ARALIK2021 Ayse Perin (Tatari)
Yeşilova’dan Agora’ya
Yeşilova’dan Agora’ya Eski İzmir (Smyrna) kenti, körfezin kuzeydoğusunda yer alan yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir yarım adacık üzerine kurulmuş; sonra ki yüzyıllar boyunca Meles Çayı ve Yamanlar dağından gelen sellerin getirdikleri mil ile Bornova ovası oluşmuş ve yarım ada bir tepeye dönüşmüş. İlk yerleşim Bayraklı/Tepekule Höyüğü... Eski İzmir yerleşimi yaklaşık üç bin yıl bu yarımada üzerinde yer almış. MÖ 4.yüzyılın ikinci yarısında nüfus artışı nedeni ile Kadifekale (Pagos) eteklerindeki İzmir Agora’sına taşınmış. Bu sabah İzmir’de küçük bir tarihi tura çıkıyorum... Yaşadığım kent İzmir’i yeni İzmir’i yeteri kadar tanımıyorum aslında. Genel olarak alıştığım semtlerde yaşamakta olduğum için yeni bölgelerin yabancısı olmuşum. İzmir Büyükşehir Belediye’sinin kent turlarından birine katılıyorum. Önce Yeşilova Höyüğü ’nü sonra da Agora’yı geziyoruz. Hayalimde 8.500 yıl öncesine bir yolculuk yapıyorum. Günümüzden 8.500 yıl önce etrafta yalnızca saf doğa vardı. Toprak verimliydi, dereler akıyordu, denizde balıklar ve canlılar vardı, masmavi gökyüzü ve tertemiz hava soluyordu insanlar... Zaman geçtikçe dünya değişti... Verimli topraklar betona yenildi. Çok katlı yapılar gökyüzüne yükselirken insan doğadan uzaklaştı. Otobüs Bornova istikametinde ilerlerken gökyüzüne tırmanan binaların yanından geçiyor. Gökdelenler ve içinde konut ya da ofis denilen küçük kutular... Onlarcası yüzlercesi yan yana, üstüste... Adeta karınca yuvası gibi. Yeni deyişle modern, konforlu ve akıllı yapılar. Otobüs durdu... Zaman tünelinden geçip Yeşilova Höyüğüne vardık. “Yeşilova Höyüğü neolitik yerleşimi” M.Ö.6500 tarihlerindeki bir köy ve insanların yaşantısı mükemmel bir müze binası ve müzecilik anlayışı ile sergileniyor. Bahçede temsili köy evleri ve dönem yaşantısı özellikle çocuklar için son derece faydalı bir betimleme. Önceden konuşulursa o dönemin yaşantısını temsili olarak yaşamak mümkün, müzenin böyle bir hizmeti bulunuyor. Bornova, Bayraklı, Alsancak, Çankaya bölgelerini geçip Agora’ya varıyoruz. Defalarca gezmiş olmama üstelikte İKSEV olarak gece konserler düzenlemiş olmamıza rağmen etraftaki Japon turistler kadar heyecanlı ve meraklıyım. Kentin eski halini daha çok seviyorum. İzmir (Smyrna) Agorası, günümüzde İzmir’in Konak ilçesinde bulunuyor, M.Ö 4.yüzyılda kurulmuş... Zamanında kentin devlet agorası imiş. MS 178’de ki depremin ardından Roma imparatoru desteği ile yeniden inşa edilmiş; antik kentin merkezinde dikdörtgen bir alanı kapsıyor. Kazılar ve sondajlardan Agoranın Büyük İskender’den hemen sonra İ.Ö.4.yüzyılın sonu 3.yüzyılın başlarında, yeni kentin ilk imar projelerinden biri olarak inşa edildiğini gösteriyor. Hellenistik dönemden itibaren agoradaki yapılar zamanla yenilenmiş değişmiş, eklentiler yapılmış. Agora Bazilikasını geziyoruz...(bazilikalar o devirde adli işlevlerin yanı sıra ticari amaçlar için de kullanılırdı). Duvar yazıları ( Graffitolar) oldukça ilginç; Bazilikanın bodrum katında, iki galerinin bölme duvarlarında ve bu iki galerinin taşıyıcı sistemini oluşturan kemerlerin ayakları üzerindeki sıvalar üzerine yazılmış olan Graffitoların sayıları tam olarak bilinmemekle beraber birkaç bin tane olduğu tahmin ediliyor. En fazla siyah renk kullanılmış, kırmızı ve kahverengi boyalara da rastlanıyor. Smyrna kentinin paralel caddelerinden biri agoradan geçiyordu, büyük bir ihtimalle agorayı ikiye bölen caddenin batısından agoraya giriş yaptığı yerde ihtişamlı bir kapı bulunuyor. Kapının kuzey kemerinin merkezinde Roma imp. Markus Aurellius’un eşi Faustina’nın portre rölyefini görüyoruz. Depremde yıkılan agorayı yeniden inşa eden imparatora bir vefa borcu bu kapı ile ödenmiştir deniliyor. Konuya merakı olanlar için pek çok kaynak mevcut ben bilgileri kısa kesiyorum. Bu bölge biliyoruz ki oldukça zengin bir tarihi mirasa sahip... Karşımızda Pagos eteklerinde bir antik tiyatro kalıntıları, kortejolar, arkamızda Kemeraltı eski Sinagoglar bölgesi... Kentin bu çok değerli bölgesi şimdilerde yeniden ele alınıyor, başarılı çalışmalar sürdürülüyor. Turumuz, Kültürpark Lozan kapısında başlayıp aynı noktada sona eriyor. Alsancak’tayız, çok katlı yapılara pek fazla rastlanmayan ve Kültürpark ile nefes alan semt, şimdilerde kafe cenneti. Bu küçük gezide şunu gördüm “Bina çok, şehir yok”...Hani bu kentin ağaçları, meydanları, İnsanlara nefes alanı kalmamış. Bu durum sadece İzmir’in değil, ülkemizdeki kentlerin genel sorunu. Şehircilik sevmiyoruz. İzmir Büyük şehir belediyesi kentin tarihine ve kültürüne çok önem veriyor. Yeni gezileri heyecan ile bekliyorum. Münferit olarak hepimiz gezebiliriz şüphesiz. Ama bir turist olarak tura katılmak farklı duygular getiriyor, kentli olmak bilincini geliştiriyor.