatleri de kısıtlandıkça ev aktiviteleri artıyor, mutfak marifetlerimiz gelişiyor, daha çok okuyor daha çok televizyon seyrediyoruz. Yeni zaman, yeni insan biçimi yaratıyor. Değişiyoruz... Beethoven yılındayız. Bu yıl, bestecinin dünyaya gelişinin 250. yılı olduğu için, ona ithaf edildi. Pek çok konser digital ortamda yer aldı. Geçtiğimiz günlerde, 17 Aralık 2020 Perşembe akşamında bestecinin doğduğu şehir Bonn’da düzenlenen konser TRT2'de naklen yayınlandı. Evde, TV karşısında yerimi aldım. Doğu-Batı Divan Orkestrası, maestro Daniel Barenboim yönetiminde, Beethoven’in, 3.Piyano Konçerto’su ile 5.Senfoni adlı eserlerini seslendirdi. Bu ilginç orkestranın kuruluş hikâyesini, ”Paralellikler ve Paradokslar” adlı kitapta okumuştum. Doğu-Batı Divanı Atölyesini kuran iki adam, Daniel Barenboim ve Edward Said arasındaki; müzik, edebiyat, siyaset ve kültür üzerine diyaloglardan oluşan kitabın editörü Ortadoğu kökenli Ermeni Ara Güzelimyan. Kitapta, Almanya’da Geothe’nin şehri Weimar’ın, kaderindeki tesadüflerden söz ediyor Edward Said. Filistinli, İsrailli ve Arap, özetle Ortadoğulu genç müzisyenlerin bir senfoni orkestrasında bir araya gelmeleri... Ve yıllar önce Geothe’nin, bir Alman askerinden aldığı Kur’an’dan bir sayfayı okuyup etkilenip, Arapça öğrenmeye başlaması... Ardından Fars şiirini keşfedip, Avrupa kültürünün tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Divan’ı (West-östlicher Diwan) Doğu- Batı Divanı ortaya çıkarması. (Goethe, İslamiyet’i Arapça ve Farsça kaynaklardan keşfetmişti çok çeşitli alanlardan beslenen, çok farklı alanlara ait birikimle ilişki kuran bir şairdi) Barenboim ve Said, 1990’ların başında Londra’da bir otel lobisinde tesadüfen karşılaşıp tanışmışlar, aralarında hemen doğan yakınlık, kısa zamanda olağanüstü bir işbirliğine ulaşmış. Onları birbirlerine bağlayan etken, müzik ve fikir tutkunluğunun yanı sıra, geçmişlerinin birbirine paralel coğrafyalara dayanması ve her ikisinin de karmaşık kültürlerden beslenerek bugüne gelmiş olmalarıydı. Said, Filistinli bir ailenin çocuğu olarak Kahire’de doğmuş, Müslüman bir çevrede, İngilizleşmiş bir Hıristiyan Arap ailesinin üyesi olarak, yersiz yurtsuz duygular içinde büyümüş ve sonraları Amerika Birleşik Devletleri'nde yatılı okumuş ve yaşamış... Ve bugün, etkili ve yenilikçi bir edebiyat ve kültür adamı olup, özellikle de Oryantalizm konularında Dünya çapında bir yorumcu, aynı zamanda başarılı bir piyanisttir. Barenboim’in geçmişi de aynı derecede karmaşık. Buenos Aires’e göç etmiş bir Rus Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğmuş, sonraları ailesiyle yeni kurulan İsrail Devletine göçmüş, Chicago Senfoni Orkestrası ve Berlin Alman Devlet Operası müzik direktörü olmuş, pek çok önemli eser kaydı yapılmış, önemli bir piyanist ve orkestra şefidir. İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda müzik bu iki adamın kişiliklerini besleyen çok önemli bir tutku olmuş ve bu iki adamın dostluğundan çok verimli sonuçlar doğmuş. Weimar’da ki Doğu-Batı Divanı Atölye’si, Barenboim ve YO-Yo Ma gibi usta müzisyenlerin denetiminde var olup, gelişmişti ve bu programın varsayımı; barış yapmanın alternatif bir yolu olabileceğiydi. Ortadoğulu gençlerden oluşan orkestrada, uzun çalışmalar ve provalardan sonra, ortak bir uyum sağlanmış, hep birlikte Beethoven’in Yedinci Senfoni’si çalınmıştı. Başlangıçta dirençli olan bu gurup, sonunda müthiş bir uyumla bir orkestra haline gelmişti. Ayırımcılık yerine, sanatın birleştirici gücü ile kültürleri bir araya getirip bütüne varmak mümkün. Barenboim yıllar önce İsrail’de ilk defa Wagner’in Tristan ve İsolade’sinden bir bölüm çaldığında adeta bir devrim yapmıştı. 2020 yılının Aralık ayında, Doğu-Batı Divanı Orkestrası konserini dinlerken, hayalimde Beethoven, Geothe, Said, Barenboim ile yaptığım kısa yolculukta, pek çok düşünce ile Ortadoğu topraklarına daldım.