Bulunduğu sayı belirtilmemiş. Gülhan Berkman Yakar
Evlerin Işıkları
İşte bütün gün beklediği an gelmişti. Heyecan ve mutlulukla televizyonun karşısına geçti. Dizinin başlaması an meselesiydi. Ah ah! Şu iyi kalpli kızla, esas oğlan bir türlü kavuşamadılar ya ona yanıyordu. 'Aşk ne delilikler yaptırıyor ama yine de kimse akıllanmıyor' dedi kendi kendine.' Bir de biz yaşasaydık böyle aşklar… Ama ne gezer… Hey gidi günler, hey gidi gençliğim…' Her şeyden daha çok önemsediği bu diziyi izlerken adeta hayatı yeniden anlam buluyordu Nihal hanımın. Ne güzel, hiçbirinin parayla ilgili sıkıntıları da yoktu. Köşklerde oturuyorlar, yemeklerini de hizmetçiler yapıyordu. Aslında çok da iyi değil, bir evde bu kadar personel çalıştırmak, diye düşündü. Ne de olsa mutfakta bir araya geldiler mi patronlarının dedikodularını yapıyorlar. Kâhya izin vermiyor dedikoduya ama, kendisi de az iş çevirmiyor doğrusu. Yok yok ben istemem böyle bir şey evimde. Bu diziler sayesinde yaşıyoruz aslında. Zenginlik, aşk, nefret, kin, öfke… Her şey var. Onlar sayesinde yaşamımız renkleniyor, macera ve heyecan doluyor. Hele bu 3 yıldır hiç kaçırmadan izlediğim dizi biterse, işte ben o zaman yandım. Hemen yenisini bulmam lazım, yoksa bu adamla sohbet mi edilir? Her an tartışmaya hazır. Çocuklar desen ayrı dert. Hepsi ben bilirim, sen bir şeyden anlamazsın havasında ellerinde telefonlar… Ama dünyadan haberleri yok. Bu ikinci televizyonu aldığımız çok iyi oldu. 'Şimdi istediğim kanaldaki spor programını, ya da maçı rahatlıkla izleyebiliyorum' diye düşündü Mürsel bey. Diğer türlü karısının dizi saatinde başka şey izleme şansı olamıyordu. Ayrı odalarda artık herkes daha mutluydu. Böyle olunca huzur bulmak kolaylaşıyor diye düşündü. Televizyonun karşısına bir an önce oturmak, öylece beynini boşaltmak istiyordu. İşyerinde oldukça sıkıntılı günler geçiriyordu bu ara. Şirketin satış bölümünün başındaydı. İşinde yakın zamana kadar son derece başarılıydı ama, ülkede mali kriz iyice derinleştiğinden, artık işler eskisi gibi yürümüyordu. Onca kampanyaya rağmen sattıkları ürünlerin çoğu ellerinde kalmıştı. Ya ihracat departmanındakiler ne yapsınlar? Diye düşündü. Satışların %80’i Rusya’ya gidiyordu. Son gelişmelerle, her şey tepetaklak oluverdi. Bir an önce yeni pazarlar bulamazlarsa vay halimize… Her an şirket küçülmeye gidebilirdi. İşten çıkartılırsam ne yaparım? diye düşündü. Fabrikalar kapanmış sanayii ortadan kalkmış, tarım arazileri yok olmuş, lokomotif kabul edilen inşaat sektöründe bile hareket çok azalmıştı… Bu koşullar altında ben nasıl iş bulurum? Tam 15 yıldır hiç iş aramadım o da ayrı bir iş ... Aman Mürsel! Geç haberleri, sinirin daha da bozulmasın. Nasıl olsa doğru dürüst haber veren bir yer de kalmadı. Şimdi Galatasaray’ın maçı var . Hangi kanaldaydı? Şu futbol da olmasa hayatta zevk alacağım bir şey kalmadı yahu. Onu bunu bir yana bırakalım da, ağız tadıyla şu maçı seyredelim. Haydi, Cim Bom. Haydi, Cim bom Haydiii... - Abla, şu tabletini bana vere bilir misin? - Ne yapacaksın? - Face’de bana gelen mesajlara bakacağım. - Telefonundan bak. - O’nun şarjı bitti. - Şimdi ben dizimi izleyeceğim buradan, veremem. - Aman ne anlıyorsun sanki şu vampir saçmalığından. - Sen anlamazsın kızım, biraz daha büyünce o zaman seni de görürüz. - Hani sınavın vardı? Çalışmayıp dizi izlediğini anneme söyleyeceğim. - İyi o zaman ben de senin telefonunun şarjının neden çabucak bittiğini anlatırım ona. İ - Nedenmiş? - İnternette sürekli oyun oynadığın için tabii ki. Yıl 2016, işte ortalama bir ailenin akşam sefası. Erol Evgin’in şarkısındaki gibi ; 'Evlerin ışıkları bir bir yanarken…' Onlardan birine yaklaştık ve şöyle içeriye bakıp, kulak kabarttık… Ne yazık ki aklıma Teoman Alili’nin 'Yugoslavya parçalanırken biz dizi izliyorduk.' Cümlesi geldi. Bu ailede herkes, kişisel tercihlerinin peşinde, birbirlerini umursamıyor, iletişimi ancak kendileriyle gerçekleştiriyorlar. Teknolojiyi kullanarak da bile isteye uyuşuyorlar. Farkına varmamız gereken şey şu ki; bir milletin atomlarıdır aile, parçalandığı zaman bomba etkisi yaratır. O nedenle yeni bir yıla başlarken şöyle bir dileğim olacak; son yıllarda çok fazla kişisel geliştiğimizi düşünüyorum. Bu yıldan itibaren, lütfen artık biraz da ' toplumsal gelişelim.' Yoksa iş işten geçmiş olacak. Sevgiyle kalın.